Sizin gözünüzden şiiri anlatır mısınız? Şiirinizin meselesi nedir? Niçin şiir yazıyorsunuz?

Şiir benim içimde, her zaman, önünü ardını bilmediğim, zamandan soyutlanmış, hırpalanmış, kutsal ve kederli bir “şey” olarak yer etti. Aslında yolculuklara en çok benzeyen sanat dalı şiir, ne olacağını kestiremiyorsun, ondan gelen her şey mubah ve bu aslında şair için zor oluyor. Künyende kazılı bir kader, yetenek bu, imkânım olsa bu işlere bulaşmazdım. Çocukluğumdan beri kurtulamıyorum. Şiirimin meselesine gelince de izahı mümkün değil ancak içtenlikle söyleyebilirim ki kavga etmek, uzlaşmamak, kurgusal olmayı reddetmek, kaçamamak fakat yumrukların sımsıkı bir vaziyette savaşmak. Kiminle mi? En başta var oluşunla, kaderinle ve adaletsiz gördüğün her meseleyle! Kendimi bu dünyanın kapanmaz yaralarından ve acılarından soyutlamak, kendimi yenmek ve varlığımı özümden sakınmak için yazıyorum.

Benim şairim, benim şiirlerim dediğiniz biri ya da bir kitap var mı?

Benim şairim dediğim herhangi biri yok, birileri var ve benim şiirlerim dediklerin de şahıslarından bağımsız bir halde onlara dâhildir. Rimbaud, Brautigan, Jim Morrison, İlhan Berk, Turgut Uyar, Allen Ginsberg, Leonard Cohen, Bob Dylan, Nazım, küçük İskender, İsmet Özel (hele ki bu şair sadece şiiriyle) var. Her birinin yazmış olduğu herhangi bir şiir ya da şiir kitabı olur.

Sizden önceki dönemin şiirlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bundan önceki dönemin şiirlerini değerlendirmek gerekirse üç baskın öge hep göze çarpıyor. İmge yoğunluğu, çoğunlukla gözlemci, heyecanlı. Şimdi her şey hem korkunç hızlı hem kaçış arayan bir durağanlık ile seyrediyor.

Bugün yazılan şiiri nasıl buluyorsunuz, eskisi kadar güçlü mü sizce toplum üzerinde?

Bugün yazılan şiirler de güçlü ancak toplum üzerinde etkili değil. Olacaklar mı? Şüphesiz ki olacaklar, nasıl önceki dönemlerdeki şiirler şu an etkili olduysa ve olmaya devam ediyorsa, bu dönemlerde kuşağımızın izlerini taşıyan şiirler de etkili olacaklardır. Devinim budur, dâhildir, edebiyatın ve dahası şiirin yolculuğu hep devam edecek.

Geçmişten bugüne toplumsal değişimin izini şiirde görebiliyor muyuz? Ya da görmeli miyiz?

Roman ya da öykülerde bunları hep görürüz. Şimdi de var mı? Var. Sosyal medya (instagram vs) üzerine biri şiir yazsa tepeden bakan bir güruh var. Bu niye rahatsız ediyor insanları, ben anlamıyorum. Şair bir yerde kuşağının ve döneminin izlerini, ruhunu, dokusunu, anını, geleceğini tasvir ve dahası tahayyül etmek ile mükelleftir. Toplumcu bir anlayışa yormak dahi saçmalık olur. Şiir sanatı bu indirgemelerden bağımsızdır. İzlerini gördüğüm şiirler elbette var, olması gereken de budur.

Neden az okunuyor şiir, roman neden hep daha ön planda? “Şiir bitti” diyenler haklı mı?

Şiirin az okunduğuna inanmıyorum. Türkiye’de şiir dâhil okuyucu sıkıntısı yok, kitabevi ve dağıtım sıkıntısı var. Bu dediklerim saçma gelebilir, hadi canım sendeciler olabilir ama durum bu. Şairler her etkinlikte ön planda, herkesin kendine göre bir alıcısı var. Popüler romanlar süs eşyası oldu zaten herkesin evinde var. Esaslı yazılan romanları ya da öyküleri okumanın keyfi zaten bambaşka oluyor. Şiir de diğerleri gibi alıcısını sosyal medyadan buluyor. Bu tüketim ağını kitabevlerine yönlendirmek lazım. Cesaret ister, herkes elini taşın altına koymalı ve etkinlikler çoğalmalıdır. İnsanlığın var oluşu tümden sona erene dek şiir olacak ve zaten o kutlu sona erme hali, evrenin sona erişi dahi bir şiire tekâmül edecek. Öylesine vardır şiir, istense de istenmese de.

Sizce günümüzde şiir hak ettiği değeri yayıncılık dünyasında görüyor mu? Yeni dönem şairler, kitaplarını yayımlatmakta zorlanıyorlar mı?

