Bir ömre kaç kitap sığabilir? Gençliğimizde derslerle, arkadaşlarla; ilerleyen yaşlarda iş hayatıyla geçip giden ömrümüze sığdırdığımız nice kitabın nitelikli olması şüphesiz büyük önem kazanıyor.
Cemal Süreya’nın dediği gibi ‘Hayat kısa, kuşlar uçuşuyor.’ Kuşlar bizi terk ederken zamanın boynu bükük kalmamalı diye düşünüyorum. Okuduğumuz kitaplarla, izlediğimiz filmlerle ve tiyatro oyunlarıyla yaşamın hakkını vermeliyiz.
Sanal âlemde ‘Ölmeden Önce Okunacak Kitaplar’ tarzında birçok liste bulabilirsiniz. Ancak o listelerin ortak özelliği listede yer alan kitapların hem popüler kültüre, hem de nitelikli edebiyata hizmet ediyor olmasıdır. Edebiyat gibi özel bir dünyaya, popüler kültürün değmemesi gerektiğine inananlardanım. Bu yüzden hazırlamış olduğum liste, bugüne kadar okumuş olduğum ve gücüne inandığım kitaplardan oluşmaktadır. Katıldığım yaratıcı yazarlık atölyesi gibi birçok edebiyat atölyesinde de kitap seçimi konusunda, üzerinde durulan nokta yazarın dil kullanma becerisiyle sunduğu konunun orijinalliğiydi.
Kitap okuma çocukluğumuzdan başlayan ve hayatımızın sonuna kadar devam eden uzun bir süreçtir. Bu süreçte niteliksiz eserlerle ruhumuzu kirletmemeliyiz. O halde önce edebiyatın kilometre taşlarını okumalıyız.
KÜÇÜK PRENS
İlkokul çağlarımda amcamın yanına tatile gittiğim bir yaz tatiliydi. Çocukluk merakıyla evin birçok noktasını inceliyordum. Ardından kuzenlerimin odasında yan yana dizilmiş bir sürü beyaz kitap dikkatimi çekti. Rastgele seçtiğim bir tanesi, benim kitap müptelası olmamı sağladı. İnanamamıştım kitabın ilk sayfalarında bulunan şapka görünümündeki resmin fil yutmuş bir yılan olduğuna. O yaz, Küçük Prens gönlümü çalmıştı ve ben önüme çıkan herkese bu resmi gösteriyordum.
KÜÇÜK KARA BALIK
Ah Küçük Kara Balık! Çocukluğumun en cesur kahramanı, maceraperesti… Gidilecek başka diyarlar var mıydı gerçekten? Yoksa yolculuğa ilk kendi benliğimizden mi başlamalıydık?
BİR ŞEFTALİ BİN ŞEFTALİ
Ne çok ağlamıştım dostunu kaybeden çocuk için. Günlerce sokağa çıkmamıştım. Kitabın sonunda bir şeftaliden nice bin şeftali doğmasaydı nice olurdu o çocuk ruh halim?
DENİZLER ALTINDA YİRMİ BİN FERSAH
Gemilerin batmasına neden olan o esrarengiz cisim neydi? Dev bir yaratık mıydı yoksa? Keşfedilecek kocaman bir deniz, araştırılacak dev bir yaratık okuyucularını bekliyor.
KÜRK MANTOLU MADONNA
Sessiz ve kimsesiz… Koca yürekli Raif Efendi! İnsan senin gibi saatlerce bakabilmeli bir resme, sessizce sevebilmeli kadınını.
FARELER VE İNSANLAR
Bir solukta okuyacağınızı garanti edebileceğim bir roman Fareler ve İnsanlar. Filmini izlemeyi de ihmal etmeyin.
TUTUNAMAYANLAR
Yazıldığı dönemde ‘saçma’ olarak nitelendirilen kitabın gerçek değeri yazarın ölümünden sonra anlaşılmıştır, tüm değerli eserlerin kaderinde olduğu gibi. Turgut Özben’in arkadaşı Selim Işık’ın ölümünden çok etkilenmesi ve arkadaşının ruhunu aradığı muhteşem bir yapıttır. Bu eserde annelerimizin bizleri uyutmak için eksik etmediği ‘dandini dandini dastana’ ninnisine dair çok ilginç bir hikâye okuyacaksınız. Bu ninninin hikâyesi ve daha birçok şey için bir an önce içeriğine vakıf olmanız gereken önemli eserlerden.
MÜLKSÜZLER
Bilim kurgu türüne verilen iki önemli ödül ‘Nebula’ ve ‘Hugo’ ödüllerine layık görülmüş kitap, anarşist ve kapitalist iki dünyayı anlatır. Başkahraman anarşistler arasından diğer dünyaya-kapitalist dünyaya- gider. İki zıt dünyanın buluşmasının serüvenidir Mülksüzler.
FAHRENHEIT 451
Bu yazıyı okuyorsanız kitap okumayı seven bir bireysiniz. Şimdi elinizden kitaplarınızın alındığını düşünün. Üstelik ulaşabileceğiniz basılmış tek bir kitap olmamasının ne demek olduğunu düşünün. Hayal etmek dahi istemiyorsunuz sanırım benim gibi. Devletin kitapları yasakladığı, yaktığı bir devlette itfaiyeci Montag’ın kendi benliğine kavuşmasına yakından tanık olmalısınız.
Fahrenheit 451 üzerine hazırlamış olduğum, kitap üzerine görüşlerimi paylaştığım yazımı diğer yazılarımın arasında bulabilirsiniz.
BİZ
‘Kara Dörtlü’ olarak nitelendirilen distopya serisinin ilk kitabıdır ‘BİZ’. Kesinlikle okunmalı. Okuduğunuz birçok cümle gözlerinizin ışıldamasını sağlayacak. (Fahrenheit 451, Cesur Yeni Dünya ve Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, ‘Kara Dörtlü’nün diğer kitaplarıdır.)
CESUR YENİ DÜNYA
Şişeleme yöntemiyle seri bantlarda üretilen bir toplumun devlete itaati kusursuzdur şüphesiz. Yaratılan her insan türü yaratılma nedenini sorgulamadan sadece devlete hizmet etmek amacıyla yaşamaktadır. Peki, böyle kusursuz mu gidecektir gerçekten kurulan düzen, yoksa devletin sarsılmaz bütünlüğü bir insana kurban mı gidecektir? Harika bir distopya kitabı sizi bekliyor.
BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT
Kaderiniz ya yaşamak ya buharlaştırılmak. Doyasıya yaşayabilirsiniz ama otoriteye karşı gelmediğiniz sürece. Gönlünüze göre yaşamaksa isteğiniz o zaman ‘buharlaştırılmaya’ mahkûmsunuz. Hiç yaşamamış, hiç var olmamış olursunuz bir anda.
DÖNÜŞÜM
İnsan ne zaman yabancılaşır içinde bulunduğu aileye, topluma? Ne zaman yok olur? Bu süreci çarpıcı bir hikâyeyle taçlandırmıştır yazar.
Toplumun beklentilerini yerine getirmeyi bırakan bir bireyin, ‘var olma’ sürecidir bir bakıma ‘Dönüşüm’.
SİNEKLERİN TANRISI
Kitabın piyasaya çıkış ismi ‘Çocuk Adası’dır. ‘Bir adaya düşseniz yanına alacağınız üç şey nedir?’ sorusuna hayatınızda birkaç defa maruz kalmışsınızdır. Bu adaya ise sadece çocuklar düşer ve yanlarında getirebildikleri hiçbir şey yoktur. Sadece hepsinin yüreğinde gelirken getirebileceklerinin hayali vardır. Adada hiyerarşik düzen oturtma mücadelelerini nefesinizi tutarak okursunuz.
GENÇ WERTHER’İN ACILARI
‘Werther Sendromu’nun baş mimarı ‘Goethe’, toplumca yasak sayılan bir aşktan ölümüne adım adım ilerlemiştir.
