Evrenler arası çarpışmanın üzerinden bin beş yüz iki yıl geçmişti. Yıldızlar ve güneş sistemi parçalanmış; paralel evren kuramı gerçekleşmişti. Zaman kavramı salisede değişiyordu. Analyzer adamlar ve otorite pür sessizlik ilan etmişti. Fanus içinde olan ülkelerde ses yankılarını kontrol altına almak Analayzer adamların işiydi.

Buzullar, denizler, okyanuslar, nehirler her su birikintisi kurumuştu. Devlet otoritesi okyanusların yerine plazalar yapmıştı. Estetik ve güzellik algısı farklı bir boyuta geçmişti.  Güzellik merkezinden oluşan yüz yetmiş beş katlı bir plaza hastanesi vardı. Estetik operasyonları devletin tek tip insan yaratma projesinin örtülü planıydı. Prototipler gezegenin çekirdeğinde saklanıyordu.

Yağmurun ne olduğuna dair kimse bir şey bilmiyor, hatırlamıyordu. Çarpışma sonrası sağ kalan insanlar gelecek nesil beyin aktarımı için yedek beden olarak buz uykusuna yatırılıyordu. Atmosfer tabakalarının iç içe geçmesi, katmanların azalması oksijen sorunu yaratıyordu. Fanus içinde olan kentlerde ulaşım otorite tarafından izin belgesi ile gerçekleşiyordu.

Devlet otoritesinde; sorgulamak ve öğrenmek suçtu. Okumak; yargısız infazla sonuçlanıyordu. ‘Müdür’ ; halkın düzenini ve refahını sağlamak amacıyla otorite tarafından görevlendirilmişti.

Su kıtlığı otoriterinin en büyük sorunuydu ve bunu halktan gizlemek için popüler kültürü, eğlenceyi sürekli canlı tutarak sağlıyordu. Halk ne kadar sarhoş ve bilinçsiz olursa yönetimde, çıkar ve menfaatlerini hızla uyguluyordu. Bedeni yaşlanan insanlar fanus dışında kazanlarda yakılarak enerji üretiminde kullanılıyordu.

Kızıl gezegenden damar bobini ithal edilmeye başlanmıştı. Hint okyanusu yerine yapılan insan üretim fabrikaları hazırlık aşamalarını tamamlamak üzeydi. Plesanta üretim deneyleri başarılı sonuçlar vermeye başlamıştı. İlk deneyin bebeğinin doğmasına az bir zaman kalmıştı. Otoritenin amacı ise insan üretimini hızlandırmak ve doğumları sıklaştırmaktı. Böylece otoriteye uygun mutasyon gerçekleşecek ve itaat gücü yüksek birlikler askeri yönetimde çoğalmış olacaktı.

Müdür oldukça gergin bir sabaha uyanmıştı, kahve çekirdeklerini yerken aklına bir fikir geldi. İnsan derisinden yağı ayrıştırıp su elde edecekti. Devlet otoritesine; üretmek, geliştirmek ve yaratmak ile mahkûmdu. Müdür buz uykusundan uyandırılan genetik mühendislerindendi. Çarpışma öncesindeki hayatında kanunlara karşı gelmekten ve devlet düzenini bozmaktan pek çok defa yargılanmıştı.

Gezegende normal doğum oranları o kadar düşüktü ki bir mucize ile gerçekleşirse de devlet çocuğu alıp himayesinde yetiştiriyordu. Emzirme görevini robot anneler süt lateks meme protezi ile yapıyordu. Doğum yapan kadınları bir daha doğurabilme kapasitelerine göre infaz ediyor ya da yedek organ için buzda uyutuyorlardı daha genç ve verimsiz olanları eğlence sektöründe çalıştırıyorlardı.

Siren çaldı.

Atmosfer katmanları arasında sızıntı başlamıştı. İyonosferden yayılan dalga boyları ani elektriklenmelere sebep oluyordu. Elektronik cihazlar bozuluyor, dünya ekonomisinde ki dalgalanmalar ülkeler arasında ekonomik savaşlara yol açıyordu. İnsanlarda da ki psikolojik etkileri de oldukça olumsuzdu. Yer altı sığınaklarına gitmek için anonslar başladı. Çocuklar ve kadınlar öncelikliydi. Analyzer adamlar birliği halkı sıraya girmesi için uyararak sığınak kapılarına yönlendiriyordu. Analyzer adamlar; otorite tarafından salt güç ve pür sessizlik oluşturması; otoriteyi koruması için mutasyonla geliştirilen birlikti.

