Kediler bekliyor. Denize oltanın atılmasını bekliyorlar… Olta bekliyor. Balıkçının gelmesini bekliyor.

Balıkçı; balıkçı da değil aslında. Eski bir tiyatrocu. Eski de; değil aslında. Ankara’dan İstanbul’a yeni taşınmış, ara ara döverek sevdiği sevgilisinin bu akşam pişireceği fırında tavuğu bekliyor. Balık; tavuğu teğet geçiyor. Eski tiyatrocu, yeni balıkçı, para kazanmak için, alkolden uyuyakalmadığı sabahlar seslendirme yapıyor.

Balıklar bekliyor. Balıklar beklerken bütün suyu içiyor Yok canım, öyle şey olur mu. Sadece birazını içiyor. Balıklar; denizlerinin mevsimini bekliyor. Her birinin mevsimi var ya hani, hah işte onu.

Beklemek… Beklemeyle ilgili sınavı sadece ahmaklar ve çok zekiler veriyor bana kalırsa. Ahmaklar; sanmaktan muzdarip. Kendini bir şey sanmak, gideni gelir, geleni gider sanmak gibi gibi…

Zekiler; çok zekiler. Onlar sevilmezler. Sorarlar cevap gelmez, isterler verilmez. Mez mez… Zekiler, kendilerinden muzdarip. Rip rip.

Kediler zeki ve onlar bekliyor. Biri; o uyurken, yoldan geçen bir haydut tarafından, bıyığından bir tutam kesilmiş, giden bıyığının adaletini bekliyor. Diğeri; mahallenin 9 doğuranının ilk yavrusu oluşunun, aile içi kıdemini bekliyor.

Kıdem beklemeye ihtiyacı olmayan bir kedi çetesi, etiyle tırnağıyla yarattıklarının, yerle bir oluşuna tırmanan isyanını, duyurmayı bekliyorlar. Zamanı, hangi yoksul kedinin midesine indirip hazmedemediklerini bulmayı bekliyorlar. Zaman, zaman olalı hiç bu kadar boş geçmemiş. Kedi, tekrar, sadece tek bir kedi, balıkçının gelmesini bekliyor.

Ama bu kadar olur, hep yanlış balıkçı geliyor. Denize çişini yapıyor, turkuaz kovaya ise bir tekme… O kedi, sadece tek bir kedi; kükremek istiyor. Sonra oltada balığı hatırlıyor, ansızın acıyor. Burada bir yanlışlık var, kedi acır mı demeyin. Bu hikayede kedi çok fena acıyor.

Çünkü beklemek acıklıdır. Beklerken, hayat yalan olur, oltada hayat. Ben hayatı yalan edemem. Öyle uzun uzun düşünme lüksüm yok benim. Ne hali varsa görsün bu körolasıca zeki kediler, ben hayatıma devam ederim.

Ama aslında kedileri çok da severim. Sanırım kediler, benden bunu görmeyi bekliyor. Ama… Neyse.

Bana bakın ey kediler, ben denizi içtim, balık dağa kaçtı, olta kül. Ya zeki kediler! En iyisi mi siz beni hiç beklemeyin.

*Kapak fotoğrafı: Meral Kuru