Hiçbir şey görüldüğü, anlatıldığı gibi değildi aslında. O sihirli dolapta kaybedilen eş miydi sahiden, güzel duygular, ahlaki değerler yoksa sevinçler mi?
Av avcıya, yara bıçağa, yem ökseye, sorguya alınan, sorgulayana dönüşmesin bir kez, polis sanık, sanık polis olmasın, defterler açılmasın. Suç ortağı olmaktansa, kurban olmak özseçime dönüşmesin.
Irmak Bahçeci’nin yazdığı, Serkan Üstüner’in yönettiği “Kelepçe Kullanma Kılavuzu”nda Hüseyin Avni Danyal ve Başak Daşman başarılı oyunları, özel sahne dilleriyle izleyiciden tam not alıyorlar.
Bazen hani olur, bir gün bir zamanda hüzzam, hicaz, mahur, rast birbirine karışır, terasta rüzgarla sallanan boş bir salıncak gibi hissederiz kendimizi. Ödeşmeler ağır basar giderek, yaramıza bez sarıp ayağa kalkarız hırsla. Sorulacak hesabımız vardır çünkü geçmişe dair. Hep o ertelenmişlik hissi…
İki haftadır sanık durumundadır kadın. Karakol, nezaret ve cezaevi… Hücrede zaman mevhumunu yitirdiği o anlar…
Polis – Lan nasıl kaçtın hücreden?
Sanık – Ben yirmi yıllık evlilikten kaçtım, hücre ne ki?
Hüseyin Avni Danyal ve Başak Daşman doğal oyunculukları kadar rollerine kattıkları boyut, inandırıcılık, aksamayan performans tempolarıyla da sahnede yarattıkları illüzyonu adeta sahici kılıyorlar.
Serkan Üstüner eseri yönetirken her iki karakterin gerçeğe uygunluğunu, metnin içerdiği detay ve duyguları başarıyla ele alıp kotarmış. Dahası izleyicinin “oyuncu, yönetmen, yazar”la ortak bir hayalde buluşmasına imkân tanımış. Sahne düzeni, trafiği çapaksız. Müzik, kostüm tasarımları son derece uyumlu. Tabii, Cihan Aşar’ın başarılı dekor, Ayşe Sedef Ayter’in ışık tasarımları da her türlü övgüye değer. Yapımcılığını Mutlu İdgi, uygulayıcı yapımcılığını Elçin Gürler’in üstlendiği, “Kelepçe Kullanma Kılavuzu” beklenmedik gelişmeleri, akıcı kurgusu, etkili anlatımıyla görülmesi gereken oyunlardan biri bana göre.
Nitelikli, etkileyici bir piyes arayanlar için önerilir.