Nerede kalmıştık? Motor üzerinde Antalya Müzesine, şehirden çıkarılan eserleri görmeye gidiyorduk. Müze, Konyaaltı Caddesi üzerinde Konyaaltı plajlarını gören çok güzel bir yerde bulunuyor. Müzeye giriyorum. Görevliye ilk sorum Perge şehrinden çıkarılan eserler nerede oluyor. Görevli bayan bu heyecanlı halime önce şaşırıp sonra tebessüm edip kısaca müze hakkında bilgi veriyor. Müzede eserler kronolojik olarak düzenli bir şekilde sergileniyor. Müzeyi oluşturan eserlerin büyük çoğunluğu Perge Antik Kentinden çıkarılan eserlerden oluşuyor.
Şehirden çıkarılan heykellerin olduğu ilk odaya varıyorum. Karşıma ilk çıkan bir kadın heykeli. Mermerden yapılmış bu heykel beni pek heyecanlandırmıyor. Açıkçası bir kadın heykelleştiriliyorsa- bir tanrıça değilse bu kadın- bence görsel olarak güzel olmalıdır. Belki zengin bir adamın dominant karısıdır.
Dikdörtgen şeklinde olan büyük odada onlarca heykel var. Bu heykellerin çoğu kadın heykeli. Bu da Perge şehrinde kadına verilen değerin yüksek olduğunu gösteriyor.
Bir toplumda kadına önem veriliyorsa o toplumdan korkulmaması gerektiğini, orada özgür düşünce ortamının oluştuğunu düşünüyorum.
Dansöz Heykeli İmparator Hadrian Plancia Magna Üç Güzeller
Ve sonunda beklediğim heykeli görüyorum: İmparator Caracalla. Kolu kırılmış imparator heykeli üzerindeki zırhta olan figürler bana efsane kahraman Spartacus’ü hatırlatıyor. Yanında duran klasik bir erkek heykeli. İmparatorun tanrılaşmasını ve diğer erkeklerden farklı olduğunu göstermek için yapılmış olabilir. Bu imparatora ait, gün yüzüne sağlam çıkarılmış olan tek heykeli görme şansımızın olması beni oldukça mutlu ediyor.
Müzede bulunan diğer eserlerden birkaçını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Sanat Eserleri
Sanat Eserleri
Müzede gördüğüm güzelliklerden sonra ruhumu biraz daha doyurabilmek için motorumun altında sürekli bulunan kitaplarımdan birini alıyorum ve deniz kokusunun ciğerlerime sigara kokusu kadar yakın olan bir yerde kitabımı okuyarak dinleniyorum. Dinlenme faslı çok keyifli geliyor. Kalkmak zor olacak kısa bir bölümünü görmemiş olsam da tekrar dönmek istiyorum bu Pamfilya kentine. Biraz mızmızlanıyorum derken şehre kaldığım yerden ‘Güney Hamamı’ndan gezmeye devam ediyorum.
Kentin en iyi korunmuş yapılarından biri olan ‘güney hamamı, soyunma, soğuk banyo, ılık banyo, sıcak banyo, beden hareketleri(palaestra)’ gibi farklı işlevlere ayrılmış mekanlar yan yana sıralanmış ve hamama gelen kişinin bir mekandan diğerine geçerek hamam kompleksinden yararlanması sağlanmıştır. Bazı mekanların tabanının altındaki ısıtma sistemi günümüzde görülebilir.
Güney Hamamı Güney Hamamı
Güney hamamının içinden geçerek stadyumu ulaşıyorum. Kbyra Antik Kenti’nden sonra gördüğüm en uzun stadyum diyebilirim. Dışarıdan baktığımda sütunların diziliş şekilleri estetik anlamda gördüğüm en güzel detaydı.
Stadyumun içine gladyatörlerin girdiği kapıdan geçerek giriyorum. Stadyumun kana susamış insanlarla dolu olduğunu, öldürülen insanları görmekten keyif alan ve eğlenerek çığlıklar atan kocaman bir topluluk önüne çıktığımı hayal ediyorum. Bu da benim kanımı dondurmaya yetiyor. Yavaş yavaş yürüyorum yıkılmış sütunların düştüğü arenada, stadyuma biraz yüksekten bakacak bir konumda olan Antik tiyatroyu görüyorum. Yorgunluğuma rağmen koşarak gidiyorum. Büyük bir heyecan yaşayacağımı düşünürken hüsrana uğruyorum. Kapısı kilitli, yıkılma tehlikesinden dolayı kapatılmış. Ne zaman açılır peki diye sorduğumda cevap çok vahim! Ödenek gelirse olabilir ki o da çok zor, maliyeti yüksek, ödenek ayrılmaz buraya dediklerinde, arenaya dönüp gladyatörle savaşmadan ölmek istiyorum.
İnsanları o arenaya koyarak birbirlerinin öldürmelerini beklemek mi yoksa duyarsızlaşmış bir toplum içinde yaşayıp gitmek mi daha acımasızca diye düşüncelere dalarak Perge Antik Kent gezime son veriyorum.
Pamfilya bölgesinin diğer bir kenti Silyon Antik Kenti ile tekrar karşınızda olacağım.
Sanatla kalın…
Helenistik Kapı Stadyum
Fotoğraflar: Uğur DEMİRBİLEK
Bir seyyah, bir fotoğraf tutkunu, bir yazar, bir okur, bir sporcu, bir doğa aşığı, bir kampçı.