Santorini , Ege Denizi’ndeki Kiklad takım adaları içinde yer alan volkanik adalardan biridir. Adayı, Santorini Volkanı’na ait kalderanın su üstünde kalan yarım ay şeklindeki bölümü oluşturmaktadır. 75.8 km2 yüzölçümüne sahip adanın en yüksek yeri 564 metredir. Santorini Volkanı’nın da içinde bulunduğu Kiklad Takımadaları’nda çok sayıda volkanik ada bulunmaktadır. Bu volkanik ada yayının oluşmasının nedeni, kuzeye doğru ilerleyen Afrika levhasının Girit’in güneyinde Anadolu Levhasının altına dalmasıyla oluşmuştur. Yılda 2,5-2,7 cm hızla dalan Afrika levhasının hareketi günümüzde halen devam etmektedir. Günümüzden yaklaşık olarak 12 milyon yıl önce oluşmaya başlayan yitim zonu, yaklaşık 3 milyon yıl öncesinde ilk volkanik etkinlikleri oluşturmaya başlayarak ada yayını meydana getirmiş ve faaliyetlerini günümüze kadar sürdürmüştü.

Santorini’nin Google Earth görüntüsü, volkanın çöktüğü açıkça görülmektedir.

Ada yayı denmesinin nedeni Dünya’nın küre şeklinden dolayı volkanik adaların bir yay şeklinde sıralanmış olmasıdır.

Siyah ile çizili alan Santorini’nin de içinde bulunduğu volkanik ada yayını göstermektedir, kırmızı ile çizili alan ise günümüzde Afrika’nın Anadolu altına dalıp battığı yitim kuşağını göstermektedir.

 

Santorini ve yakın çevresindeki adaları oluşturan volkanik etkinlik günümüzden yaklaşık 1 milyon yıl önce başlamış ve son püskürme 1950 yılında gerçekleşmiştir. Bu dönemde püskürmeler aralıklarla devam etmiştir.

Yapılan araştırmalar son 200 000 yıl içerisinde en az 12 büyük püskürme gerçekleştiğini göstermektedir. En ünlü ve önemli püskürme ise MÖ 1650 – 1600 yılında gerçekleştiği düşünülen püskürmedir. Bu volkanik faaliyetten eski Mısır kayıtlarında da söz edilmektedir. Öyle büyük bir püskürmedir ki, günümüzde, Nil Deltası’nda, Doğu Akdeniz tabanı ve Karadeniz’de Sinop açıklarında yapılan çalışmalarda ve Anadolu’da bazı göllerin tabanında Santorini Volkanı’na ait küllere rastlanmıştır.

Minoan Püskürmesi:

MÖ 1650-1600 yılları arasında Santorini Volkanı çok güçlü bir etkinlik göstermiştir. Bu püskürmenin etkisiyle adanın şekli değişmiş ve yakın çevresi de bu olaydan büyük ölçüde etkilenmiştir. Yapılan çalışmalarda açığa çıkan büyük miktarda volkanik malzemenin (30-40 km3 ) 36 km yüksekliğe kadar erişmiş olduğu saptanmıştır. Günümüzde, Santorini Kalderası’nın deniz üstünde kalan kesimleri yarım ay şekilli ada oluşturmaktadır. Tarihsel kayıtlara göre aynı dönemde büyük bir deprem de oluşmuştur ve bunun volkanizma ile ilgili olduğu sanılmaktadır. Santorini Kalderası’nın deniz yüzeyindeki alanı 83 km2 ve derinliği ise 300 – 400 metredir. Bu büyük püskürmenin Giritli Miken uygarlığının yok olmasında da rolü olduğu düşünülmektedir. Bir diğer etkisi Mısır üzerindedir, papirüslerde yoğun külün neden olduğu havadaki kararma ve adanın kendi içerisine çökmesiyle oluşan tsunaminin kıyılardaki etkilerinden söz edilmektedir. Püskürme sonucu saçılan küller atmosferi kaplamış, güneş ışınlarının yerküreye ulaşımını kısmen engellemiştir, bunun sonucu olarak, yıllık sıcaklık ortalamalarında bir azalma olmuş ve yaz ayları bile oldukça serin geçmiştir.

Fotoğrafta görülen kahverenginin farklı tonlarını yansıtan malzeme tamamıyla volkanik ürünlerdir.

 

Minoan püskürmesi sırasında Santorini’den çıkan volkanik malzeme rüzgarlarında etkisiyle Doğu Akdeniz ve Anadolu üzerine doğru yayılmıştır.

Santorini’nin püskürüklerine Rodos, Kos ve Girit adalarında da rastlanmıştır.

Nil Deltasında bulunan Manzala Gölü ve Sinop açıklarında Karadeniz tabanında da bu malzemeler gözlenmiştir.

Burdur’un güneybatısında yer alan Gölhisar Gölü, Salihli yakınlarında bulunan Gölcük Gölü, Köyceğiz Gölü yine bu malzemelerin görüldüğü lokasyonlardandır.

Atlantis ve Santorini

Günümüzde bazı araştırmacılara göre, Platon’un eserlerinde bahsettiği efsanevi Atlantis şehrinin, Santorini olabileceği düşünülmektedir.

Buna dayanak olarak; Platon’un bu efsaneyi yaratırken; Santorini’de meydana gelen güçlü volkanik etkinlikler sırasında meydana gelen yer sarsıntıları, çöküntüler sonucu oluşan tsunamiler ve püsküren büyük miktardaki küller sonucu büyük ölçüde yok olan Minos (Miken) uygarlığından esinlenmiş olabileceği düşünülmektedir.