Koca bir hayatı üzerinden anlattığımız kitaplar, o kitapların adsız ama asla ruhsuz olmayan başkalarına görünmese de sizin aklınızın dehlizlerinden çıkmayan kovalasanız da gitmeyen kahramanları…
Bazen tanıklık ettiğiniz, bazen müdahil olduğunuz bazen de gözünüzü yumduğunuz, hem var olup hem de hiç içinde olmak istemediğiniz parça parça, paramparça hikâyeler…
‘’Oyunu sorular, oyuncakları kepçeler olan çocuklar’’ın hikâyeleri! Gerçekte, yaşamayı da ölmeyi de en güzel, en sahici hâli ile bilen, hayata tutunamayan değil; var olması hep engellenen, dışarda bırakılan çocukların hikâyeleri. Birileri gelir ağacımızdaki kelebekleri kovar, dibine yılanlar koyardı, doğruydu. Geriye dönüp ya da ileriye yürüyüp baktığımız çocukluğumuz. Sahi biz de çocuktuk dedirten tekrar tekrar.
İnsandık. Her dem bir varoluşun peşindeydik. Bedeli olmayan şeyler var mıydı bilmiyorum çünkü bütün bedelleri ödeyendik, öyleydi Küçük’ ün annesi de. Bir uzantı, bir tekrar, bir gölge!
İlk kitabı Uykusuz ile tanıdığımız Ayça Güçlüten’in üçüncü kitabı Disko Topu.
Başlı başına acı bir hikâye okuduğunuz; sarsıcı bazen aklınızı, bazen yüreğinizi, çoğu zaman kadınlığınızı acıtan. Fakat Güçlüten size hikâyeyi öyle bir anlatıyor ki yaşayanın tüm dertlerine rağmen metnin hiçbir yerinde ajitasyona bulanmıyorsunuz. Evet, karanlıkta kalıyorsunuz. Evet, tecavüze uğruyor, şiddet görüyor, hep yalnız, hep yalnız kalıyorsunuz. Evet, aklınızı kaçırıyorsunuz hatta sevginizi koyacak yer, anlatacak ifade bulamıyorsunuz ama dön dolaş yazar size ‘’Hayat bu‘’ dedirtiyor işte!
Zaman zaman iç seslere ve sayıklamalara giden metnin dili öyle güçlü ki o iç ses birdenbire bir yerde kendi sesinize bürünüp kulaklarınıza ulaşıyor. Kafanız karışıyor, karışsın iyi bu! En nihayetinde “İnsan ziyandır,” düşünün bunu!
İnsandık, bilmem kaç bin yıllık bir uzantıydık. Evrende bir nokta. Ne çok abartıyoruz her şeyi, en çok da kendimizi. Herhangi bir hikâyeydik aslında en çok kendisinden olup kendisinden doğduklarımıza benzerdi yazgımız. İnsandık. Görünmez olmak istediğimiz ya da öyle olduğumuzu sandığımız zamanlarda da vardık ve aslında hiç kimse görünmez değildi. Hiçbirimiz öteki değildik ya da hepimiz birer ötekiydik.
“… Önceden haberimiz olsaydı, nefsin bencil tutkularının hazırladığı tuzaklara düşmezdik. Kalplerimiz bunca daralmaz, kapılarımız böyle hemen kapanmaz, kalabalıklar içinde bunca şaşalamazdık belki.”
Ve dünya dönmeye devam ediyor.
Disko Topu da…
İster giden olun ister dönen bu topun içinde olmaya bakın.
“Unutmak yok!”
*Nisan 2018
Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları okudu. Uzun yıllar çok uluslu şirketlerin Lojistik ve Finans birimlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen kurumsal firmalara danışmanlık yapıyor. Birçok STK’da gönüllü olarak çalıştı, bireysel yardım projeleri aktif olarak devam ediyor. Yollar, kitaplar ve fotoğraf en büyük tutkusu. İlk kişisel fotoğraf sergisini 2018 yılında açtı. Kafalar Hep Karışık projesinde yer almaktan mutluluk duyuyor. Şiire, yollara, çocuklara ve gelecek güzel günlere inanıyor. Çizdiğini yazdığını kendine saklıyor. Okuyor, okuyor okuyor…