İstanbul Fotoğraf Galerisi, sanatın bir başka boyutuna dokunan “Borderline” adlı sergiye ev sahipliği yapıyor.

Sergide; M. Cevahir Akbaş, Yasin Akgül, Aslı Çelikel, Bekir Dindar, Dinçer Dökümcü, Çağdaş Erdoğan, Mehveş Leliç, Nazlı Tuhera Moral, Can Tanrıseven, İsmail Tarhan, Furkan Temir ve Erdem Varol’un eserleri yer almakta.
Küratörlüğünü Sennur Onan’ın yaptığı, açılışı 5 Mayıs Cuma günü gerçekleştirilen sergi 10 Haziran tarihine kadar görülebilir.

M. Cevahir Akbaş “Dilemma” serisinde kendi zihnine bilinçli bir şekilde türlü hafıza oyunları oynayarak kendine ait olmayan hatıraları kendi hatıralarına dönüştürüyor. Bilinmeyen bir döneme tanıklık eden fotoğrafların ilk karşılaşma anında ona vurucu gelen tüm detaylarını, bize göstermek istediği şekilde yeniden sınırlandırıyor. Böylelikle bir başkasının anısına müdahil oluyor.

Yasin Akgül sergiye, iç savaş sırasında tamamen yıkılmış bir kent olan Kobane’yi anlattığı bir fotoğraf serisiyle katılıyor. 2015 yılına ait fotoğraflarda keskin nişancılardan korunmak için sokaklara asılan perdeleri konu almış.

Aslı Çelikel’in içinde çok fazla öğe barındırmayan, sadelik ve nesnelliğin ön planda olduğu, renk ve grafik düzenlemenin önemsendiği fotoğraf seçkisini göreceğiz.

Bekir Dindar, 10 yıl önce eğlenceli bir yaz gecesinin sabahında Ada’ya yüzmeye giden ve başlarına beklenmedik bir kaza geldiğinde hayatları değişen bir arkadaş grubunun bu aslında hiç bitmemiş gecesini konu alan “Ada” projesinden fotoğraflar ile sergide yer alıyor.

Dinçer Dökümcü’nün fotoğraf ve resim gibi iki farklı disiplini bir arada kullandığı eserlerinde derin bir hüzün ve karamsarlık görüyoruz. Eserlerini yorumlarken, “bir çocuğun dünyaya gelmemişken sahip olduğu özgürlüğü istediğini, ancak her geçen gün daha da büyüyüp, karadeliğe dönüşen yaşam karşısında sistemin bize sağladığı sanal mutluluklara razı olduğunu ve yaşadığını” ifade ediyor.

Çağdaş Erdoğan, ekonomik ve inançsal sınıflara uyarlanarak uygulanan kentsel dönüşüm uygulamaları ile siyasi baskılar sonucu ötekileştirilen insanların sığınağı olan gettolarda yaptığı projelerden Night Blind’a ait bir fotoğraf ile sergide yer alıyor.

Mehveş Leliç “Bir” serisinden dört fotoğrafla sergide yer alyor. Mehveş fotoğraflarında fotoğrafın nesnelerinin çevresiyle ilişkisini tekillik ve zaman üzerinden incelerken, bu nesneler arasında gerçeklik karşıtı, hatta biraz kurgusal bir ilişki yaratıyor.

Nasıl onlarca insan raporlarda ve ölüm belgelerinde birer sayıya dönüşüyorsa ben de mekanlarımı hiçliğe; karakterlerimi boşluğa, birer hayalete çeviriyorum, diyor sergide yer alan “Hiç kimse, hiçbir yerde” adlı çalışması hakkında Nazlı Tuhera Moral.

Can Tanrısever, “Yaşam çok vaktimizi alıyor, fotoğraf ölümlülerin envanteridir,” diye özetliyor pinhole makina ile çektiği fotoğraflardan oluşan sidpa bardo başlıklı serisini.

Kentin karmaşasından kaçmaya çalışan bireyler, ruhsal dengesini muhafaza etmek için kendisine sakin ve huzurlu bir ortam yaratmak zorundadır. Ancak şehri göz hizasından takip ederlerse maruz kaldıkları şeyler buna pek de olanak vermez. İsmail Tarhan yer-gök çalışmasıyla bu özgür bireylere özel bir yer yaratmış.

Furkan Temir farklı anlatım biçimleri kullanarak başkalaştırdığı insan bedenini konu alan siyah beyaz fotoğraf ile sergiye katılıyor.

Sergideki son isim Erdem Varol’un Edgar Allan Poe’ye adadığı “Bir rüyayı paylaşıyor gibiyiz” serisi, gündelik deneyimler ve hisler üzerinden okunabilecek bir görsel günlük.