Şiir hak ettiği değeri hem görüyor hem görmüyor. Nitelikli yazan şair her zaman ilgi görür. Bir bir daha iki, bu kadar net bu işin formülü. Şair iyiyse yayınevi havada kapıyor. Yeni dönem şairlerinin zorlanması palavra, parasız da oluyor bu işler.

Şiir öğretilir mi, herkes şiir yazabilir mi?

Bence şiir öğretilen bir sanat dalı değildir. Hiçbir sanat dalı sanatçıya öğretilemez. Sadece tetiklenir, yetenek ile patlar, sanat kendini gösterir. İlgilenmek ile üretmek aynı şey değil, sanat eseri ortaya koymak meşakkatli bir iştir. Yeteneği olmayan ya da sönük kalan birisi erkenden sönüp gider, yeteneği olan biri (hangi sanat dalıysa) kaptırır, çoğalır, yaratır ve büyür. Uçmayan birinin şiir yazmayla işi olmaz. Buradaki uçmak, algının ötesindeki mana arayışı ile bütünleşme girişimi/yoludur. Ve yetenek bu yoldaki zihnin mazotudur.

İlk şiiriniz nerede ve ne zaman yayımlandı?

İlk şiirden ziyade ilk şiirler üzerinden oldu benim yola başlangıcım. Bir an da gelecek ay sayılarına gönderdiğim dergiler yayımladı. Bireylikler, Peyniraltı Edebiyatı, Çağdaş Türk Dili ve Lacivert dergilerinde yayımlandı. Kütüphaneden okurken bulmuştum adreslerini, yabancıydım bu alana, benim şiir yazmam şiir camiasını takip ile intisap olmuş bir durumdan ibaret değildi. Hâlâ daha değil.

Çeviri şiir hakkındaki fikirlerinizi paylaşır mısınız? Sizce şiirde çeviri bir aktarma mı bir yeniden yaratma mıdır?

Bir şiirim çevrildi. Aralık ve Dem adlı şiirim çevrildi, PEN bağlantılı bir platform var “İlkyaz” diye, orada çevrildi. İngilizce hem okuma hem yazma var, yeni yaratma olduğu şüphesiz. Ne kadar soyut bir dil kullanırsanız kullanın o kültür ve coğrafyanın sesinden kaçamıyorsunuz. Çevirmenin her iki dilin (yazılan-çevrilen) kültürünü de çok iyi bilmesi ve kültürlerarası köprüyü her iki dilin bağlantısı ile kuracak kadar detaylı bir yaşantısal, kültürel ve sosyal birikime sahip olması gereklidir. Muazzam oluyor öyle çevirmenlerin kaleminden yontulan edebi eserler.

Şiirsokakta” hareketi ile ilgili fikirleriniz neler?

Bayılıyorum, keşke yeniden canlansa! Eylemsel bir etkiye dönüşmesini arzulardım, ne güzel olurdu!

Ödüller hakkındaki düşünceleriniz neler, ödül şaire ne gibi avantaj ve dezavantajlar sağlıyor?

Ödül eğer şairi şımartıyorsa kötü diyenlerden değilim. Ödülden şımarıp da yazmayı bırakan şair bir nevi doğal seleksiyona uğrar ve tarihin tozlu sayfalarında üretken olmayan bir şair olarak yerini alır. Ödüller tabii iyi hoştur fakat şiir ödül için yazılacak kadar hafif bir sanat türü değildir. Şaire en büyük ödül, yolun kendisidir.

Şiir yıllıkları şiir seçkileri hakkındaki fikirleriniz neler?

Güzel işler oluyor, bu sevindirici. Bazen tartışmalar da oluyor, olsun. Sonuçta öyle ya da böyle bu yolda bir emek veriliyor. Günümüz dünyasında her birine ihtiyaç var.

SİNAN ONUR, 1995 yılının Ağustos ayında dünyaya geldi. Liseyi Antalya Akdeniz Anadolu Lisesinde okudu. Üniversite tahsilini ise Doğu Akdeniz Üniversitesi “Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik” bölümünü bitirerek tamamladı. 2018 senesinde “Ölü Karıncalar Mevsimi” adlı ilk kitabı Hayal Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap ile aynı sene Seyhan Erözçelik İlk Kitap Şiir Ödülü kazandı. Şiirleri birçok ulusal edebiyat dergisinde yayımlandı. Bir şiiri (Aralık ve Dem) Uluslararası Yazarlar Kulübü (PEN) desteği ile kurulan İlkyaz platformunda “İngilizce ve Felemenkçe” dillerine çevrilerek yayımlandı. Şairin hayatının bir parçası haline gelen Akdeniz, onu eğitim hayatında da rahat bırakmadı. Şu an Akdeniz Üniversitesi eğitim fakültesinde yüksek lisans eğitimine devam eden Sinan Onur, yaşamını çoğunlukla Antalya’da sürdürmektedir. Harpten Geriye Kalanlar şairin bu ay okuyucuyla buluşan ikinci şiir kitabı.

Sosyal medyada Sinan Onur: