Ben bir uzaylıyım. Aynı, bu satırları okuyan senin gibi. İkimiz de uzaylıyız. Buna rağmen, Galileo’nun Dünya’nın evrenin merkezinde olmadığını iddia ettiğinde muhalif toplamasıyla aynı sebepten, gezegenimizin evrenin minnacık bir parçasını oluşturduğunu unutuyoruz. Benciliz çünkü. Biz olmazsak dünya dönmez çünkü. F.M. Ford’un kitabında geçen şöyle hoş bir cümlesi vardır: “Her fırıncı güneş sisteminin sabah çıkardığı ekmeğin etrafında döndüğünü zanneder.” Başka bir deyişle, yaptığımız işler vazgeçilmezdir ve değişmemeleri gerekir. Onları bırakınca olacaklardan korkup sorgulama cesaretini göstermeden güvenli kabuğumuzda yaşamaya devam ediyoruz. Araştırıp değiştirmeden bir olguyu kabul etmemeyi bizim aksimize çok iyi başaran tek insan türüyse çocuklar. İşte Sarp da bu çocuklardan biri.

Başkarakterimiz, kendisi de bir yazar olan, Sarp Sakin. Soyadının Sakin olduğuna bakmayın, adı gibi “sert ve aşılması zor” bir çocuk Sarp, en azından çoğu Dünyalıya göre. Gelmiş olduğunu söylediği Mirya gezegeninden arkadaşları Suzi, Ege, Dicle ve Sarkis ile birlikte Dünya’yı inceliyorlar. Gözlemleri sırasında yaşadıkları biraz trajik, biraz komik, biraz hayali bir o kadar da gerçek olaylar, Sarp’ın anlatımıyla okuyucuyla buluşuyor.   

Her şey Mirya gezegenine uğrayıp toprakla sarmalanan göktaşının Sarp’ı oluşturduktan sonra, Dünya’ya çarpan göktaşı külleriyle matematik öğretmeni Oktay Bey’in gömleğinde asılı kalmasıyla başladı. İşte Sarp böyle Dünya’ya gelmişti. Miryalı olsun olmasın, her uzaylı gibi Sarp da geldiği yeri, memleketini düşünmeden edemiyor. Dünya’nın ona sunduklarını, daha doğrusu sunamadıklarını, göz önünde bulundurunca, bu Miryalı dostumuza hak vermemek elde değil. Dünya ile Mars arasında kalan minik gezegen Mirya, Dünya’nın aksine yavaş, telaşsız ve olabildiğine yeşil. Böyle olmaktan da hiç gocunmuyor. Ait oldukları gezegen Dünya’nın tersine dönerken Sarp ve Miryalı arkadaşları da Dünyalıların aksine hareket etmeyi gezegenlerine borç biliyorlar. Buradaki izlenimlerinde de başka bir gezegenlinin gözünden dünyamızı değerlendirme şansı veriyor bizlere.               

Ebeveyn canlı türü Miryalılar için en anlaşılmaz olanı. Veli toplantısından çıkmış Dünyalı anne ve babalar bir araya gelince çocuklara karşı kazanması en güç duruşmaları yaratıyorlar. Kompozisyon kurallarına kendi yorumunu katan Miryalılara göre “Girişe sondan başlanabilir, sonuç sonuçsuz kalabilir, gelişme yazarın keyfine göre gelişir.”  Böyle olunca da sıfırlar, azarlar havada uçuşabiliyor tabii. Miryalıların tek istediği ise özgürce yazmak ve düşüncelerine vurulmak istenen kilitlere karşı koymak. Tıpkı Sarp’ın yarı Miryalı olan kardeşi Nazlı’nın, matematik öğretmeni babasına karşı sıfırı “saçma” veya “karadelik kadar gizemli” bulması gibi.                                    

Başkaldırılar bunlarla sınırlı değil tabii. Sarp’ın, matematik problemlerindeki Ali’leri, muslukları kafasına göre açıp kapatan havuz görevlilerini ve duvar örücülerini bir araya getirerek oluşturduğu zincirleme olay örgüleri de zıt kutuplar gibi görünen edebiyat ve matematiğin komik bir sentezini yansıtıyor okura. Sonuçta matematik sayılardan, edebiyat harfleri oluşturan kelimelerden oluşmuyor mu? Düşüncenin asıl elementleri olan bu birimler neden ayrı görülmeliler ki? Bu alışıla gelmemiş bağdaştırmalar ebeveynleri tarafından çift ünlemli “Sarp!!” ile başlayan azarlamalarla sonuçlansa da Miryalıların galip geldiği durumlar da oluyor.                                                       

Miryalı çocuklar ve aileleri çoğunlukla çatışırken kimi zaman Dünya da Mirya gibi tersine dönüyor ve aileler bizim uzaylıları bir anne kedinin yavrusunu koruduğu gibi koruyor. Yoğun iş günlerinin ve pazarın keyfini çıkarmak için girdikleri “pazar günü baloncuğunun” nadiren dışına çıkan Beyhan Hanım ve Oktay Bey, Sarp’ı şaşırtarak okulunu kurtarırken onun en büyük destekçisi oluyor. Yeniliği ve ilerlemeyi bahçenin ortasına kocaman bir bina dikerek sağlayacağını düşünen okul müdürü Korkunç Dodo’ya karşı hep birlikte savaş veren Miryalıların ve ailelerinin çabaları görülmeye değer.            

Çocukların en etkili silahı olan hayal gücü, güçlü arkadaşlık bağlarıyla desteklenince nelerin üstesinden geliyor bir görseniz! Sırf arkadaşı Ege Tekirdağ’a taşınmasın diye, Sarp’ın tüm Miryalı güçlerini toplayıp Sedat Amca’nın patronu Ali Bey’i tayin fikrinden vazgeçirmeye çalışması bunlardan sadece biri.   

Serinin ilk iki kitabı Gökten Yağan İkizler Aşkına ve Dinozor Kuşları’ndan sonra son kitap İnsan Kurtçukları’yla üçleme halinde bir araya getirilen Miryalı Sarp Sakin’e Göre Dünya, Ayşe Güren’in kaleminden şimdi çocuk olmayı anlatıyor. Kabul edelim ki çocuklar için hayat eğlenceli olduğu kadar sebebi anlaşılmayan pek çok kuralla dolu. Miryalı olmak bizimkileri bu kurallardan kurtarabilecek mi bakalım.