Veganlık anlatımında yöntem meselesi tartışmalıdır. Kimileri doğrudan ve tavizsiz veganlık anlatımını tercih ederken kimileri de veganlığa geçişin bir süreç olduğunu kabullenerek aşamacı yaklaşımları mazur görür.

Elbette her vegan, yeryüzündeki bütün hayvanlar için koşulsuz özgürlük talebinde bulunur. Bir hayvan hakları savunucusu için sömürünün hiçbir türlüsü kabul edilemez. Bu bağlamda veganların amaç ve hedefleri ortak olsa da veganlık anlatımı esnasında fikir ayrılıkları oluşmaktadır. Burada tartışmayı yaratan unsur, dünyanın bir günde vegan olamayacağı gerçeğidir.

Veganlığa Giden Yol

Azaltmacı veya aşamacı yaklaşımları öngörenler, veganlığa giden yolun karmaşık ve çetrefilli olduğunu düşünür. Onlara göre kişiler vegan olana kadar vejetaryenliği deneyebilir, Etsiz Pazartesi ya da Kafessiz Türkiye gibi kampanyaların destekçisi olabilirler. Bu tip davranış veya uygulamalar hayvan sömürüsünü devam ettirse de nihai amaç olan veganlığa, yani hayvan özgürleşmesine katkıda bulunur.

Gerçekten de veganlığa giden yol çetrefillidir. Birtakım kişiler için veganlığa geçiş süreci sancılı seyredebilir. Bir de şirketler ve büyük organizasyonlar meselesi var. Hayvancılıktan çıkar sağlayanlar, doğal olarak vegan bir dünyadan hoşnut olmayacaklar. Hâlbuki bireylerin veganlaşması kadar, yönetimlerin veganlaşması da önemli. Bu ise mevcut statüde pek mümkün görünmüyor.

Abolisyonist veganların da içerisinde bulunduğu birtakım hayvan hakları savunucuları ise farklı bir anlayışı benimsiyorlar. Onlar; hayvan hakları kapsamındaki her kampanyanın; hayvanlar için mutlak iyilik getireceği inancına katılmıyorlar. Bu anlayışa göre veganlık bir önkoşul. Hayvan haklarından bahis açan birisinin uygulamasını gereken biricik davranış, ivedilikle vegan olup hayvan sömürüsünün bir parçası olmaktan vazgeçmek.

Doğrudan ve tavizsiz veganlık anlatımını benimseyenlerin dayanakları üzerinde de durulması gerekiyor. Bu anlayışı benimseyenler, hayvanlar üzerinde söz sahibi olmanın ahlaki açıdan doğru olmadığı kanaatinde. Söz gelimi atlı faytonların kaldırılması fakat atlı zabıtaların görevlerine devam etmesinin elle tutulur bir yanı yok. Onlar için bu tür değişimler bir kazanım değil. Hayvan hakları adına yürütülen kampanyalar, doğrudan veganlığa teşvik etmediği sürece “başarı” veya “aşama” olarak sayılmamalı.

Veganlık Anlatımında Şiddet İçeriklerinin Kullanılması

Gözlemlediğim kadarıyla, veganlar arasında şiddet içeriklerinin kullanılmamasına yönelik genel bir eğilim var. Veganizmi anlatan pek çok kişi; kan ve vahşet içeriklerini kullanmanın, vegan olmayanlar için uzaklaştırıcı bir tutuma sebep olabileceğini düşünüyor.

Bu durum; aşamacı ve azaltmacı anlayışı benimseyenlerle, doğrudan ve tavizsiz veganlık anlatanların ortak paydada buluştuğunu gösteriyor. İki farklı anlayışın temsilcileri de “şiddetsiz” veganlık anlatımının daha doğru ve sürdürülebilir olduğu konusunda hemfikir.

Kesişim Alanları Ne İfade Eder?

Veganlık anlatımı esnasında kesişim alanlarından sıkça bahsedilir. Örnek olarak feminist hareket ve LGBTIQ+ hareket ile veganlık arasında ilişki kurulur.

Doğrudan veganlık anlatımını tercih edenler için, nasıl ki ırkçılık ya da kadına şiddet olgularının daha azı olmazsa, hayvan sömürüsünün de daha azı veya ılımlısı kabul edilebilir değildir. Azaltmacılığı benimseyenler ise kesişim alanlarındaki mücadeleyi bir gerçeklik olarak görür. Nasıl ki kölelerin zincirleri bir günde kırılmadıysa veya kadın+’lar mevcut haklarına bir günde kavuşmadıysa, hayvanlar da -ne yazık ki- özgürlüklerine peyderpey kavuşacaklardır.

Sonuç: O Hâlde Ne Yapmalı?

En efektif veganizm anlatımının hangisi olduğunu henüz bilmiyoruz. Daha açıklayıcı olursam, dünyanın nasıl en kısa sürede veganlaşacağını bilmemiz için böyle bir deneyimi yaşamamız gerekir. Bugün vegan dostu şehirler olsa da tamamıyla vegan şehirlerden veya ufak yönetim birimlerinden bahsetmek imkânsız.

En etkili veganizm anlatımını bulmak için bekleyecek vaktimiz yok. Herkes benimsediği en uygun eylem biçimini uygulamalı ve ivedilikle harekete geçmeli.