Kadim şehir İstanbul… Yüzlerce yıllık geçmişinde nice uygarlıkları saklayan, efsaneleriyle yaşayan İstanbul… Hiç merak ettiniz mi, bugün bu tarihî şehirde kaç müze var? Bu müzelere nasıl giriliyor? Bilet fiyatları neden bu kadar değişken? Bunlar hangi kurumlarca idare ediliyor? Müze sayısı yeterli mi? Peki hangi müzeler eksik? İstanbul müzelerinde, anıtlarında Ceneviz ve Venedik izlerinden geçtik, Bizans’tan hiç haber var mı? Hadi, bu sorulara bazı cevaplar arayalım.

“İstanbul’da kaç müze var?” diye arama motoruna yazarsanız, net bir bilgi alamazsınız. Müzekart ilk çıktığında, bizim de müzelerimiz artık birleşecek diye sevindik ama olmadı. Bugün İstanbul gibi koca bir şehirde Müzekart’ın geçtiği müze sayısı: 10. Evet, Müzekart teoride çok başarılı ama pratikte kartın geçtiği-geçmediği müzeler o başarıya gölge düşürüyor. Bir uygulama bile yaptılar, tüm şehirlerde Müzekart’ın geçtiği müzelerle ilgili genel bilgiler, görseller vs. bulunuyor. Gelin görün ki İstanbul’da hepi topu 10 müze bu uygulamaya girmeye hak kazanıyor. Müzekart ayrıca bazı özel müzelere girişte indirim imkânı veriyor ama aslında İstanbul dışındaki şehirlerde daha derli toplu bir kullanım alanı var. Yine de esas İstanbul’da ihtiyaç var bu karta; en çok müze bu şehirde, en çok turist bu şehirde. Siz bir kart alıp İstanbul’daki tüm müzelere girerim diye düşünüyorsunuz ama kapılardan geri döndürülüyorsunuz. Neden mi?

Çünkü Türkiye’de müzeler idaresi bütün halde değil, dahası bir çatı altında olanlar bile parçalara ayrılmış durumda. Kısaca sınıflandırsak bile şu tablo çok kafa karıştırıcı:

– Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olanlar (resmi sitedeki güncel bilgi kimi açık, kimi kapalı 16 müze),

– Milli Saraylar İdaresinde bağlı olanlar (resmi sitedeki güncel bilgi 6 müze ve 12 saray müze),

– Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olanlar (resmi sitedeki güncel bilgi 3 müze),

– İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı olanlar (resmi sitedeki güncel bilgi 5 müze),

– Türk Silahlı Kuvvetleri çeşitli birimlerine bağlı olanlar (farklı komutanlıklarca idare edilen 3 müze)

– Özel müzeler (Kültür ve Turizm Bakanlığının verdiği güncel bilgiye göre 67 özel müze)…

Özel müze statüsü Kültür ve Turizm Bakanlığınca verilen bir statü olduğu için bu 67 müze içerisinde vakıflara, üniversitelere, şahıslara ait müzeler yer alıyor. Bu nedenle yelpazesi çok geniş: Sakıp Sabancı Müzesi, Sunay Akın Oyuncak Müzesi, Rezan Has Müzesi, Sait Faik Müzesi, İstanbul Üniversitesi II. Bayezid Türk Hamam Müzesi, Tekfur Sarayı gibi pek çok farklı konseptte müzelerimiz -iyi ki- var.

İdare karışıklığı net bir müze sayısına ulaşmamızı engelliyor. Diyelim ki matematik hesabı yapıp çözdük, yine de ulaştığımız sayı doğru olmayabilir. Çünkü müdürlüklerin oluşturulmasında da sorunlar var. Mesela Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İstanbul Arkeoloji Müzeleri bir müdürlüktür ve bünyesinde üçü aynı alanda, biri dışarıda Arkeoloji Müzesi, Eski Şark Eserleri Müzesi, Çinili Köşk ve Havalimanı Müzesi bulunur. Biz Arkeoloji Müzelerini bir mi, üç mü yoksa dört mü hesaplayacağız?

