Kadın, sabah uyandı ve yatağının kenarında külotunu çıkarıp yere çökerek oturdu. Üç tane kedi yavrusu doğurdu. Yavruların kıpırdanması onu tedirgin ediyordu. Elleri titriyordu. Bacaklarındaki kanı komodinin üzerindeki peçete ile silmeye çalıştı. Plasentayı yemek için eline aldı. Kokladı. Ağzına attı. Bir süre çiğnedikten sonra tükürdü. Tüysüz ve çıplak kedi yavruları miyavlar gibi cılız çığlıklar atıyordu. Kadının bacaklarındaki kan kurumaya başladı. Odanın içinde birkaç tur attıktan sonra; önce siyah yavruyu aldı eline. Tam siyah değildi rengi ama tüylenince siyah olacağını tahmin ediyordu. Avcunun içinde kıpırdayan bir et parçası gibiydi yavru kedi. Midesi bulandı. Bir seferde ağzına atarak siyah yavru kediyi yedi. Yatağının üzerindeki sabahlığı üzerine geçirdi. Üşüdüğünü hissetti kadın ama bir yandan da diğer yavru kedilerin seslerini işittikçe sinirleniyordu. Seslerini duymak istemiyordu. Kanlı ayakları ile mutfağa gitti. Çeşmeden su içip elinin tersiyle ağzını sildi. Yatak odasına kedi yavrularının yanına döndü. Sarı olduğunu tahmin ettiği kediyi ortadan ikiye ayırdı tek tek parçaları ağzına attı. Yatağın üzerine uzandı. Sol gözünden bir damla yaş aktı ve dudağının kenarındaki kanla birleşerek çenesinden boynuna doğru kırmızı bir leke bıraktı. Cenin pozisyonunda kıvrıldı. Midesi bulanıyordu kadının. Siyah saçlarını kanlı eliyle çekti. Bir yavru kalmıştı. Miyavlama sesine tahammül edemedi. Kulağının dibinde vızıldayan bir sinek gibiydi sesi; rahatsız edici ve delirten. Yataktan doğrulup bir hışım beyaz olduğunu düşündüğü kedi yavrusunu ağzına attı, hınçla çiğnemeye başladı. Çiğnemekten çenesi yorulmuştu artık.
Kapı zili çaldı. Sabahlığının üzerine montunu giydi, merdivenlerden aşağıya indi. Kapının gözetleme deliğinden baktı, postacı gelmişti. Kapıyı açtığında postacı şaşkın gözlerle ona baktı. Kadın da bir şey söylemedi ve üç beş dakika kadar bakıştılar. Postacı, zaman dilimine sıkışmış bir gezgin mi, diye düşündü kadın. Eğer ki casussa ya da bir tarikat üyesinden misyonerlik için gönderildiyse onu da kesmek zorundaydı. Postacı şaşkınlığı üzerinden attıktan sonra elindeki zarfı kadına uzattı. Diğer elindeki formu da kadına doğru uzatarak imzalaması gereken yeri gösterdi. Parmaklarındaki kurumuş kanlar beyaz kâğıt üzerinde izler bırakırken titreyen eliyle imzaladı formu ve kapıyı hızlıca postacının yüzüne kapattı. Kadın, kapının ardında bir süre postacının ayak seslerini dinledi. Yirminci adımda zarfı yırtıp içindeki kâğıdı çıkardı. Merdivenlerden yukarı çıktı ve yatağının üzerine oturdu. Memelerinde bir sızı hissetti. Süt akmaya başlamıştı. Parmağıyla kendi sütünün tadına baktı. Ekşi bir tadı vardı. Kâğıtta yazılanları okumaya başladı fakat ne kadar okumaya çalışsa da anlayamıyordu. Okudukça harfler karışıyor, iç içe geçiyordu. Eliyle harfleri düzeltebileceğini düşündü. Kâğıdı yatağın üzerine koydu. Parmaklarını kâğıdın pürüzsüz yüzeyinde gezdirdi. Parmaklarını kokladı. Mürekkebin kokusu hoşuna gitmişti. Ciddiyetle tekrar okumaya başladı. Harfler yine karışıyordu. Kâğıdı buruşturup sinirle fırlattı. Saate baktı, akşam olmak üzereydi. Karnı gurulduyordu ve kendini çok pislenmiş hissediyordu. Banyoya gidip küvetteki çeşmeyi açtı. Üzerindekileri çıkarttı. Sıcak suyun buharından ayna buğulanmıştı. Eliyle buğuyu sildi. Aylar sonra ilk kez yüzüne baktı. Çökmüş avurtlarında kan lekeleri vardı. Göz altlarındaki karanlık derinleşmişti ve gözleri bomboştu. Aynaya yakınlaşarak gözlerinin içine baktı. Karanlığını gördü ilk kez. Sonsuza kadar düşebileceği bir karanlık. Aynada gözlerine dokundu. Bir adım daha atsa aynaya doğru aynanın içine düşecek gibi oldu. Kâğıtta yazılanları okumalıydı.
Küvetin içine girince suyun pembeleşmesi gülümsetti onu. Kendi kanında yıkanırken yenilenmiş hissetti. Suyun içinde bir ses vardı. Elinden damlayan suları dinlemeye başladı. Her su damlasına çığlıklar hapsolmuş gibiydi; kendini bir su damlası olarak düşündü. Çığlıklar artıyordu. Banyo süngeri ile hızla derisindeki kanları temizledi. Küvetin içinden çıkarken soğuk su ile durulandı. Havluya sarınıp yatak odasına gitti. Yerler kan içindeydi. Attığı kâğıdı bulup aşağıya indi. Mutfaktan bir bardak su aldı. Karnı o kadar açtı ki buzdolabında yiyecek aradı ama bulamadı. Eve sipariş vermek için telefonu aldı eline. Sesi boğuk ve titrek çıkıyordu. Bir pizza sipariş etti. Bol etli olsun, diye ekledi. Tekrar kâğıdı okumayı denedi. Memeleri sızlıyordu. “Bir kâbus görüyorsam hiç hoş değil. Artık uyanmak istiyorum,” diye geçirdi aklından. Koluna bir çimdik attı. Kolu kızardı. Midesi çok bulandı ve oturduğu yerde kustu. Kocaman bir tüy yumağı çıktı ağzından. Koklamak için kusmuğunun üzerine eğildi. Kapı zili çaldı. Peçete ile kusmuğu alıp çöpe attı.
Pizza gelmişti. Kurye genç bir adamdı. Cılız ve uzun boyluydu. Kapıyı açmadan, ”Pizzayı kapının önüne bırakın, parayı alttan uzattım,” dedi ve eğilerek parayı attı. Kapının gözetleme deliğinden pizzacıya baktı. Bir anda kapıyı açıp onu geri çağırdı. Eve davet etti. Adam şaşırmıştı. Havluya sarılı bir kadının evine girmek farklı amaçlar içerebilirdi ama kadının amacı o kâğıdı okutmaktı. Adam koltuğa tedirgin bir şekilde oturdu. Kadın havluyu bir kenara attı ve kâğıdı yerden alıp okuması için adama uzattı; ‘’Oku,’’ dedi. Pizzacı şaşkın gözlerle kadına baktı. Kadının pürüzsüz vücudu ışıldıyordu. Islak saçlarından damlalar yere düşüyordu. Kâğıdı alıp önce bir göz attı sonra yüksek sesle okumaya başladı. Sesi çatallaşıyor ve okumaya devam ettikçe yüzündeki etleri dökülüyordu. Okuması bitince pizzacının tüm etleri yerlerdeydi. Kıpkırmızı kasları ve sinirleri görünüyordu. Kadına doğru baktı ve bir gözü yere düştü. Kadın donuk yüz ifadesini bozmadan yere düşen gözü aldı ağzına attı. Çok lezzetli gelmişti. Pizzacının kanlı ve kemikleri görünen elinden kâğıdı aldı. Kendini daha iyi hissediyordu. Televizyonun karşısına oturup pizzasını yemeğe başladı. ‘’Hayatımda yediğim en leziz pizza bu sanırım,’’ diye düşündü. Koltukta uzanıp derin bir uykuya daldı.
Kadın, ‘’Çok tuhaf bir rüya gördüm,’’ diyerek uyandı. Gözlerini ovuştururken kapı çaldı. Yan komşusu evlerinin bahçesinde üç tane kedi yavrusu bulmuştu. ‘’Birini sahiplenmek ister mi,” diye kadına sormaya gelmişti. Kadın kapıyı ardına kadar açtı. ‘’İçeriye gelsene, çok tatlılar. Elbette bir kedi isterim,’’ dedi. Yan komşusu yerde kıpkırmızı bir et yığınına dönüşen pizzacıyı görünce çığlık atarak kaçtı. Kadın arkasına dönüp bakınca olduğu yerde bayıldı.
*Kapak fotoğrafı: https://tr.pinterest.com/pin/803470389782636628/
devamı yok mu, yazının bu şekilde bırakılması iyi olmamış…
Teşekkür ediyorum yorumunuz için. Devamını okuyucuya bırakıyorum:)
film gibiydi gerçekten tek solukta okudum. bence devamı gelmeli.
Teşekkür ediyorum:)