Jessica Hausner’in son filmi Little Joe; laboratuvarda yetiştirilen ve adına Little Joe denen bir çiçeğin üzerinden açılan bir mutluluk hikâyesi. 47 yaşındaki Avusturyalı yönetmenin, aslında mutluluğun sonradan elde edilebilir bir şey olup olmadığını sorgulamak üzerine bir film yaptığı söylenebilir. Mutluluğu taklit ederek sağlayabilmek mümkün müdür? Gerçekten bir etmene ihtiyaç duyar mı insan mutlu olabilmek için, yoksa mutluluk seçilebilen bir şey midir?

Bitki yetiştiricisi genç bir kadın olan Alice, uzun zamandır bir bitki üzerine çalışıyor.

Bu bitkinin, koklandığında insanlara mutluluk vermesi amaçlanarak genetiği ile oynanmış ve üzerinde çalışmalar yapılmış. Bitki eğer ideal koşullarda yetiştirilirse, bitkiyle ilgilenilirse, onunla konuşulursa bitkinin saçtığı tohumlar, kokusuna maruz kalanı mutlu etmek üzerine kurgulanmış. Alice, yasak olmasına rağmen bitkisine o kadar güveniyor ve yaptığını o kadar ispat etmek istiyor ki oğlu Joe ile yaşadığı eve bir tanesini getiriyor. Joe’nun babası ile Alice boşanmış. Filmin başlarında görüyoruz ki Joe, Alice ile yaşıyor ve babasından pek hoşlanmıyor, onunla zaman geçirmek istemiyor. Joe’nun bütün sosyalliği, bakımı ve ilgisi Alice’in üzerine kalmış durumda. Baba ormanın içinde yaşamayı tercih etmiş. Alice bir işkolik, terapiye gittiğinde psikologuyla olan konuşmalarından bunu rahatça  anlayabiliyoruz ve oğlu Joe’ya bir türlü yetemediğini düşünüyor. İşini çok seviyor, Little Joe’yu çok seviyor. Ama oğlu Joe ile onlar kadar ilgilenmediğini düşündüğü için, toplumun kendisine dayattığı “anne” sıfatının baskılarıyla uğraşıyor. Kendisini sürekli Joe’yu ihmal ediyor olmakla suçluyor. Bir yandan iş yerinde Little Joe ile ilgili birtakım olumsuz durumlar oluşmaya başlıyor. Little Joe’nun, koklayanlar üzerinde olumsuz bir etki yarattığı ve Little Joe’nun kokusuna maruz kalanların artık eski kişiliklerine sahip olmadığı yönünde bir algı oluşmaya başlıyor. Aslında bu algıyı Bella oluşturuyor. Bella’nın köpeği bir gün Little Joe’nun yetiştirildiği yerde kapalı kalıyor ve tohumları soluyor. Bunun üzerine Bella, köpeğinin değiştiğini iddia ediyor ve hatta onu ertesi gün uyutuyor. Fakat Bella’nın psikolojik geçmişi nedeniyle kimse onu dikkate almıyor. Burada ikili durum yavaş yavaş oluşmaya başlıyor. Herkes maruz kalıp etkilendiği için istemsizce Little Joe’yu korumaya mı geçti? Yoksa gerçekten Little Joe zararsız ve Bella “deli” mi?

Alice bu ikililik içerisinde film boyunca bir süre Little Joe’nun zararsız olduğunu ispatlamaya çalışıyor. Oğlu Joe’yu gözlemlemeye başlıyor ve oğlunda birtakım değişiklikler gözlemlemeye başlayınca Little Joe’dan ve kendisinden şüphe etmeye başlıyor. Bu şüphe devreye girdiğinde izleyici olarak yine yüzde yüz emin olamadığımız bir durum karşımıza çıkıyor. Evet Joe değişiyor, ama bunun sebebi Little Joe’yu solumuş olması mı? Yoksa ergen olması ve büyümeye başlaması mı?

Film boyunca Alice mümkün mertebe Little Joe’yu solumaktan kaçınıyor. İş yerinde beraber çalıştığı ve aralarında daha çok karşı taraftan kaynaklanan bir yoğunluk olan romantik ilişki yaşadığı Chris de Little Joe’nun en büyük savunucularından biri haline geliyor. Alice’in hayatına iyice müdahale eder hale geliyor ve hatta filmin sonlarına doğru Alice’in Little Joe’ya zarar vereceğini anlayıp şiddet uygulayarak Alice’i bayıltıyor ve Little Joe’yu solumasını sağlıyor.

Aslında film bütün sorusunu bu noktadan sonra sormaya başlıyor. Çünkü Alice ertesi gün uyandığında Little Joe’nun hiçbir zararı olmadığını ve Bella’nın deli olduğunu söylemeye başlıyor. Little Joe piyasaya çıkarılıyor, her yerde kendini göstermeye başlıyor.

Filmden çıktıktan sonra adım adım olanları ve filmdeki ana karakterler olan Alice ve Joe’nun evrildiği noktaları düşündüm. Alice’in oğlu Joe, babasıyla yaşamaya karar veriyor. Alice, Little Joe’yu koklamadan önce buna şiddetle karşıyken, finalde buna müsaade ediyor. Çünkü aslında Alice gerçekten oğlu Joe ile yaşamak istemiyor. Joe’nun filmin başlarında babasına çok kızgın olması ve onunla bağ kurmak istememesinin sebebi de terk ettiği ve kendisini figürsüz bıraktığı için ona kızgın olması aslında. Aslında Joe babasıyla yaşamak, onu tanımak istiyor. Alice de Joe’nun sorumluluğu olmadan işi ve kendisiyle ilgilenebileceği bir hayat. Aslında derinlere ittirdiğimiz bizi gerçekten ‘mutlu’ edebilecek şeyleri itiraf etmemiz o kadar zor ki.

Alice, toplumda en değerli sıfat olan annelikten vazgeçebilmek için itici bir güce ihtiyaç duyuyordu. Hatta ben kişisel olarak Alice’in Little Joe’dan etkilenmediğini, etkilenmiş gibi yaptığı kanısındayım. Bunun yapılabilir olduğu filmin ortalarında Bella ile gösteriliyor çünkü. Bunu boşuna yapmış olamaz diye düşünüyorum yönetmen. Bella, Little Joe’dan etkilenmiş ve değişmiş gibi yapıyor, değişmediğini anladığımızda da Bella için kötü bir son oluyor. Alice’in bu sonu istemediğini ve bu kandırmacayı kalkan yapıp derinde onu mutlu edecek olan her ne ise bunun serbest kalmasına izin verdiğini düşünüyorum. Çünkü bazen gerçek mutluluğu itiraf etmek, bunu hiç bir koşul veya mecburiyet olmadan sadece bencil arzularınızla yapıyor olduğunuzu kabul etmek kolay olmaz. Bunun için en derin arzularımızı baskılar ve bunlar hiç yokmuş gibi davranırız. Sizin en derinlere sakladığınız ve “İşte şimdi bunları yaşayabilirsin!” denmesini istediğiniz şeyleri bir düşünün. Bir gün Little Joe’yu soluyabilirsek, bütün kalkanlarımızı önemsemeden ‘gerçek’ isteklerimizi yerine getirebiliriz. Afişteki soruya gelirsek… Mutluluk laboratuvarda üretilebilir mi? Bilmem. Ama  mutluluğu üzerimize giydiğimiz sıfatları çıkardığımızda salt kalan benliğimizle tercih edebiliriz. Little Joe’nun da dediği gibi; “İyi geceler,  anne.”