Mikro hoparlörler havada ki en ince frekansları bile kaydeden Barreleye balığından yapılmış robotlardı. Görünmezdi. Sığınak kapıları kapatıldıktan sonra bir su damlasının düşme sesi geldi. Analyzer adamlar hemen konumu kaydetti. Müdürü inceleme yapması için görevlendirdi. Sığınağın batısında çarpışma öncesinde kurumuş bir nehir yatağını gösteriyordu. Müdür devlet otoritesine durumu rapor etti. Analyzer adamlar su sesinin frekansını ölçerek oradaki yaşam hakkında bilgi toplamaya başladılar. Tehlikeli olabileceği öngörülerek; sığınakta kaç gün kalınacağına dair bir açıklama yapılmadı.

Her gün sığınaktaki insanların sağlık durumları ölçülüp hasta olanlar oksijen kaybına sebep olduğu gerekçesiyle fanus dışı kazanlara gönderiliyordu.

Sığınakta ki üç bin sekiz yüz yetmiş beşinci gündü. Çok uzun zaman dilimi olmasına rağmen çarpışma sonrası evrenlerin zaman sürtüşmesi sebebiyle insan beyni bu süreyi çok kısa bir zaman dilimi olarak algılıyordu. Bunun için Dijitolog ekibi vardı ve gerçek zamanı ancak onlar söylüyordu.

Müdür, Analyzer adamlardan korkuyordu. Çünkü otoritenin sadık ihanetçileriydi onlar. Kendi çıkarları için sesleri taklit edebilir ve otoriteye saldırabilirlerdi. Çünkü mutasyon sonucunda sinir sistemleri var olanın sekiz bin katına çıkartılmış bu yüzden de konuşma merkezleri zarar görmüştü.

Müdür oksijen maskesini takıp sığınaktan çıktı. Pusula batıyı gösteriyordu. Su damlasının kaynağına doğru. Eski nehir yatağının oraya geldiğinde tuhaf bir koku hissetti. Yaşam kokusu gibiydi. Biraz daha ilerledikten sonra hava sıcaklığı düşmeye başladı. Suyun serinliği, ağaçların kokusu o kadar canlı ve gerçekti ki. Oksijen maskesini çıkardı. Bayılmıştı.

Uyandığında başında bir kadın vardı. Yarı çıplaktı kadın ve şaşkınlıkla yüzüne bakıyordu. Aramice dilinde ona bir şeyler söyledi. Müdür korkuyla ayağa kalktı. Oksijen maskesi olmadan fanus dışında nefes alabildiğini fark etti. Yanlarına bir adam geldi. Önce Müdürü kokladı sonra da başına, saçlarına dokundu. Adam, anlayacağı dilde kim olduğunu sordu. Müdür evrenler arası çarpışmadan ve otoriteden bahsetti. Düzenlerin değiştiğini anlattı. Sonra da ona kim olduklarını bunca keşfe rağmen onları ilke kez gördüğünü nereden geldiklerini sordu. Kayıt almak istedi ama adam izin vermedi. ‘’Suyun gölgesinde yaşayanlarız biz’’, dedi. ‘’Sudan yaratıldık ve evrenimiz sizin evreninizle çarpışınca zaman sekmesine uğradık. Bizi görmeniz, bulmanız imkânsız. Çünkü suya dönüşürüz ve gölgemiz artık yok. Güneş parçalandı.’’  Müdür su damlasını anlattı. Başka bir evrenin rüzgârı zamanda kaymış suyu götürmüştü. Analyzer adamların sesini işittiler. Müdür saklanmalarını söyleyene kadar hepsi yok olmuştu. Avucuna bir damla su aktı. Analyzer adamlar müdürü yakalayıp otoriteye götürdüler. Yargıç olanları rapor etmesi için fanus dışındaki zindanlara gönderdi.

Zindandaki gecelerden birinde camın kenarında bir su damlası belirdi. Yaşam tekrar başlayabilirdi ama bunu otoriteye anlatamazdı.

Damar bobinleri plesanta üretim merkezine çoktan getirilmiş ve tek tip insan prototiplerine çalışılmaya başlanmıştı. Suyun gölgesinde yaşayanlar pür sessizlik otoritesine savaş açmak için hazırlık yapıyordu.

Müdür son raporunu da teslim ettikten sonra otoriteyi aldatmak ve yetkilerini kötü kullanmak sebebiyle infaz edildi.  Otorite ve muhalefet devrime başlıyordu.