Tarihe adını altın harflerle yazan Bizans, elbette güle oynaya var olmamıştı. Roma İmparatorluğu zamanla imparatorluk olmaktan öte kendi içindeki büyük bölgelerin ihtiyaçlarına cevap veremeyecek hale gelmişti. III. yüzyıl buna çare bulmakla geçip giderken zaten bölünmenin gerçekleşeceği kendini çoktan belli etmişti.

İmparator Justinianus ve Maiyeti, San Vitale (6.yy)

İmparatorluğun Batı ve Doğu olarak cephelenmesi de zamanla Batı’nın ömrünü tüketti ve 476’da sadece Bizans dediğimiz Doğu Roma kaldı geriye. Henüz III. yüzyılın başında 313’te Milano’da kabul gören Milano Fermanı, Hristiyanların haklarına da pozitif bir etki sağlamışken bunun faydalarından Bizans yararlanacaktı. Özgürleşen ve kabul gören Hristiyan kesim, kültürel faaliyetler açısından da Bizans’ı ileriye taşıyacaktı.

Deisis Kompozisyonu, Ayasofya (13.yy)

Venedik gibi Bizans ile sıkı ilişki içindeki İtalyan kentleri, hem ticari anlamda hem de diğer alanlarda canlılık kazanmıştı. Bu elbette sanatı da etkilemişti. Çünkü İtalyan sanatçılar Paris’ten ziyade İstanbul’un rehberliğini benimsemeyi seçmişlerdi. Bizans izleri heykeltıraşlarca çok daha hızlı kabul edilse de ressamlar biraz ağırdan almışlardı. Ama sonuç olarak Toskana gibi önemli bir bölgenin ressamları Bizans rehberliğini çok da uzun zaman geçmeden benimsemişlerdi.

Madonna ve Çocuk İsa, Berlinghiero Berlinghieri (Luccalı) (1230)

Bizans sanatı modelleme açısından biraz umursamazdı. Uzun ince figürleri altın fonda verir, bize ön cepheden bakmalarını sağlardı. Işık ve gölge ise eser miktarda, yalnızca kıyafetlerin ve yüzlerin bazı yerlerinde kullanılırdı. Törensel katı bir havası olurdu Bizans resimlerinin.

İtalyan sanatçıların çeşitli el yazmaları ve ikonalar aracılığı ile tanıştığı Bizans üslubu Lucca, Pisa ve Floransa gibi önemli kentlerde sanatçıların uygulamaların geçivermişti. Bu anlamda Lucca’daki bir sanat atölyesi Italo-Byzantine diyeceğimiz bu üslup harmanı açısından dikkat çekecektir.

Çarmıha Geriliş, Bonaventura Berlinghieri (1260-70)

Luccalı Berlinghiero olarak bilinen bir ressamın yine kendisi gibi üç oğlu vardı. İkisi ressam biri minyatür sanatçısı olan oğullarından Bonaventura, karşımıza Italo-Byzantine üslubun en önemli sanatçılarından biri olarak gelir.

Meryem ve Çocuk İsa, Bonaventura Berlinghieri (1260-70)

Aziz Francesco’nun uzun ince bir formda verilişi, adeta vücudunu taşımayan ayaklarının süzülüyormuş gibi duruşu bize Bizans etkilerine sahip bir İtalyan sanatı göstermektedir. Vazgeçilmez altın yaldızlı fon da bunu desteklemektedir.

Aziz Francesco Altarpanosu, Bonaventura Berlinghieri (1235)

Etkileşimin her türlüsü, insanın elinin değdiği her şeyde etkisini sürdürmektedir. Bu siyaset olur ticaret olur sanat olur hiç fark gözetmez. Önemli olan ortaya konan şeylerin yeniliği ve kendinden sonrakilere bırakacağı birikimdir. Italo-Byzantine üslup da Gotik denen Orta Çağ sanatından Rönesans’a hangi adımlarla geçildiğini bizlere gösteren önemli bir üsluptur.