Kirpiklerinde titreşiyordu. Yüzüne belli belirsiz bir gölge düşmüştü. Bir sessizlik oldu ansızın. Hiçbir şey sormadı, gözpınarlarında biriken damlaları göstermemek adına başını çevirip pencereden dışarı, karanlık, ıslak sokağa baktı. Hüzün ve erguvan rengi bir matemin içinde demleniyor gibiydi. Bizse derin sulara yelken açmıştık şarkılarıyla…

Duygu Asena; bilinçli adımlar, apayrı bir tür, bambaşka bir hava olarak tanımlamıştı onu seneler evvel.

“1969’da müziğe başladım. On yıl oldu. Önceleri dans müziği yapıyordum. Sonra dört yıl kadar gazinolarda sıra kızı olarak sahneye çıktım. Hani uvertür dedikleri, fasıldan sonra çıkanlardandım. Ama bu arada devamlı yolumu arıyordum. Diğerlerinden farklı olduğumu biliyordum,” diye anlatmıştı Duygu Asena’ya o ilk günlerini.

Sen ağladığımı görmeden, duymadan,
Acılarını benimle paylaşmadan,
Hatırın kalmadan,
Ben, gülen gözyaşlarımla çaresiz.
Yitirdiğim tüm güzel duygularımla..bükülen boynumla.
Seninle bir yolun başındayım..seninle, belki de sonundayım.
Seninle, yasak tutkuların en temizinde.

Yüzünde her zaman o bahar tazeliği, bakışlarının derinliklerinde açıklı koyulu binlerce meneviş kaynaşıyordu. Güzeldi, çok güzeldi. Sonsuza kırılan ışık çakımlarıyla halelenmiş bir güzellikti bu. Derken, puslu bir kadın gölgesi beliriverdi aynada. Elinde bir mum. Işığı alttan vuruyor yüzüne, saçları yakamoz ıslağı, gözleri yıldız sağnağına tutulmuş bir gece gibi aydınlık ve füsunlu. Bedeniyle, yüreğiyle, gözlerinin içinden, derinliklerinden gülüyor.

Gözlerinde hüznü, neşeyi taşıyan kadındı o.

Şarkılarına tutkundum herkes gibi. Öncesiz sonrasız duyarlılıkları seyre dalmanın çarpıntısını yakalardım yorumunda. (Beni, bir ömür boyu izi asla silinmeyecek şekilde bağımlı kılarak üstelik…)

Seninle kendime yenildim ben.
Seninle…hasrete alıştım…

En güzel şarkı sözleri Nükhet Duru ile mi başlamıştı? Sabahattin Ali, Murathan Mungan, Mehmet Teoman, Kavafis, Çiğdem Talu’nun dizelerini okumuştu.

“Şiirsel şarkılar diyorum, onlara “ demişti.

Buzlu bir yağmur yağıyordu. Kulisteydik. Karşımda oturuyordu. Ocak ayıydı. On yedi yıl önce.

“Kesinlikle havaya uçan şarkılar söylemedim. Bunu yapsaydım, tirajı en yüksek şarkıcılardan biri olurdum. Söylediğim her şarkının melodisiyle bütünleşmesine, tortusunun senelerce kalmasına özen gösterdim. Şarkılarımı teatral biçimde sunmaya çalıştım, öyle dümdüz okumadım hiçbirini. Örneğin, İspanyol Meyhanesini sahnede yorumlarken o kahredici, o kanatan acıyı, o yere çalınışı hissediyordum her defasında. Tam yüreğimde hissediyordum.

Usul usul kuşatmıştı beni. Teslim almıştı. En güzel balad’ları söylemiş, hiç eskimeden klasikleşmişti. 1970’lerin ilk yarısından günümüze uzanan çizgide hayatlarımıza damgasını vurmuş en önemli popüler ikonlarımızdan biriydi. Onu eşsiz ve tek kılan sahne şovları ve içe dokunan, kolektif bilinçaltımıza sızan yorumuydu aslında. Yaşar kıldığı, can verdiği şarkılarıydı.

Hakan Eren ve Ossi Müzik yapımı “En İyileriyle Nükhet Duru 1981-82 “ adlı CD’yi dinliyorum günlerdir. Yirmi şarkı. Dünden gelen, hayatıma oturmuş, kişisel tarihimi baştan çizip değiştirmiş. O şarkılar bütün yaşamım, ömrüm, geçmişim aslında.

Sahnedeydi.

Lunapark’ta, İzmir Manolya’da, Göl’de, Şan Müzikholünde, Çakıl’da, Günay’da, Rumeli Hisarı’nda.

Cahide, Carmen, Hürmüz, Nükhet Duru.

Gözlerinden bir anda geçen ışığı yakalayıp usulca başımı eğdiğimi hatırlıyorum şimdi.

Seninle, kendime yenildim ben…seninle…

Hayali gözbebeklerime ilelebet sabitlenmiş ve bir başka hayali, hayalleri silip sıfırlamıştı çoktan. Dedim ya, en güzel baladları o söylemişti zaten. O şarkılardan nasibimi ben de almıştım. O renk renk duygu skalasından ıslak gün batımlarında, tek başıma. Yalnızlık habis bir kanser hücresi gibi yayılıyordu.

Arşivimdeki gazete küpürlerine takılıyor gözüm.

1975 yılı. İstanbul Lunapark Gazinosu. Neşe Karaböcek, İzzet Günay, Seher Şeniz, Orhan Boran, Nükhet Duru ve sinemadan sahneye adım atan Filiz Akın.

Yıl 1978.İzmir Fuarı. Göl Gazinosunda Gönül Yazar, Nükhet Duru, Filiz Akın… Ve Manolya Gazinosunda Zeki Müren, Filiz Akın, Nükhet Duru .

Bir gecenin son, bir sabahın ilk saatleri olmalıydı. Nükhet Duru bir ışıltı seli gibi tüller, şifonlar, sedef kırığı pırıltılar arasında rüzgara karşı yürümeliydi. İlle kreşendo sahneler…

“Bu bir bataklık. Birkaç çöp, birkaç köpek. Uyuz bir kedi yaslanmış duvara. Gencecik bir kadın kaldırımlarda… Bir anlık aşk için bekliyor orada… Mutluluk ve nefret hepsi bir arada ve koskoca şehir derin uykusunda…”

“En İyileriyle Nükhet Duru 1981-82” bu CD’yi hemen alın… Albümü dinlerken aşkı hissedeceksiniz, aşkın her boyutunu. Doruktan, yere düşüşünüzü, maruz bırakıldığınız misillemeleri, hüznü, neşe ve isyanı. Albümde yer alan şarkılar tıpkı Nükhet Duru gibi… Adeta bir büyü, adeta metafizik bir güç, bambaşka bir renk…

Ossi Müzik ve Hakan Eren’e ne çok şey borçluyuz toplum olarak. Geçen yüzyılda kalan şarkıları, sesleri bugüne gelecek yüzyıllara taşıdıkları için.