HAYVAN ÇİFTLİĞİ
Hiyerarşi savaşına bu kez hayvanlar arasında tanık oluyoruz. O kadar etkileyici bir eser ki sadece 2015 tiyatro sezonunda Ankara ve İstanbul’un önemli tiyatro grupları bu eseri sahneye taşıdı. Henüz izlemesem de önümüzdeki sezon izleyeceğim oyunlar listemde ilk sırada yer almaktadır.
MARTI
Özgürlük nedir? Bir kuş olup uçmak mıdır? İnsan özgür olmaya en uzak yaratık mıdır? Yoksa kendine duvarlar ören bütün varlıklar özgürlüğünden koparmış mıdır kendini? Bu sorulara cevap bulabileceğinize eminim bu eser sayesinde.
YABANCI
Romanla ilgili hatırladığım önemli bir detayı anlatmak istiyorum. Başkahramanın genç bir bayanla ilişkisi vardır. Başkahramanımız konuşmayı sevmez ancak kız arkadaşı her an, her durumda konuşabilmektedir. Kız arkadaşı, ilişkilerinin bir hayli ilerlemesinden cesaret alarak evlenip evlenmeyeceklerini sorduğunda aldığı tek cevap ‘Fark etmez’ olur. Evet, yanlış duymadınız. Başkahramanımız ‘Fark etmez’ der böyle bir soruya. İnsanın içinde bulunduğu topluma yabancılaşması kadar tehlikeli olan bir şey varsa o da kişinin kendine yabancılaşmasıdır.
KOKU
En sevdiğiniz koku nedir? Çiçek kokusu, bitki kokusu, odun kokusu arasında hangisi size en yakındır? Peki, en kusursuz koku neyden elde edilir? Bu sorunun cevabını okuduğunuzda inanamayacaksınız. Kitabı okuduktan sonra ‘Parfüm’ adıyla yayımlanan filmi de kesinlikle izlemelisiniz.
SATRANÇ
Satranç oyununa dair hiçbir şey bilmememe rağmen zihnimde oyunun her bir adımı canlanmıştı.
İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN
Sevgiyle ilk defa tanışan genç ve tecrübesiz bir entelektüelin, sevgisini de entelektüelliğini de eline yüzüne bulaştırması ne acıdır!
KUYUCAKLI YUSUF
Sabahattin Ali’nin yarım kalmış bir romanıdır Kuyucaklı Yusuf. Öldürülmeseydi bu eserin ikinci bir cildi olacak ve tamamlanmamış hissi veren eser bir sonuca ulaşacaktı.
Eserin başkahramanı Yusuf adında sessiz bir çocuktur. Annesi ve babası öldürülünce Kaymakam Bey’in Yusuf’u himaye altına alması, Yusuf’un hayatının dönüm noktasıdır. Yusuf, artık yeni bir evde büyümektedir. Kaymakam Bey’in güzel kızı Muazzez’e âşık olur ve Yusuf’u evladı kadar seven Kaymakam, ölmeden önce kızı ile Yusuf’u evlendirir. Mutlu bir sonla bittiğini düşünürken yaşanan olaylar sizi kimi zaman kahredecek kimi zaman sinirlendirecek niteliktedir.
ACIMAK
Öğretmen Zehra’nın gerçekleri sizi yerle bir edecek. Yıllardır yaşamını oluşturan gerçeklerin bir anda ne denli ‘yalan’ olduğunu öğrenme serüvenidir bu roman.
AYLAK ADAM
Bu roman bir var olma mücadelesidir. Arayışın kitabıdır. Kimsenin cesaret edemediği şeylere C., bir an bile şüphe etmeden adım atar. Kendisine dayatılan hayatı, ilişkileri, işi yaşamayı reddederek hep arar. Bu arayışını da şu cümlelerle ifade eder:
-Tutamak meselesi… İnsanın bir tutamağı olmalı. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: ‘Gerçek sevgiyi!’
TEKİNSİZ
Kişi adları yaşadıkları olaylardan sonra oluşturulmuştur bu romanda. ‘Mide Bağırsaksız’ ve ‘Leydi Çöpçü’ bölümleri en sevdiğim, en ilginç bulduğum bölümlerdir.
DÖVÜŞ KULÜBÜ
Filmini izledikten sonra okuduğum bir kitap olmasına rağmen, kitabı okurken sanki ilk defa eserle buluşuyormuşum etkisi yarattı bende. Kitabın birçok cümlesi üzerine uzun uzun düşünürken yakaladım kendimi. ‘Felsefe nedir?’ sorusuna vereceğim tek cevaptır bu kitap.
VARLIK VE PİÇLİK
Radyo programı sunucusu olan ana kahramanımız -belki de bir başka insan için hayatının en mutlu günü olarak nitelendirebileceği bir günde- yaşamından vazgeçer. Karısı doğum yapar ve ikizleri olur. Karısını ve ikizleri eve getirdiği gün, eve gelen gidenin de eksik olmadığı saatlerde bunalıp gazetesi kolunun altında tuvalete girer. Evdekiler onun tuvalette geçirdiği uzun zaman dilimine alışık olduğu için tuvalette olmasını umursamazlar. Ancak zaman geçtikçe kaygılanan ev halkı banyo kapısını açtığında dehşete kapılır.
Bu dramatik sahne için sorulacak iki soru belirmişti zihnimde kitabı okurken: İntihar etmek için geçerli sebebi neydi? Gösterilen ilk sebep intiharın gerçek nedeni miydi?
NÜ PERİDE
Yazarın ilk romanı ‘Nü Peride’ ile Yunus Nadi Roman Ödülü kazandığını söylersem sanırım size okumanız için geçerli ilk sebebi vermiş olurum. Hakan Akdoğan’ın romanlarında hayatınızın dehlizlerine ineceksiniz.
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU
Peyami Safa’nın otobiyografik olarak hazırlamış olduğu bir romandır. Hem hastalığıyla hem aşkıyla mücadele eden bir gencin yaşamına tanıklık edeceksiniz.
SESSİZ EV
Orhan Pamuk’un en sevdiğim romanıdır. Harika bir olay örgüsüne sahip bir eser.
KİNYAS VE KAYRA
‘Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı! Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok!
‘İnsanlar dedim fısıldayarak. Taşırlar insanları. Kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için taşırlar insanı.’ gibi harika cümlelerle örülü bir romandır.
Bütün tercihleri sadece kendilerine ait olan iki karakter Kinyas ve Kayra. Ölmeyi de yaşamayı da kendileri belirler.
SON ADA
Martı çığlıklarını hiçbir zaman bu kadar yakından duyamayacaksınız. İnsanoğlunun egosunun değdiği her şeyin tuzla buz olmasına tanık olacaksınız.
MARTİN EDEN
İnsanlara duymak istediklerini söyle sadece. Doğru ya da yanlış, iyi ya da kötü, nitelikli ya da niteliksiz diye düşünme. ‘Aksine ne kadar basit zevklere hitap edersen o kadar iyi yaşarsın bu hayatta’ anlayışına anbean tanık olursunuz sayfalarda.
DEMİR ÖKÇE
Sosyalizmin ne olduğunu bir de Jack London’dan dinleyin. Ezen-ezilen ilişkisini ele alan roman, aynı zamanda -II.Dünya Savaşından önce yazılmış olmasına rağmen- II.Dünya Savaşından sonra yaşananları tahmin etmedeki başarısıyla iyi bir distopya örneğidir.
VAR OLMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
‘Var oluşçuluk’ üzerine lezzetli bir roman.
GÜLÜŞÜN VE UNUTUŞUN KİTABI
‘Aşk, bir ayrıcalıktır ve bütün ayrıcalıklar layık olunmamış şeylerdir, bu yüzden bunun bedelinin ödenmesi gerekir.’ cümlesiyle gönlümü çalan kitaplardandır. Politik göndermeleri de zekicedir.
