Yeni iletişim araçları ve internet teknolojilerinde yaşanan ilerlemeler, yeni medya dönemini başlattı. Bu yeni dönem, iletişim kurma pratiklerimizden, bilgiye erişim süreçlerimize kadar çok yönlü bir değişime yol açtı. Özellikle teknolojik ilerlemelerde önemli bir sıçrama yaratan internet, bireysel ve toplumsal anlamda iletişim sürecimizi değiştirip dönüştürerek yeni bir iletişim dönemini başlattı. İnsanların ağlarda etkin olmaya başladığı bu yeni dönem, üretici ve tüketici kavramlarını bütünleştiren ve geleneksel medyadan farklılaşan birçok özelliği ile kullanıcıya aktif bir iletişim alanı sağladı.
Yeni iletişim teknolojilerinin günlük yaşam alışkanlıklarımızı kökten değiştiriyor. Küresel düzeyde erişimin sağlanması, bilgiye ulaşımın kolaylaşması, iletişim ve haberleşmedeki hız, mesafelerin yok oluşu, zaman sınırlamasının olmayışı internet teknolojisiyle mümkün oldu. Artık bugün evimizin bir köşesinden dünyanın diğer ucunda dijital olarak üretilen bir şarkıya eşlik edebiliyoruz. Eskisi gibi günler öncesinden sinema bileti almak zorunda değiliz. Elimizdeki telefonla kitabımızı okuyup günlük haberleri takip edebiliyoruz. Çektiğimiz bir fotoğraf anlık zaman dilimlerinde dünya vatandaşlarının beğenisine sunulabiliyor.
Geleneksel sinema, müzik, televizyon, sanat dönüşüyor. Söz konusu dönüşümü birileri kriz diğerleri rönesans olarak değerlendiriyor. Elimde tam da bu konuyu tüm boyutlarıyla işleyen, editörlüğünü yaptığım, bu hafta okuyucusu ile buluşan Dijital Rönesans kitabı var. Sizleri bu kitapla tanıştırmak istiyorum.
Dijital Rönesans’ın yazarı Joel Waldfogel. Kitap 2018’de Princeton Üniversitesi Yayınlarından çıkmış ve ilgiyle karşılanmış. İkinci adı Popüler Kültürün Geleceği Hakkında Veriler ve Ekonomi Bize Ne Söylüyor? olan kitabın İngilizceden çevirisini Nurcan Onaran İbrahimoğlu yaptı. Gumbel Yayınları logosuyla okuyucuyla buluşan Dijital Rönesans’ın kapağı Emine Arslan’a ait. Kapakta İtalyan rönesansının ünlü ressamlarından Michelangelo’nun Adem’in Yaradılışı tablosundan esinlenilmiş, tablo nasıl doğumu anlatıyorsa tasarımcı da kitapta yeni bir doğumun işaretlerini vermek istemiş. Kapaktaki görselde robotik el ile organik insan elinin buluşmaya ramak kalması bana ilerleyen zamanlarda güncelimizi çok daha fazla belirleyecek transhümanizm çağrışımları yaptırdı.
Arka kapak yazısı kitabın niyetini ve tezini açık bir biçimde ortaya koyuyor: “Dijital teknolojilerin yaşamımızı sarması, kültürün çöküşüne mi kültürün kabuk değiştirerek tazelenmesine mi işaret? Geleneksel müzik, yayıncılık, televizyon, sinema, ekonomi, sanat, siyaset nasıl da altüst oluyor. Bir taraftan bir çöküşe tanıklık ederken diğer taraftan dijital teknoloji tabanlı kurumlar için altın bir çağın açıldığını gözlerimizle görebiliyoruz, âdeta dijital rönesans yaşıyoruz. Dijital Rönesans’ta Joel Waldfogel, bu dönüşümün hikâyesini veriler üzerinden anlatıyor ve sosyo-kültürel kurumların geleceğine ilişkin ufuk açıcı düşünceler ileri sürüyor. Yeni bir dünyaya hazırlık yapmak isteyenlerin Dijital Rönesans’tan alacağı çok ders var.”
