Galaksiler arası ışınlanma keşfedilmemişti. Arada Lidyalılar gelirse sikkesine batak atıyorlardı. Çöpçüler grevde, tanrılar ise lokavttaydı. Herkesin gizli sandığı ama tüm galaksinin katıldığı tarikat ayinleri Bakkal Ramiz’in deposunda yapılıyordu. Tanrılar alemi biraz pazar miskinliği yaşıyordu. Ha liberalizm ha emperyalizm derken kralın sarayı Paris Moda Haftası’na göre fildişi renginin sıçtık mavisine çalan tonuna boyanıyordu. Galaksi kir pas küf içindeydi. Hastalıklar yayılmış; tanrılar ise yeryüzünü ve gökyüzünü paylaşamıyordu. Dante’nin mekânına baskınlar yapıyorlardı. Tanrılar çıldırmış olmalı diye üzülen köylüler Bakkal Ramiz tarikatında bir karara vardılar ve bir bakire kızı adak olarak sunacaklardı. Trollerin hiçlik tanrısından peyda olduğu düşünülen yetim Mor Kız bu iş için biçilmiş kaftandı. Köy ihtiyar heyeti galaksinin en yüksek tepesinde toplandı. Uzolar bir yandan şaraplar bir yandan derken gırnatası ağzında muhtar ile Dionysos göbek ata ata kurtlarını döktüler. Bakkal Ramiz hazırladığı yolluğu Mor Kız’ın çantasına sıkıştırdı. Sıkı sıkı tembihledi yabancılarla konuşma diye. Bütün tanrılar geldiyse gitme zamanım geldi, diye düşündü Afrodit. Troleybüs beş dakika rötarlı gelmişti. Kısa süre içinde olsa tanrılar lokavtı bir kenara bırakmış; çöpçülerle uzlaşma yoluna gitmişlerdi. Gökyüzünden muz kabukları atmak yoktu artık.

Bakkal Ramiz top kekleri en üste koymuştu ezilmesin diye. Mor Kız vedalaşmak için sırasıyla ihtiyar heyetinin elini öpmeye başladı. Tanrılara sıra geldiğinde ise her tanrı saçlarını okşayarak bir dilek diledi. Kehanete göre hiçlik tanrısının piçine dilenen tüm dilekler kabul oluyordu. Işıl ışıl saçları statik enerjiyle parlarken koltuğuna oturdu Mor Kız. Muavin kolonya ikram etti ama daha önce hiç görmediğinden içmeye kalkınca ciğeri yandı. Efkarını fark eden şoför Hüdai Aksu’dan “Sensiz yaşamak mümkün mü?” şarkısını açtı. Gece olmuştu. Afyon Dinlenme Tesislerinde durdular. O gazla yarım ekmek sucuğu afiyetle yedi Mor Kız. Güneş gözüne gözüne vururken muavin dürttü. Otogarın pis tuvaletlerinde yüzüne su çarptı Mor Kız. Servisi bekledi. Son durakta indi. Pusulası dünyaya göre ayarlamayı unutmuştu tanrılar. Otobüs durağında oturdu. Bir kadın geldi yanına, saçlarını okşamak istedi. Sonra başka biri daha ve biri daha. Mor Kız donup kaldı. Saçlarının parlaklığı gitti. Küçük bir kız elinde trol bebek ile, “Anne bak bebeğimin heykelini yapmışlar dedi,” taşa dönen Mor Kız tarihe trollenen hiçlik olarak geçti.