OTOMATİK PORTAKAL
İnsan ‘iyi’ kılınabilir mi? Ruhu kötülükle örülmüş bir çocuk, hipnoz yöntemiyle ‘iyi’ olabilir mi?
KIRMIZI PAZARTESİ
Yakın bulduğum herkese hediye ettiğim, benim için özel bir kitap Kırmızı Pazartesi. Tecavüz suçu üzerine kalan bir adamın ölümden kurtulma çabası oldukça heyecanlı bir biçimde sunulmaktadır. Marquez’in başyapıtlarındandır.
YILANI ÖLDÜRSELER
‘Töre’ nedir? Törenin emrettiği her şey yapılmalı mıdır? Üstelik annenin ölümü söz konusuysa…
EŞEKLİ KÜTÜPHANECİ
Okumanın imkânsız olmadığını kanıtlayan samimi bir roman… Romanın başkarakteri, eşeğin sırtına yüklediği kitapları diyar diyar gezdirmiş; nice okuyucuyla buluşturmuştur. Eser aynı zamanda otobiyografik izler taşımaktadır.
KÖRLÜK
‘Körlük’ bulaşıcı bir hastalık olsaydı korunmak için ne yapardınız?
GÜVERCİN
Bu eserle ilgili hatırladığım en can alıcı şey tasvirlerindeki başarıydı. Sabahın erken saatlerinde başladığım kitapta güvercinin koridorun ucundaki adama bakışı öyle etkileyici tasvir edilmişti ki kitabı o an bırakmak zorunda kalmıştım.
GERMİNAL
Filmini izleyip okuduğum bir diğer önemli eser. Gerard Depardieu’nun alkışlanacak performansıyla unutulmaz filmler ve kitaplar listemde arasında yer almaktadır. Maden ocağında çalışarak en alt seviyede yaşamaya mahkûm edilen bir toplumun, değişim(!) serüveni anlatılmaktadır.
TATAR ÇÖLÜ
İtalyan edebiyatının başyapıtıdır. Genç teğmen Drogo, Tatar Çölü’ndeki Bastini Kalesi’ne tayin edilir. Varoluşsal bir sorgulamanın sergilendiği muhteşem bir yapıttır.
ACILARA YENİLMEYEN GÜLÜMSEYİŞLER
Atilla Keskin; Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’dan sonra listede yer alan bir diğer isimdir. Olayların içinden birinin anlatımı şüphesiz büyük bir önem kazanıyor.
ÖLÜ OZANLAR DERNEĞİ
‘Öğretmen’ kelimesinin içini dolduran harika bir eser. Nitelikli bir toplumun mimarı olan öğretmenlerin, çocuk yaşamında ne denli rol oynadığını gösteren bir eserdir. Robin Williams’ın rol aldığı filmi izlemeyi de ihmal etmeyin.
PARFÜMÜN DANSI
Fantastik kitapları sevenlere tavsiye edebileceğim ilginç bir kitap. Yaşlanan bir kralın ölümden kaçma serüvenini anlatan eser, aynı zamanda parfümün nasıl doğduğunu anlatmasıyla da ilgimi çekmişti.
THE GREAT GATSBY
Gerçekten ‘Muhteşem’ diye nitelendirilebilecek biridir ‘Gatsby’. Aşk için hayatının her anını planlamış bir adamın tek dileği âşık olduğu kadına kavuşmaktır. Servetini dahi onun için elde etmiştir. Peki, kavuşacak mıdır? Değmiş midir bunca emeğe? Gatsby gibi bir adamın aşkına sahip olmayı dileyeceksiniz.
İT KUYRUĞU
Aziz Nesin, mizahi dili ve keskin zekasıyla toplumu mercek altına almıştır. Sadece kendini zeki sanan insanların düştüğü durumları keyifle okuyacaksınız.
GÖSTERİ PEYGAMBERİ
İnsanlar sadece kendilerinin zeki olduğunu zanneder!
BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
Kitabı da filmi de tam bir başyapıt. Adalet kelimesinin nasıl doldurulabildiğine şahit olacaksınız.
İNCİ
Sevdiklerinizi hayatta tutabilmek için ne kadar mücadele ederdiniz kaderle?
KÖR BAYKUŞ
‘Yalnız ölüm yalan söylemez!
Ölümün varlığı bütün vehim ve hayalleri yok eder. Bizler ölümün çocuklarıyız, hayatın aldatmacalarından bizi o kurtarır. Hayatın derinlerinden seslenir, yanına çağırır bizi. Ve biz henüz insanların dilini bile anlamadığımız yaşlarda, ara sıra oyunlarımızı yarıda kesiyorsak, bunun nedeni, ölümün seslenişini duymuş olmamızdır. Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz? Bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı fark etmez olmuyor muyuz?’ sözlerini kaleme almış bir yazarın kitabı okunmaz mı dostlar?
KARANLIĞIN SOL ELİ
‘Cinsiyetsizliğin Mukaddes Kitabı’ olarak nitelendiririm bu kitabı. ‘Gethen’ ya da ‘Kış’ olarak nitelendirilen gezegende yaşayan insanlar 26 gün boyunca cinsiyetsizken son 4 gün hormonsal düzenlerine göre kadın ya da erkek olabilmektedir. Bu yüzden bu ülkede herkes ‘kadın’ ya da ‘erkek’ olmanın ne demek olduğunu bilmektedir.
ULYSSES
Çıktığı ilk zamanlar ‘pornografik’ bulunarak yasaklanan kitaplardandır. İnsanlık tarihine tutulan ayna, üç kişinin üzerinden tek bir gün ve tek bir şehir anlatılır.
DEĞİRMEN
‘Sen sevmeyi bilir misin adaşım?’ sözleriyle başlayıp okuyucusuyla arasındaki cinsiyeti, yaşı, farklılıkları kaldıran yazar çarpıcı bir aşk hikayesiyle bizi ürpertir.
BUZDOLABININ ÜSTÜNDEKİ KIZ
Etgar Keret, son günlerde anlatımıyla dikkat çeken bir yazar. Hikâyeleri aklınıza gelebilecek kurgulardan çok uzak. Her seferinde sizi şaşırtmayı başarabiliyor.
BİR GÜN TEK BAŞINA
Kenan… Kararsız, korkak eski bir solcu. Kendine bir hayat kurmuşken genç üniversite öğrencisi onu korkularından, kararsızlığından sıyırıp bambaşka yerlere götürüyor. Elinizden bırakamayacağınız bir aşk öyküsü.
ZİLİF
‘Zilif’ eserinin hikâyesi beni her zaman duygulandırmıştır. Bu kitap, bir adamın kızına bıraktığı bir defterdir. Defterin sayfalarını siz ellerinizle yırtarak açarsınız. Bunun özel bir anlamı vardır. Bu anlamı çözdükçe daha çok bağlanırsınız kitaba. Yazarın duygu dünyasına ve kızına bağlılığına hayran kalırsınız.
Bu kitapların hepsinin altına yazacak birçok cümlem var elbette. Ancak ne sayfalar yetebilir buna ne de benim duygularım. Bunlar, yüreğimi çalan kitaplardan sadece bir bölümü. Nicesini de bir kahve eşliğinde belki bir gün konuşuruz.
Edebiyat öğretmeni olmanın yanında çocukluk hayalinin peşinden emin adımlarla ilerliyor. Kendi platformunu oluşturarak dostlarını bir araya topladı. Dostlarıyla sanatın her alanında üretim yapıyor ve inatla yapmaya devam edecek. Saplantılı edebiyat takipçisi. Kimi zaman Kafka’nın böceğinin peşinde, kimi zaman Slyvia Plath’in kafasını soktuğu fırının içinde. Kimi zaman Dostoyevski’nin yarattığı ‘Öteki’ ile ilgileniyor.