“Ben bir oyuncu / Değişerek kendim kalabiliyorum en çok / Uykularımda sorarım kendime / Ben kimim bu gece / Hangi çağda, nerede”
Ben Anadolu / Güngör Dilmen
İzmir Devlet Tiyatrosu oyuncusu Poyraz Deniz Genç ile karşı karşıya geldiğimizde, genç bir aktörün gözüyle tiyatroyu ele alacağımızı ve ortaya güzel bir röportaj çıkacağını, böylece de bugünden yarına bir belge daha bırakacağımızı tahmin etmiştim. Yanılmadım. Sahnede canlandırdığı karakterin soluğunu her defasında soluğuyla kucaklayan Poyraz Deniz Genç’in, zaman içinde çok daha önemli rollere hayat vereceğinden kuşkum yok.
“Moira’nın Gece Döngüsü” oyununda yaşar kıldığı Genç Khron karakteri ile önemli bir başarıya imza atıp iki ayrı ödüle değer bulunan Poyraz Deniz Genç ile tiyatrodan konuştuk.
Pınar Çekirge: Öncelikle neden tiyatro diye sorsam?
Poyraz Deniz Genç: Tiyatro çok başka bir alan. Tiyatroda özne sizsiniz, kendi bedeniniz, duygularınız, sesiniz ve an’da olma duygunuz. Enstrümanınız sizin olan her şey. Bu anların sahnede canlı yaşanması, enstrümanınızın tüm tellerine aynı anda vurmanız gibi bir şey aslında. Bu haz anı, orada ve şimdi olgusunu yaşamak size farklı bir hakikat hissi veriyor. Biricik olma durumu ve doyumu, diyebilirim.
Pınar Çekirge: Ailen, tiyatroyu seçme kararına destek oldu mu yoksa karşı mı çıktı?
Poyraz Deniz Genç: Her zaman destek oldular. Ama benim için bir aile kavramı daha var. Bana inanan ve yanımda olan insanlar. Onlar da benim ailem. Varsın biyolojik olmasın.
Pınar Çekirge: İstanbul Aydın Üniversitesi Oyunculuk ve Drama Bölümü’nden mezun oldun. Sana ışık tutan, yolunu açan hocaların kimlerdi?
Poyraz Deniz Genç: Çok değerli, birbirinden önemli isimler ile çalıştım. Tabii ki, her biri ufkumu genişletti, dağarcığıma bilgiler kattı. Onlardan öğrendiklerim her zaman cebimde. Her hoca sizin için farklı bir ekoldür aslında. Farklı renkleri barındırır. Sizin tuvaliniz bu insanlardan edindiğiniz fırça darbeleri ile tamamlanır ve tamamlanmaya da devam eder. Bu süreç hiç bitmez. İpek Bilgin, Yıldırım Fikret Urağ, Mehmet Birkiye, Çağ Çalışkur, Ferdi Merter, Levent Ulukut, Sabri Özmener, Çiğdem Erken, Ayşe Nil Şamlıoğlu, Mehmet Ergen gibi çok değerli isimlerle çalıştım. Hepsinin yeri ayrı ve özeldir.
Pınar Çekirge: Mezuniyet sonrası neden devlet tiyatrosu?
Poyraz Deniz Genç: Devlet tiyatrosu önemli ve bir o kadar da zor bir yer. Devlet tiyatrosunda bir şeyler yapabilmek daha da zor bir şey. Çünkü orada kafanıza göre bir oyun yapamazsınız. Sahneye çıkmış olmak için çıkamazsınız. Çok önemli oyuncular ve yönetmenler arasında var olmak sizin bilgi, birikim, yetenek, çalışma, beceri ve algılama kapasiteniz ile yerinizi belirler. Burada başarı size teslim edilmez, kazanılır.
Pınar Çekirge: Rol aldığın oyunları da öğrenebilir miyim ?
Poyraz Deniz Genç:
2015 – Uykusuz ( Tatavla Tiyatro)
Yazan yöneten: Özgür Özgülgün
2016 – Coriolanus ( İstanbul Devlet Tiyatrosu)
Yazan: W. Shakespeare
Yönetmen: Malcolm Kit Kay
2017 – Gölge Ustası ( İzmir Devlet Tiyatrosu)
Yazan: Yeşim Dorman – Yıldırım Türker
Yönetmen: Levent Niş
2018 – Hastalık Hastası (İzmir Devlet Tiyatrosu)
Yazan: Moliere
Yönetmen: Vladnen Alexandrov
2019 – İki Köyün Masalı (İzmir Devlet Tiyatrosu)
Yazan: Ünal Yeter
Yönetmen: Evren Serter
2019 – Kantocu (İzmir Devlet Tiyatrosu)
Yazan: Haldun Dormen
Yönetmen: Sabri Özmener
2020 – Moira’nın Gece Döngüsü (İzmir Devlet Tiyatrosu)
Yazan: Erkan Canlı
Yönetmen: Musa Arslanali
Pınar Çekirge: Sevgili Poyraz, Güngör Dilmen Ben Anadolu’da şöyle der: “Tiyatroda en büyük aldanma, aldattığımızı sanmaktır seyirciyi”. Bu aldatma konusuna ne dersin?
Poyraz Deniz Genç: Güngör Dilmen çok doğru bir cümle kullanıyor. Aslında hatanın kaynağı, sanatın ne yansıttığı ve nasıl yansıttığı. Tıpkı “ayna” metaforu gibi aslında aldattığınız kendiniz olursunuz seyirciyi aldatmaya kalkarsanız. Seyirci en ufak gerçeğin farkında. Çünkü gerçeği verirseniz hakikati biçersiniz tıpkı ne ekersen onu biçersin. Seyirci size fazlasını vermez. Aldatılan siz olursunuz, bununla ömür boyu bir yalan dünyasında yaşar gidersiniz.
Pınar Çekirge: Ödüllü oyuncu olmak nasıl bir duygu. Ödül biraz da oyunculuğun tescili midir?
Poyraz Deniz Genç: Ödül almak hiçbir şeyin teminatı değildir. Tabii ki, çevreniz sizi tebrik eder. Siz kendinizi tebrik edebiliyor musunuz? Asıl soru bu. Asıl olan oynadığınız, yarattığınız karakterin sınırlarını zorlamak, aşmak olmalıdır. Seyirci ile duygu teması anında karakteri yaşayan, gerçek kılan, seyirci ile sizin kurduğunuz o özel ve yalın bağ bu “oynamamama” dürtüsüdür. Evet, “oynamamak”. Bunu yaparken fazla bir şey yapmazsınız. Oynarsınız ama oynamak için değil, sevdiğiniz için. Bu en özel histir. Jung’un dediği gibi “İnsan sevdiği şeyler ile oynar.” Bu söz hep aklımdadır. Aynaya bakıp gerçekten samimi, doğal, yalın, bir şekilde sahnede seyirciye teslim olmak ve onlardan kendini en yalın şekilde teslim almak, beğenisini kazanıp duygu birleşiminde bütünleşmek en büyük ödüldür. Aynaya bakıp içinizdeki ödül size, asla egodan bahsetmiyorum, evet harika diyorsa o en büyük ödüldür.
Pınar Çekirge: Genç Khron’a nasıl hazırlandın ve böyle bir başarı bekliyor muydun?
Poyraz Deniz Genç: Aslında çok uzun sürede hazırlandım. Çünkü bana göre bir metin üzerinde uzun bir çalışma yapılmalı. Sahnede de böyle. Ancak ülkemizde iki, üç ayda oyun sahneye taşınıyor. Bu çok yanlış. Bir metin, karakter, performans süreci bence başarıyı belirleyen süreç. Bütün ayrıntıları bilmek, çözümlemeleri yapmak, karakteri giymek onla yatıp kalkmak ve fazlasıyla egzersiz. Verimli çalışmaktan bahsediyorum. Başarı kısmına gelince bir ödül düşünmüyordum. Ama ortaya başarılı bir şey çıkacağını biliyordum.
Pınar Çekirge: Oyunda en çok sevdiğin replik, desem…
Poyraz Deniz Genç: Khron şöyle der: “Sen çok farklısın. En çokta bu yönünü seviyorum senin. Farklı ve esrarengiz. Seninleyken zamanı unutuyorum.”
Pınar Çekirge: Salgın, zorlanan ekonomik koşullar, değişen değerler tiyatroya ne gibi değişiklikler getirecek?
Poyraz Deniz Genç: Zor bir dönemin içinden geçiyoruz. Tiyatro dijital olarak sergileniyor nicedir. Ancak geçmişe bakarsanız, tiyatro yaşam içinde her zaman yolunu bulmuştur. Tiyatro da seyirci de yakın zamanda birbirlerine kavuşacaktır.
Pınar Çekirge: Sanat, senin için ne ifade ediyor?
Poyraz Deniz Genç: Sanat benim için bir yaşam biçimi olmakla beraber yaratıcı ide’lerin bütünüdür. Duyguların, yaratının, estetik ve güzelliğin dışa yansımış ve güçlü ide’lerle sunulmuş hâlidir. “İde” yani “fikir” çok önemlidir. Sanat, hiç kuşkusuz, bir emek işi ama emeğin içinde fikir olmazsa maalesef hiçbir şey ifade etmez. Sıradan olur. İnsanın hakikat ile ilgili yargı ve ölçüleri değiştiği gibi, sanat da her daim değişkendir. Klasik dönem sanatında içerik, Orta Çağ’da güzellik kavramı esasken günümüz sanatında içtenlik ve samimiyet öne çıkar. Her eser, sanat eseri olabilir ama bunu etkin kılan ve belirleyen, ölçütlendiren en önemli olgu yine de fikirdir. Örneğin sahne sanatlarında Shakespeare’in yazdığı Hamlet hemen hemen herkesin bildiği, bilmese de alıp okuyabileceği bir eserdir. Ancak Hamlet neredeyse her sene yeniden sahnelenir. Bilinen bir oyunu izlemeye gitmeyiz. Yönetmenin ve oyuncunun metni nasıl bir fikirle yeniden yapılandırdığını izlemeye gideriz. Oyuncunun karakter üzerindeki yaratısı ise tiyatro sanatının içinde gerçek hayatta olduğu gibi bir karakter yaratmak değil, gerçekmiş hissini seyirciye en güçlü şekilde aktarması ve hissettirmesidir. Hamlet‘in alacağı öç, deliliği kullanması, ölme düşüncesi metnin bilinen eylemleridir. Ama burada önemli olan karakterin bu eylemler silsilesinde bu aşamalara, hâl ve tavırlara nasıl gelip seyirci için gerçek bir khatarsis oluşturmasıdır. Bu eylemleri ezbere değil yaratıcı fikirler ile karakterize edip özgün, nitelikli ve yaratıcı kılması önemlidir. Yaratı becerisini, ben olsaydım ne yapardım sorusuna verilecek en güçlü fikri ortaya koyması, sıradanlığı ortadan kaldıracaktır. Sıradan olduğunda ezberin tuzağı bizi etkisiz, yaratıcılıktan uzak, fikir yoksunu bir karakterin eşiğine getirecektir. İşte fikir bir sanat eserinin özgün oluşunun en büyük dışavurumcu anahtarıdır.
Pınar Çekirge: “Sanat eseri sadece iç dünyanın dışavurumu ve bu durumdan alınan ego hazzı değildir, ” demiştin.
Poyraz Deniz Genç: Birçok insan, sanat kavramını yanlış anlıyor. Sanat eseri sadece iç dünyanın dışavurumu ve bu durumdan alınan ego hazzı değildir bence. Sahnede ortak bir yapı vardır. Seyirci ile sanatçı arasındaki ilişki suje ile obje arasındaki bağ gibidir. Ancak maalesef egonun dayanılmaz ağırlığı oyuncunun yaratı becerisini geliştirmediği gibi onu kısıtlayıp perdeliyor. Kendine dönük, eleştiriye açık olmayan, ruhsal gelişimden uzak bireyler bu işi sanat için değil, salt egolarını doyurmak için icra ediyorlar. O zaman sanat amacından sapıyor ve seyirci sanat eseri veya karakterden çok bireyin şişirilmiş egosu ile nitelik ve nicelik yoksunu, sıradan ama egosu yüksek bireylerin birer oyun alanına evriliyor. Ego oyuncunun sanatsal gelişiminin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. Kolektif yapının bütünleyici unsurunu bozuyor. Yaratıcılık yoksunu, sıradan ama egosu hayli yüksek bireylerin seyri de zevk vermiyor. O yüzden sanatçı “bana” değil “sanata” odaklanmalıdır.
