1593’te bir fırıncının oğlu olarak Luneville’de dünyaya gelen Georges de La Tour, 1620’de kayıtlara “Luneville’in Usta Ressamı” olarak geçmiştir. Uzun süre yapıtları farklı ressamlara atfedilmiş fakat 20. yüzyılda yeniden keşfedilmesiyle günümüzde Fransız resminin devleri arasında kendine sağlam bir yer edinmiştir.

59 yıllık yaşamı boyunca gerçekleştirdiği üç gezi dışında Luneville’den ayrılmayan La Tour’un sanatsal üretiminin temelleri Caravaggio’nun barok anlayışı üzerinden şekillenmiştir. Fakat bu Caravaggist yaklaşımın 1621-1622 yılları arasında Flemenk’te karşılaştığı Hendrick Terbrugghen ile Gerit van Honthorst yapıtları aracılığıyla şekillendiği düşünülmektedir.

Fransız baroku, doğrudan İtalya’dan etkilenmiş bir sanatsal üretim yerine, Fransa’nın kendi klasizmini de barındıran bir anlayış sergiler. La Tour bu karma üslubun belki de en belirgin sanatçısıdır. İnsan formunun basit bir geometrizasyonla verilişi eserlerinin değişmez unsurlarındandır. Bu geometrik yaklaşım yapıtlarına klasik bir anıtsallık katar. Eserlerinde çoğunlukla dini konular görülse de günlük yaşam sahnelerini de resmetmiştir.

KARO ASIYLA HİLEBAZ, 1635, Musee du Louvre / Paris

“Karo Asıyla Hilebaz” eserinde genç bir erkeğin kumar masasında kandırılışını resmederek genç yaşta kumar ve içkiden uzak durulmasını öğütleyen ahlaki bir mesaj vermektedir.

FALCI, 1632-1635, Metropolitan Museum of Art / New York

“Falcı” isimli eserinde de benzer bir ahlaksallık görülür. Elini açmış fal baktıran bir genç ve hırsızlık yapan kadınların resmedildiği bu eserde “savurganca para harcamayın, güvenilmeyecek insanlara güvenmeyin” mesajı verilir.

MUM IŞIĞINDA MECDELLİ MERYEM, 1640, Country Museum of Art / Los Angeles

La Tour’un en etkileyici üretimi ise mum ışığıyla aydınlanan dini sahneleridir. Mum ışığı aydınlanması gereken yeri vurgulayan dramatik bir unsurdur ve çok keskin bir gölge-ışık ilişkisi oluşturur. “Mum Işığında Mecdelli Meryem” eserinde mum ışığı oldukça yalın olan bu sahneye melankolik bir hava katar. Arka planı boş bırakılarak yalınlık desteklenmiş ve Mecdelli Meryem kahverengi saçlı bir genç kız olarak betimlenmiştir. Kucağında tuttuğu kuru kafa ise faniliğe gönderme yapan bir memento mori (faniliğin geçiciliğini ve ölümü hatırlatan latince deyiş)’dir.

YENİ DOĞAN, 1640, Musee des Beaux-Arts / Rennes

Sanatçının puantilist bir teknikle çalıştığı “Yeni Doğan” isimli tablosu en etkileyici eserlerindendir. Figürleri çok küçük fırça darbeleriyle oluşturmuştur. Yeni doğan, bebek İsa’dır ve ışık kaynağı Anna’nın elindeki mumdur. Resim her ne kadar sade ve basit görünse de teknik anlamda en detaycı eserlerindendir.

TÖVBEKÂR MAGDELENA, 1638-1643, Metropolitan Museum of Art / New York

“Tövbekar Magdelena” isimli eserinde görülen inci, mücevher ve kuru kafa gibi objeler faniliğe birer göndermedir. Meryem’in dünyasal zenginlikten vazgeçişinin bir sembolü olarak görülebilir. Ayna ise ruhun yansımasını gösterir. Meryem’in başı aynaya dönük olsa da yüzü yerine iki mum görürüz. Mekana dair bir gönderme yoktur ve Meryem meditasyon halindedir.

La Tour’un barok anlayışı gölge-ışık oyunlarının çok keskin işlenişinde gizlidir. Eserlerinde abartılı barok formlar yerine sade bir geometrizasyon dikkati çeker. Dini konulara ağırlık verdiği eserlerde mesajını Fransa’da çok sevilen bir figür olan Mecdelli Meryem üzerinden vermeyi tercih ederek kişisel değerlerini ulusal değerlerle sentezler. Tüm bu yalınlık ve loş ışıkla yarattığı “sessizlik” ile izleyiciye büyülü bir deneyim yaşatmayı ustalıkla başarır.