Dilerseniz kitaba daha yakından bakalım. Kitap iki kısımdan oluşuyor:
İlk kısım, büyük kültürel sektörlere entelektüel bir gezinti yapıyor, müzik, film, televizyon programları, kitap ve fotoğrafın kısaca yaratıcı faaliyetlerin bugün için geldiği yeri evrimci bir bakışla irdeliyor. Somut gözlemsel kanıtların ışığı altında, acaba dijital bir rönesans mı deneyimlemekteyiz? Yazar her bölüme, ilgili sektörün dijital devrim öncesinde nasıl işlediğini açıklayarak başlıyor. Ardından, o sektör tarafından üretilen yeni ürünlerin niceliği ve niteliği hakkında kanıtlar sunuyor. Bu kısmın sonunda ise yazar eldeki kanıtların değerlendirmesini yaparak, dijital bir rönesansın veya kültürel bir çamur yığınının tam ortasında olup olmadığımızı sorguluyor ve dijitalleşmenin sağladığı faydaların boyutunu tartışıyor.
II. kısım, dijital teknolojik değişimin mümkün kıldığı yeni ticari uygulamalar da dâhil olmak üzere yaratıcı sektörlerdeki yeniliklere ve sırada nelerin olduğuna değiniyor. İkinci kısmın ilk bölümünde dijitalleşmenin, yatırımcıların daha az öneme sahip paf takımlara ait izleme kayıtları ışığında, büyük yatırım kararları almalarına olanak tanıyan bir alt lig sisteminin eş değerini oluşturarak, “kimsenin haberi yok” sorununa nasıl yardımcı olduğunu açıklıyor. Ayrıca Spotify, Netflix ve aylık sabit bir ücret karşılığında müzik veya video programlarına erişim sağlayan diğer “sınırsız” hizmet sunucuları tarafından kullanılan “paket satış” stratejisini tartışıyor. Devamında korsanlık hakkında nasıl düşünmemiz gerektiğine dair içgörü sağlamak için Hollywood ve Bollywood’un deneyimlerini mukayese ediyor ve sonrasında kültürel ürünlerde dünya ticareti bakımından dijitalleşmenin etkilerini araştırıyor. Dijitalleştirme, küçük ülkelerdeki David’leri mi güçlendiriyor yoksa buna karşılık İngilizcenin hâkim olduğu ülkelerdeki Goliath’ları mı pekiştiriyor? İlerleyen bölüm, yeni teknolojinin yeni yapımcıları teşvik ederek, yaratıcılığı engelleme olasılığını tartışıyor. Kitap; tüketicilerin, politika yapıcıların ve kültürel eleştirmenlerin dijital teknolojik değişimin meyvelerine nasıl karşılık vermeleri gerektiğine yönelik birtakım önerilerle sona eriyor.
Yeni teknolojiler yaratıcı sektörleri gelirlerinden mahrum bıraktığından bu sektörlerin yeni filmlere, müziğe ve kitaplara yatırım yapma becerilerini baltalıyor. Bu nedenle yeni yatırım yapılmaması ve maliyeti yüksek uzman gözetimi olmadan çok sayıda yeni ürünün sunulması gibi çifte bir tehditle karşı karşıyayız. Kültürel karanlık çağlarda mı yoksa dijital bir rönesans döneminde mi yaşıyoruz? Dijital Rönesans’ın temel amacı; bu soruyu gözleme dayalı ve deneysel kanıtlarla sistematik bir şekilde cevaplamak.
Yazarın son sözleri şöyle: Yaşadığımız duruma “hayıflanmak yerine; izlemek, dinlemek ve okumak için en sevdiğimiz abur cuburları hazırlayalım. Bir kâse patlamış mısır yapın, biraz bitki çayı demleyin, mikrodalgada yemek ısıtın, daha sonra arkanıza yaslanın, rahatlayın ve rönesansın tadını çıkarın.”
Dijital Rönesans, günümüz dünyasını anlamamızı kolaylaştıran, insanı zenginleştiren, gelecek farkındalığı yaratan bir kitap. Keyifli okumalar diliyorum.
Üç çocuk babası, uslanmaz bir eğitim gönüllüsü, moda deyişle mentor, insana dair her şeye tutkun, öğrenmeye ve öğrendiklerini paylaşmaya takıntılı, bilime ve felsefeye âşık, kitapsız ve kahvesiz asla olmaz diyenlerden, yemeği içmeyi seven, yaşamı boyunca “sizinle tanıştıktan sonra…” diye başlayan cümlelerin muhatabı, kısacası yaşam ustasının daimi çırağı…