3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü

Düşünce özgürlüğü, insanın serbestçe düşünmesi, düşünceleri sonucu fikirler geliştirebilmesi, bu düşünce ve fikirleri sebebiyle yargılanmaması esasına dayanıyor.

Düşünce özgürlüğünün diğer bir yüzünde, düşünceleri beyan etme, yayma yani ifade edebilme serbestisi var.

Bu özgürlükler, birey özelinde kişinin öğrenme ve evrilme sürecini desteklediği gibi toplumsal bazda da demokrasiyi canlı tutan olgular.

Basın özgürlüğü de bu özgürlüklerle beslenen, vatandaşın doğru haber alma hakkını vermekle mükellef basının, bu misyonu yerine getirirken hiçbir etki altında kalmaması, korkmadan gerçekleri dile getirebilmesi, haber yapabilmesi anlamına geliyor en basit anlatımla.

Bugün 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü fakat biz ülke olarak bugünü kutlama yetkisine haiz miyiz? Tartışılır.

Zira ülkemizde basın özgürlüğü kavramı zincire vurulmuş hâldedir ve doğal olarak özgürlük olmaktan çıkmış, bir tahakküm mekanizması olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu acı gerçek, global ölçekteki pek çok önemli rapor ile kayda geçirilmiş durumda.

Durum böyleyken, vatandaş olarak biz, bilgi edinme, doğru haber alma hakkımızı kullanamıyoruz. Kullanamıyoruz çünkü buna izin verilmiyor. Basın özgürlüğünü her daim elinde tutması gereken basın emekçileri, gazeteciler sindirilmiş durumda. Basın meslek ilkelerini uygulayarak yaptıkları her doğru ve gerçekçi haberin bedelini işlerinden, daha da kötüsü özgürlüklerinden edilerek ödeyebilir, en güzel yıllarını cezaevlerinde geçirebilirler. Buna izin veren basın yayın organları, kurumsal anlamda büyük yaptırımlara maruz kalabilir, ekranları günlerce karartılabilir ve onları mali açıdan zora sokacak büyük finansal cezaları ödemek zorunda bırakılabilir.

Ülkemizde basın özgürlüğü zincire vurulmuş ve böylece artık özgürlük olmaktan çıkmışken manipülasyon aracı yapılmış haberlere her geçen gün daha fazla maruz kalıyor ve gerçek olanı haber yapma cesaretini hâlâ gösterebilen birkaç basın yayın organının, bu cüretlerinin (!) bedelini ödeyişlerini üzülerek izliyoruz.

Kamu vicdanını ilgilendiren pek çok habere erişim yasağı getirilmesi, haber edilmiş olanların sildirilmesi, sayısız haber sitesinin kapatılması gibi pek çok vahim hadise, vatandaş olarak her birimizi, habere ulaşma, doğru haber alma haklarımızın gasbediliyor olması dolayısıyla son derece ilgilendiriyor.

Basının özgür olmayışı, sonuçları kötü bir sosyolojik silsileyi de başlatıyor. Nasıl mı?

Doğru haberi birkaç belli başlı haber kanalından almaya çalışıyoruz. Zira ana akım olarak tabir edilen medyadaki kanalların özgürlüklerinin tamamen zincirlenmiş olduğunu biliyoruz. Peki ya haberleri manipüle edilmiş hâliyle izleyenler? Onlar olanı biteni çarpıtılmış ve özgür olmayan şekilde işlenmiş haberlerden öğreniyorlar. Bu şekilde, farkında olmadan algıları değiştiriliyor. Kendilerini, olmaları istenilen algıda ve inanmaları istenilen sözde gerçeklere ikna edilmiş hâlde buluyorlar.

Gerçeklerden uzak kalış, böylece kitlesel bir körlüğe dönüşüyor. Körlük, cehaleti getiriyor. Basın özgür olmadığı için ortaya atılan sözde gerçeklerin esiri olan ve böylece istenilen şekilde davranması mümkün hâle gelen kukla kitleler yaratılıyor.

Silsilenin en son aşaması da, ülkenin geri kalmışlığı. Çünkü gerçeklerden ne kadar uzak kalırsanız hayattan da o kadar geri kalırsınız. 

Bireylerin ve basının özgürlüğü ile bu özgürlük kavramına devlet tarafından takınılan tavrın paralelliği, o toplumun demokratik gelişiminde başrol unsur. Yani devlet, bireyin-basının düşünce ve ifade özgürlüğüne izin vermiyorsa, o toplumda demokrasiden söz edilemez.

Doğru bilgiye ulaşmak her geçen gün daha da ütopik bir ideal hâlini almaktayken içinde bulunduğumuz şartlarda, bu uğurda ödeyeceği bedellerden korkmadan, mesleğini Basın Meslek İlkeleri çerçevesinde yapan, ayrıca basın özgürlüğüne sahip çıkmak için kendi özgürlüğünden men edilmiş veya işini kaybetmiş tüm dürüst basın ve medya emekçisinin Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun.