Lot Vekemans’in yazdığı, Şaban Ot’ un dilimize çevirip yönettiği “Zehir”in dramaturgluğunu Özge Ökten üstlenmiş.
Nihal Kaplangı’nın sahne ve kostüm, Murat Selçuk’un ışık, Hanefi Toprak’ın efekt, Onur Uğurlu’nun kostüm uygulama, Nesrin Kadıoğlu’nun fotoğraf çekimleri ve Doğan Şirin’in yardımcı yönetmenliğini gerçekleştirdiği “Zehir” her detayı ile sıra dışı bir piyes.
Eserin rejisi, dekor, kostüm, oyunculuk, ışık, efekt, müzik, sahne plastiğiyle kusursuz biçimde alaşımlanmış.
Yürek bukan o hüzün. Yaşamın herhangi bir anından alınmış bir kesit.
Hani, bazen “donakaldım” veya “nutkum tutuldu” deriz ya, aynen öyle.
Kadın ve Erkek.
31 Aralık 1999’dan bugüne geçen zamana birden çok hayat sığdırmışlardı. İçlerinde yankılanan sese kulak vermek, kalplerinin arka bahçesinde dolaşmak, onlar için artık çok da zor olmamalıydı. Ama yine de kendi sürgünlerindeydiler.
Göz kenarlarında biriken gözyaşlarını kimse görmemeliydi. Anılarından, yaşadıkları o büyük acıdan, ödeşme ve yok saydıkları özlemlerden yorgun düşmüşlerdi nicedir. Belki yeniden başlayabilirlerdi? Başlayabilirler miydi sahiden?
Sesleri içlerinde boğulmuştu. Fonda hep o matem. Travmalarla dolu bir kopuş vardı.
Mezarlıkta kurumuş otların, çiçeklerin kokusu.
Yağmur yağıyordu. Gözyaşı da.
Adları yoktu. Kadın ve Erkek’tiler sadece.
Ve geriye dönüp baktıklarında ne denli yetersizlik, ne kadar düş kırıklığı, mutsuzluk yaşadıklarını ayrımsıyorlardı. Pişmanlık mı, belki de.
Ne tuhaf, hüzün gitgide yalnızlığa karışmaktaydı. Bundan sonrası hep kırıklıktı. Bundan öncesi gibi.
“Zehir” Sevinç Erbulak – Ahmet Saraçoğlu ve Aslıhan Kandemir -Eraslan Sağlam’lı iki ayrı kadro ve farklı yorum ile sergilenmekte.
Erbulak – Saraçoğlu’ndan izledim oyunu, en kısa zamanda Kandemir / Sağlam’dan da izleyeceğim.
Hemen belirteyim ki, Erbulak ve Saraçoğlu bilenmiş ustalıklarına, dinamizm ve zamanlama tekniklerini katarak, belleklerde uzun yıllar canlı kalacak bir oyunculuğa imza atmışlar ve başarılarına bir yenisini daha eklemişler. Kısaca, her repliğin, her sahnenin hakkını vermişler. “O kadın Sevinç Erbulak, o adam Ahmet Saraçoğlu’dur imgesi”ni yaratıcı, sahici, inandırıcı oyunculuklarıyla var kılmışlar. Karakterlerin hissettiklerini, duygu durumlarını izleyiciye kusursuzca yansıtmışlar.
“Zehir” de, kalıplaşmış, dar, kısıtlı geometrilere sığınmadan “kesişme, buluşma, ayrılık” öylesine güzel anlatılmış ki, bu oyunu özellikle öneririm.