Pınar Çekirge: Dijital tiyatroya bakışın nasıl?
Poyraz Deniz Genç: Bu zamanda dijitale yönelik işler, az önce de belirttiğim gibi, arttı. Dijital mecra gerçekten önemli. Ama sanat için ne kadar etkili bu tartışılır. Sahnede sunulan eserin “biricikliği, şimdi ve burada”lığı seyirci ile oyuncu arasındaki organik ve duygusal bağın canlılığı ve gücünün etkisi bir illüzyon oluşturur. Tiyatro kokusu, canlılığı, seyircisi ile vardır. Tıpkı bir ayin gibidir bu. Dijital ortamda yer alan oyunlar bu hisleri vermekten uzaktır. Yapaydır ve canlı değildir çünkü. Ama dijital, şeytan da değildir. Önemlidir ancak amaç olarak değil araç olarak kullanılmalıdır, bana göre. Dahası tiyatro için nasıl fayda sağladığını bulmak ve öyle kullanmak gerekir, diyorum.
Pınar Çekirge: Yakın ve uzak geleceğe yönelik amaçlarını sorsam…
Poyraz Deniz Genç: Aslında pek çok hedefim var. En önemlilerinden biri ülkemizde tiyatro sanatını ileri taşımak. Dünyada etkin, güçlü, özgün, yaratıcı yapıtlar oluşturabilmek ve ülkemizi önemli tiyatro merkezlerinden biri hâline getirebilmek. Dünya ile rekabet hâlinde olmak. Diğer hedeflerim ise şimdilik sır olsun, büyüsü bozulmasın.
Pınar Çekirge: Nitelikli ve niteliksiz sanat eseri kavramları daha çok tartışılıyor artık…
Poyraz Deniz Genç: Yapacağınız iş evrensel ise herkese hitap ediyorsunuz, demektir aslında. Estetik bir haz oluşturmak seyircinin beğenisini kazanır. En önemli unsurlardan biri ise yapıtın özgün olması. Bu olgu yaratıcılık ve ide ile birleşirse güçlü bir eser doğar. Sıradan, tekdüze, eserler seyir zevkinden uzak, yetersiz, amaçsız denemeler olarak kalır ancak. Seyircide duygu, düşünce, haz, beğeni unsurlarını oluşturamazlar.
Pınar Çekirge: Alternatif tiyatrolar hakkında ne düşünüyorsun?
Poyraz Deniz Genç: Alternatif işler çok önemli. Alternatif işlerde sanat alanında sınırları aşan, yaratıcı, fikir sahibi, nitelikli ve ölçülü, nicelik bakımından önemli temsiller yaratılıyor. Modernist kafalar her ne kadar yeteneğe karşı çıksa da post-modern ile hemen bütün yerleşik kavramlar ve hakikat algısı değişti. Çok farklı bir gerçeklik dünyasında yaşıyoruz artık. Hakikat sürekli değişken bir şeydir. Sizin sanata bakış açınız aslında yaşadığınız, deneyimlediğiniz, gördüğünüz bir dünyanın menüsü. Yani bulunduğunuz gerçeğin, içinde olduğunuz hakikatin ta kendisi. Alternatif size ders vermek zorunda değildir. Olmamalıdır da. Nasihat verip didaktik tavır ancak ucuz vodvil komedileri, şamata komedileri ve iğdiş dram oyunlarında olur. Oysa hayat ne kadar gerçekse bir perspektif boyutu varsa ve bize bunu duygularımızla sevdiriyorsa alternatif işler de bu eksende olmalı. O düzlemde eylemlere bağlı determinist olgular vuku bulur. Size ders, temenni vermesinden ziyade size ne hissettirdiği önemli. Sizi sarmalayan duygular bütünlüğü altında içinizde, öz benliğinizde hissettiğinizle ortaya çıkan gerçeklik, bu dediğim. Alternatif işler farklı, yaratıcı, marjinal fikirlerin dışavurumu, hiç kuşkusuz.
Pınar Çekirge: Buğulu pencere camına ne yazardın?
Poyraz Deniz Genç: Biraz felsefî olacak ama kimseye bir temennide bulunmak istemem. Latince “Temet Nosce” diye bir deyiş vardır. “Kendini bil.”