 Yahut Ayasofya Müzesi Müdürlüğü bünyesinde Fethiye Müzesi ve Büyük Saray Mozaikleri Müzesini barındırır ama malum Ayasofya artık cami olduğu için, adını verdiği bu müdürlüğe bağlı değildir. Bu arada Ayasofya cami olurken, müze olacak Ayasofya için vaatlerde bulunuldu ama bir gelişme var mı, şimdilik bilemiyoruz.

Bir başka örnek, Hisarlar Müzesi de bir müdürlük. Rumeli Hisarı bu müdürlüğe bağlıyken, eskiden buraya bağlı olan Anadolu Hisarı neden artık bağlı değil, bilinmez. Bir de Rumeli ve Anadolu Hisarı ile aynı sınıflandırmaya tabi olduğu halde bu müdürlüğe hiçbir zaman bağlı olmayan Yedikule Hisarı var. O da Fatih Belediyesi tarafından idare ediliyor.

Bunların dışında anıt statüsünden müze statüsüne hiç geçemeyen ve aslında İstanbul Boğazının en eski izlerini taşıyan Garipçe ve Poyraz Kaleleri, Şile ve Riva Kalesi, Anadolu Feneri ve Rumeli Feneri Kaleleri, restore edildiği halde yeniden unutulmaya yüz tutan Aydos Kalesi var. Bütün kaleleri bir çatı altında toplayıp neden bir Kaleler Müzesi Müdürlüğünce yönetmiyoruz? İstanbul’da şehrin en önemli simgesi olması gereken kale müzeler neden kaderine terk edilmiş durumdalar ve dahası bugüne dek sağlam mimarileri ile ayakta kalmayı başarmış bu yapılar neden zamanın ve insanın tahribatına açık halde bekliyorlar? Anlaması gerçekten imkânsız. İstanbul’da kaç müze olduğunu hesaplamaya kalkınca, bu gibi engellerle de karşılaşıyoruz.

İçimizi karartmayalım ama iyi haberler de var. Şimdilerde Anadolu Hisarı ve Rumeli Hisarı, İstanbul Büyükşehir Kültürel Miras Koruma Müdürlüğü -İBB Miras ekipleri- tarafından restoreye alındı. Bu güzel bir gelişme. Hatta herkese açık restorasyon anlayışı ile randevu alarak şantiyeleri ekiple birlikte gezebiliyorsunuz. En son 1950’lerde kapsamlı biçimde onarılan bu yapılar “kale gibi” sağlam bir mimariye sahip olsalar da zamanın izlerine karşı koyamıyorlar. Dahası Anadolu Hisarı’nın içine uzun yıllardır zaten girilmiyordu. Kapıları koca kilitlerle, tel örgülerle kapalı, korkutucu bir haldeydi. Rumeli Hisarı’nda da durum çok farklı değildi. Eğer bilet alırsanız kapı açıktı, içeri girebiliyordunuz ancak bahçe ziyaretinden ötesi yoktu. Bahçeler bakımsız, sur duvarları metruk haldeydi ve uzun yıllardır kale müze olmaktan çok uzaktı. Bu restorasyon haberleri umut verici.

Ancak bölünmüşlük o denli fazla ki, restorasyon sonrası bu anıtları ziyarete açmak eski meseleleri yeniden gün yüzüne çıkaracaktır. En bariz örnekle, Rumeli Hisarı’nın duvarları ve surlarının sorumluluğu İBB’ye aitken, içerisinin sorumluluğu Vakıflar Genel Müdürlüğündedir ve müze gişesini Kültür ve Turizm Bakanlığı yönetir! Keza Anadolu Hisarı sur duvarlarına bitişik halde bulunan PTT idaresi, duvarların o kısmının resmen sahibidir. Bu gibi mülkiyet ve idare sorunları başta İstanbul olmak üzere ülkemizdeki kültür varlıklarının en büyük dertlerindendir ve yüz yıldır çözülememiştir.

Bir de Milli Saraylara bağlı müzelere bakalım. Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları ile İstanbul’daki birçok kasır ve köşk, Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri mevcut olan Milli Saraylar İdaresine bağlı. 1924’ten beri Kültür Bakanlığınca yönetilen Topkapı Sarayı ise birkaç yıldır Milli Saraylarca yönetiliyor. Bu karar aslında mantıklı. Tüm hanedan saraylarını bir idare altına toplayıp Topkapı Sarayı’nı neden dışarıda bıraktıklarını anlamak mümkün değildi. Ancak kulislerde saray koleksiyonlarına dair endişeler sıklıkla dile getirilir oldu; bunun nedeni Milli Saraylar İdaresinin içe kapalı bir yönetim anlayışıyla dışarıya ve/ veya basına açıklayıcı bilgiler vermekten kaçınması. Bitmeyen restorasyonlar silsilesi, giriş ücretlerinin pahalılığı, kendi başına değil ille de rehberle gezme zorunluluğu derken ziyaretçinin en çekindiği müzeler arasında Topkapı ve Dolmabahçe başta gelir oldu.

Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Milli Saraylar İdaresi dışında İstanbul’da bugün ayakta olan taşınmaz kültür varlıklarından sorumlu ana kurumların başında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi geliyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü pek çok tarihi yapıya sahip olsa da gerek bütçe yetersizlikleri gerekse diğer sorunlarla Bakanlık ve Belediyeden çok daha geride kalıyor. İstanbul’da mevcut müze sayılarının 3 olması da bunun bir sonucu. Sayısız külliyeler ve içlerinde çoğu işlevsiz duran mektep, medrese, imaret, hamam, darüşşifa, muvakkithane ve arasta gibi yapılarda nice müzeler kurulabilir. Böylece işlevli binalar ve içerisinde sergilenme imkânı bulacak taşınır kültür varlıkları da hayat bulur. Ama olmuyor, bütçe ve personel sorunları yakamızı bırakmıyor. Restore edilen yapılar derneklere, vakıflara veriliyor ve yeniden tahribe açık hale getiriliyor. Buna bir de yıllık programlar yapılmaksızın günlük politikalarla müzecilik yapmaya çalışmak derdi eklenince, müze olan kısımlarda da politik teşhir vitrinleri kurmaktan öteye varamıyoruz.

Belediye müzeleri, özel müzeler gibi diğer sınıflardan görece daha iyi durumda. Onların asıl sorunları siyasetten kopamamaları. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesinin açtığı Müze Gazhane, kalıcı ve geçici sergi salonları ve 24 açık kütüphanesi ile şehrin unutulmuş bölgelerinden birine can verdi. Belediyenin müzecilik konusunda eleştiriye en açık noktası İstanbul’da halen bir Kent Müzesi kuramamış olmasıdır. İnşaat sürüyor, yıllardır sürüyor, daha önceki yerel idareciler de inşaatın sürdüğü konusunda hemfikirdi. İstanbul’da kaç müze var sorusuna cevap arıyoruz ama madalyonun öteki yüzünde de İstanbul’da hangi müzeler yok, bu soru yer alıyor. Artık bu Kent Müzesine adım atmak istiyoruz. Bu açığın en kısa sürede kapatılması temennisini bir kez daha dile getirelim.

Nihayetinde bugün birkaç müze gezeyim deseniz neyle karşılaşacaksınız bilmiyorsunuz. Bu yüzden bugün pek çok insan hâlâ müze ziyaretinden çekiniyor. Haklılar da; müzelere gitmeden önce “Girişi ne kadar? Müzekart geçecek mi? Çocuğa para alınacak mı? Rehberli ziyaret mi var? Hangi günler ziyaret edilebilir?” gibi soruların cevabını önceden araştırmakta fayda var. Yılların turizm bölgesi Sultanahmet Meydanına gittiniz diyelim; Topkapı Sarayı Milli Sarayların, Türk ve İslam Eserleri Kültür Bakanlığının, Yerebatan Sarnıcı Belediyenin, Ayasofya Diyanet’in kontrolünde olduğundan her bir ziyaret mekânı farklı şartlarda giriş imkanı sunacaktır size.

Peki idari sorunlara çözüm ne? Çözüm kurumlar üstü idarelerde; yani bugünlerde çokça kullanılan ortak akılda. Müze idarecileri, akademide kalem oynatan müzebilimciler, tüm kurumlarda kültür varlıklarından -siyaseten değil gerçekten sorumlu yönetici ve uzmanlar; arada bir akla geldikçe değil, düzenli aralıklarla bir araya gelse… Sorunlara ortak çözümler aransa… