Otorite, bebeği bulmak için bütün evrende arama başlatmıştı. Fakat bebeğin sesini Analayzer adamlar duyamadıkları için bir türlü bulamıyorlardı. Suyun gölgesinde yaşayanlar eğer otorite özgürlüklerini geri verirse, bebeği bulabileceklerini söylediler. Otorite buna inanmasa da başka seçeneği olmadığı için kabul etti. Çünkü otoritenin bebeği bulması gelecek için önemliydi.

Analayzer adamlardan bazıları beyin fonksiyonlarında gariplikler yaşıyordu. Suyun gölgesinde yaşayanlar bunu hissetmişti kendilerini serbest bırakırken. Otorite ile suyun gölgesinde yaşayanlar anlaşmaya bağlı olarak insan üretim merkezinde hem çalışacak hem bebeği bulacaklardı. Otorite, suyun gölgesinde yaşayanların bebeği kendi çıkarları için kullanacağından habersizdi. Suyun gölgesinde yaşayanalar, bebeğin ormanın doğu yakasında olabileceğini düşündü. Ormana suyun gölgesinde yaşayanlar dışında kimse giremiyordu. Fanusun dışındaydı orman. Oksijen oldukça fazlaydı. Yabani hayvanlar ve bin bir türden böcek yaşıyordu. Nehirler ve dev ağaçlar vardı.                                                     

Suyun gölgesinde yaşayanlar kıyamet öncesi orada refah içinde yaşayan bir halktı. Bebeğin ormanda olabileceğini hissettiler. Doğum başlamak üzereydi. Kadının suyu gelmişti ve kokusunu alabiliyordu suyun gölgesinde yaşayanlar. Doğuya doğru gitmeye başladılar.

Dev yapraklardan yapılmış bir kulübenin önünde ateş yakılmıştı. İki erkek kapıda bekliyordu. Ellerinde tüfekler vardı. Kıyamet öncesi insanlarıydılar. Hayatta kalmaları mucizeydi. Doğa onları korumuştu. Ağaç kovuklarında yaşamışlardı. Beş kişilik bir aileydiler. Suyun gölgesinde yaşayanlardan iki kişi evlerine gittiler. Bebeği görmek istediklerini söylediler. Kapıdaki erkekler buna izin vermedi. Kadının çığlıkları duyuluyordu. Doğum başlamıştı. Bir yağmur damlası düştü yere. Hararetle tartışan suyun gölgesindekiler ve erkekler bir an sustu ve gökyüzüne baktı. Bu bir işaret olmalıydı. Bebeğin sesi geldi. Gökyüzünde bir aydınlanma yaşandı. Yer sarsıldı. Anlık bir deprem olmuştu. Yerde minik otlar bitmeye başladı ve suyun gölgesinde yaşayanlar yere yatıp toprağı dinledi. Binlerce filizin sesini duydu. Bu bebek beklenen mucizeydi. Erkekler sevinçten hemen içeriye girdi. Suyun gölgesindekiler bebeği almak için hazırlanıyordu fakat kadının ve bebeğin çevresindeki herkes etten duvar olmuştu, onları koruyordu. Suyun gölgesindekiler erkeklere anlaşma teklif ettiler. Bebeğin kanından bir damlaya ihtiyaçları vardı. Kendi çıkarlarına kullanmak istediklerini söylemediler. Doğa döngüsünde yapacakları iksir için gerekli olduğunu söylediler. Erkekler kabul etmedi. Bebeğin terini bekleyecek kadar zamanları yoktu. Çünkü bebekler doğduklarında terlemezdi. Terin içindeki tuz atmosfer tabakaları arasında güçlü bir bağ oluşturabilir ve moleküler yapısı ile bulutlardan yağmur yağması sağlanabilirdi. Fakat buna ne yazık ki zaman yoktu.

Suyun gölgesinde yaşayanlar, Analayzer adamlara durumu anlattı ve yardım istediler. Analayzer adamlardaki değişen beyin fonksiyonları, onların aynı zamanda düşünme ve farkındalık yeteneklerini açığa çıkarmıştı. Suyun gölgesinde yaşayanlar eğer isterlerse Analayzer adamların normal insana dönüşebileceklerini; sesleri ve kokuları normal insan seviyesinde algılayabileceklerine yardımcı olabileceklerini anlattılar. Analayzer adamlar bunu kabul etti. Otorite karşısında birleşen suyun gölgesinde yaşayanlar ve Analayzer adamlar bir plan yapmaya giriştiler.

Otorite, prototiplerin çalışmasını başlatmıştı. Onlar için ultra lüks bir yerleşim yeri tasarladı. Burada evler son derece akıllı mimari tasarım ile yapılmıştı ve gösterişliydi. Gezegen genelinde uygulanan popüler ve gösterişli hayat orada daha fazlaydı. Kadınlar ve erkekler uyandırılıp sırayla oraya yerleştirilirken; otorite, Analayzer adamlardan haber bekliyordu.

Erişim ağlarında bir sıkıntı yaşamaya başlamıştı otorite. Bunun sebebi, fanustaki esnemeler ve çatlamalardı. İlk kırılma gezegenin kuzeyinde meydana gelmişti. Fanus içindeki hava akımı değişmişti. Kuraklığın artması ve halkın bundan psikolojik olarak etkilenmesi kaos ortamı yaratıyordu. Ay döngüsünde sapmalar meydana gelmişti. Otorite sarsılmaya başlamıştı fakat halkın bundan henüz haberi yoktu.

Analayzer adamalar ve suyun gölgesinde yaşayanlar bebeği kaçırma planlarına başladılar. Kimseye zarar vermeden sessizce yapacaklardı ve bebeği annesi ile kaçırmak gelecek için daha iyi bir çözüm yoluydu. Fanusun karanlığa geçişini beklediler. Ormanın içinden süzülerek bebeğin evine girdiler ve suyun gölgesinde yaşayanlar bayıltan otlar ile anneyi ve bebeği alıp çıktılar. Analayzer adamlar sessizliğin sesini dinleyerek yolu buluyordu. Sığınaklardan birine girdiler ve bebeğin parmağına minik bir iğne batırarak cam tüpe birkaç damla kan akıttılar. Anne hala uyuyordu. Suyun gölgesinde yaşayanlar bebeğin kanı ile ilk yağmur damlasını karıştırıp toprağa döktü. Ayın dolunay döngüsüne girmesi ile doğru zamanda yapılan bir ayindi. Analayzer adamlara da kendi iksirlerinden verdiler. İksirin içinde onları yeniden insana dönüştürecek bir takım otlar vardı. Analayzer adamlar içmeye başladı ve hepsi teker teker yere düşüp bayıldı. Suyun gölgesinde yaşayanlar, Analayzer adamları ormanda bırakıp otoriteye gitti. Gezegenin bir yarısında lüks yaşam, diğer yarısında da kaos başlamıştı. Halk isyan ediyordu. Fanustaki kırılmalar artmıştı ve halk sefalet içinde yaşamaya, gerçekle yüzleşmeye başlamıştı. Su ve gıda kıtlığı yaşanıyordu. Paketli gıdaların üretimi durmuştu. Bu sebeple yoksunluk krizi yaşayanlar ya intihar ediyor ya da çevresindeki insanları öldürüyordu. Otorite, Analayzer adamlara ulaşamıyordu. İletişim ağları kopmuştu. Suyun gölgesinde yaşayanlar, su molekülüne kadar küçülüp otoriteye sızmayı başarmıştı. Otorite mekanik bir sistemden oluşuyordu. Onu fanus koruyordu ve fanus dışına çıkınca yüksek basınç ve nem çökmesine sebep olabilirdi. Otorite prototiplerine çok güveniyordu. Geleceği oluşturacak bir ırktı. Prototiplerin kıyafetlerini özel bir sistemle değişim zamanı toplayıp terlediklerinde oluşan tuzu kıyafetlerden ayrıştırıyor ve özel bir sistem ile moleküler boyuta indirgeyip hava baloncukları ile atmosfere salıyordu. Böylece hem fanus dışında atmosfer yenileniyor hem de fanus içinde istediği koşuldaki hava akımını sağlıyordu fakat kırılmalar bu sistemde hasara yol açtı.

Analayzer adamlar kendilerine gelmeye başlamıştı. Farklı hissediyorlardı. Kokuları ve sesleri iyi duyamıyorlardı. Otoriteye gitmek için yola koyuldular. Yorulduklarını, acıktıklarını, susadıklarını fark ettiler. Soludukları hava onlara ağır geliyordu. Otoriteye geldiklerinde nefes alamadıklarını fark ettiler. Çünkü fanustaki kırılmalar çoğalmıştı. Analayzer adamlar artık terliyor ve ruhlarını hissediyorlardı. Suyun gölgesinde yaşayanlar onlara ruhun gölgesi iksirini içirmişti.

Otoriteye giren suyun gölgesindekiler, fanusun kırılmasını sağlayarak otoriteyi devirdi ve Analayzer adamlarla ittifak kurdular. Suyun gölgesinde yaşayanlar bir ruhun, tuzun gölgesinden ibaret olamayacağını savunarak ve özgürlüğün sonsuzluğunu ilan ederek otorite başına geçti. Gökyüzüne bebeğin kanı ile yaptıkları iksiri püskürttüler. Halk derin bir uykudan uyanmış gibiydi. Prototipler ve buzullardan arınanlar bir kâbustan uyanmış gibi hissediyorlardı. Suyun gölgesinde yaşayanlar gezegeni tekrar onarmaya ve tasarlamaya başladılar. Analayzer adamlar ve prototipler ilk kuşun ötüşüyle uyandı ve gezegen otoriteden kurtulmuştu.

İnsan üretim merkezlerini yıkmaya başladılar. Normal üreme ve doğanın dengesinin yerine gelmesi zaman alacaktı fakat damar bobinleri kızıl gezegene geri gönderilip evrenler arası anlaşmalar sağlandı. Suyun gölgesi estetik hastanesini yıkıp yerine fidanlar ekti. Atmosfer kendini hızla yeniliyordu.

Hiçbir otorite doğaya karşı gelemezdi.