Bir oğul; Nuri Bilge Ceylan.

26 Ocak 1959’da İstanbul, Bakırköy’de doğan Nuri Bilge Ceylan usta bir yönetmen, senarist ve yapımcı olmasının yanı sıra fotoğraf alanındaki başarısı ile bilinmektedir. Yaptığı dört filmin de yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstlenen Ceylan, sinemaya ”Koza” adlı kısa filmiyle adımını atmıştır. Ardından 1997’de “Kasaba” filmini, 1999 yılında da “Mayıs Sıkıntısı”nı çekmiştir. 56. Cannes Film Festivali’nde yarışan ve favori filmler arasında gösterilen Nuri Bilge Ceylan’ın 2002 yapımlı dram filmi “Uzak”, Altın Palmiye’den sonra festivalin ikinci önemli ödülü olan ‘Büyük Jüri Ödülü’nü (Grand Prix) almıştır. Üç Maymun 61. Cannes Film FestivaliEn İyi Yönetmen Ödülü- Kış Uykusu  67. Cannes Film Festivali Altın Palmiye gibi birçok ödüle sahiptir.

Bir baba; Mehmet Emin Ceylan.

Oğlu Nuri Bilge Ceylan’ın filmlerinden tanıyoruz onu. ‘Koza’, ‘Kasaba’ ve ‘Mayıs Sıkıntısı’nın başrollerinde yer alan Mehmet Emin Ceylan , oğlu Nuri Bilge Ceylan’ı simgeleyen bir karakter olarak yakın sanat tarihimizde yer edinmiştir.

Fotoğrafçılığın kendine kazandırdığı özellikleri sinemaya aktaran usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın  ‘Babamın Dünyası’ adlı fotoğraf serisi 2017 yılında sanat severlerle buluşmuş ve yoğun ilgi görmüş bir fotoğraf sergisidir.

Fotoğraf kareleri sanatla yaşam arasındaki çizgiyi bulanıklaştırarak Ceylan’ın gerçekçiliğini ortaya koymaktadır.Ustaca manipüle edilmiş ışığın ve karmaşık iç mekanların kullanıldığı görüntüler, monotonluk hissini derin hümanistik tasvirlerle sunmasından dolayı Turner ve Büyük Breughel gibi ressamların tablolarına benzetilmiştir.

Filmlerini sevenlerin tanıdık olduğu görüntüler, en etkileyici halleriyle fotoğraflarında da kendini göstermektedir. Sanki Ceylan’ın yavaşlığıyla bilinen ve usul usul insanın içine işleyen o filmleri daha da durağanlaşarak, tek fotoğraf karesiyle izleyeni içine çeken bir yapıta dönüşmektedir.

Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğrafları bu kez yeni boyutlarda ve sanatçının malum titizliğiyle hazırladığı özel baskılarla karşımıza çıkıyor. Hepsi 2006 ve 2007 yıllarında Mehmet Emin Ceylan hayattayken çekilmiş. Fotoğraflara baktığınızda bu yaşlı adamı ve fotoğraf makinasının arkasındaki oğlunu hiç tanımayanların bile ilk bakışta hissedeceği kırılganlık ve duygusallık aslında tek bir kavrama çıkıyor; hüzün.

Mehmet Emin Ceylan bütün bu fotoğraflarda, yaşadığı kasabadaki evde, doğanın içinde ya da İstanbul’da hep biraz efkârlı, bolca düşünceli ve bin bir çağrışım yüklü bir karakter olarak yer alıyor. Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğrafta kurup daha sonra sinemada olgunlaştırdığı dünyasını aktarıyor. Oğlunun objektifine poz verdiği karelerin neredeyse her biri bu anlamda simgesel. Birkaç sene önce İstanbul Film Festivali’nin afişi olan ‘Uykusuzgece’de yorgun ve tedirgin; yüzünü otlara gömdüğü ‘Arkabahçe’de doğaya sığınmış; ‘Öğledensonra’da bir mayıs sıkıntısı hali içinde dalgın… ‘Galata Köprüsü’nde Bir Kış Günü’ adlı fotoğraf, karlı bir İstanbul manzarası eşliğinde Nuri Bilge Ceylan’ın geniş açılı ve hüzünlü görselliğinin tipik bir örneği. Serginin açılış günü galeriyi dolduran genç kalabalığın seyrettiği fotoğrafların içinde tartışmasız en etkileyici olanı ise ‘Sobalı Oda’. İzleyeni içine çeken o eski ustaların resimleri gibi. Uçuşan tül, ahşap duvarlar, yer karoları, dışarıdaki ağaçlar ve onlara dalıp gitmiş Mehmet Emin Ceylan…

Sergi, Nuri Bilge Ceylan’ın, 2012 yılında kaybettiği babası Mehmet Emin Ceylan’a bir saygı duruşu niteliğinde.Bir oğlun babasına verebileceği en anlamlı hediye belki de; uzaklarda bir yerlerden izliyor olsa da…

Yıl 1993-1994. Çocukluğumuzdan genç yaşlara yürüdüğümüz yıllar. Bir dizi var ekranlarda, hepimizi sarıp sarmalayan. Bir babanın çocuklarını kucakladığı, sıcacık, sevgi dolu bir Çengelköy dizisi. Bilenler bilir ; Süper Baba’yı.Ve onun bugünlere kadar gelen, yüreğimizde, dilimizde yer eden o naif müziğini. Niye mi yazıyorum bunları? Çünkü bu hafta ne yazsam diye gezinirken sayfalarda, bu anlamlı fotoğraf serisinin içinde buldum kendimi. Fotoğrafların içindeki hikayeleri okurken gözlerim; o naif müzik içimde saklandığı yerden çıkmış ve etrafımı sarmıştı fark etmeden. ‘Süper Baba’ların şarkısıyla birlikte okuduk her bir  fotoğrafın hikayesini.

 

Bana bir masal anlat baba,

İçinde bütün oyunlarım,kurtla kuzu olsun şekerle bal,
Baba bir masal anlat bana,

İçinde denizle balıklar, yağmurla kar olsun güneşle ay,
Anlatırken tut elimi, uykuya dalıp gitsem bile bırakıp gitme sakın beni.

Bilirim ki gidenler bizi görür; kalanlar var oldukça yanımızda yürür.

Hayatımızın Süper Babaları; gününüz kutlu olsun.

Sevgiyle.