Birbirlerine söyleyecek bir şeyleri kalmamıştı. Adam pencerenin önünde dikiliyor, sokağa bakıyordu. Kadın yataktaydı. Yağmur sonrası gökkuşağı belirmişti binaların ardında. Adam görmemişti gökkuşağını. En sevdiği kokuyu; toprağın kokusunu da duymamıştı. Pencereyi açmamıştı bile. Kadın yataktaydı. Adam bir eliyle perdenin oyasıyla oynarken diğer elini pervaza dayadı. Kadın çıplaktı. Nevresimi boynuna kadar çekmiş, elleriyle sıkıca kavramıştı. Rimeli yanaklarının iki yanında siyah şeritler oluşturmuştu. Yerdeki elbisesine bakarken her şeyin bir rüya olmasını diliyordu. Adamın üstündeki buruşuk beyaz gömlekte de aynı siyah şeritler vardı. Dalgın gözleriyle camdaki yansımasını görmüyordu adam. Sokağa bakıyordu, sokağı da görmüyordu. Tek gördüğü aklından geçenler düşüncelerin gözlerinde bıraktığı buğuydu. Kadın sehpanın üzerindeki kadehe bulaşan ruj izine baktı, sonra boş şişeye, ardından yere düşen kırık diğer kadehe. Kadın ağlıyordu. Adamın gömleğindeki siyah şeritlerin üzerinde kırmızı lekeler vardı, kadının boynuna kadar çektiği beyaz çarşafın üzerinde de. Kadın çıplaktı. Üşüyordu. Yerdeki elbisesine bakıyordu, birkaç gün önce mağazada özenle seçtiği çamaşırına da. Beyaz dantelli çamaşırının füme halıfleksin üzerinde duruşu, sudan çıkmış balığın yüzeyde ölü duruşuyla aynıydı. Adam tek ayağına verdi vücut ağırlığını. Sokakta gökkuşağını parmakla gösteren çocuklara baktı. Görmedi onları. Kadın hıçkırdı. Nevresimi bedenine sarıp yatakta doğruldu. Her hareketinde bedenine ağrı saplanıyormuş gibi yavaşça eğilip yerden çamaşırını ve çiçekli elbisesini aldı. Lavaboya girdi. Adam diğer ayağına verdi ağırlığını. Perdenin oyasıyla oynadığı elini cebine soktu. Camdaki yansımasını gördü. Kirli sakalını, dağınık saçlarını inceledi bir müddet. Sonra sokağa baktı. Kadın lavabodan çıktı. Çıplak değildi. Yüzünde siyah şeritler yoktu. Komodinin üzerinden çantasını alırken hemen yanındaki telefona baktı; adamın sessize almayı unuttuğu, sevişmelerini erken bitiren mesajın geldiği telefona. Sonra adama baktı. Adam ağırlığını iki ayağına da verdi. Elini cebinden çıkarıp pervaza dayadığı diğer elinin yanına koydu. Kadın ağlamıyordu. Arkasını dönüp odadan çıktı. Adam, kadının camdaki yansımasına bakmış, elbisesindeki çiçek desenlerini görmemişti. Kadın rengârenkti. Adam renk körüydü. Gökkuşağı gitmişti.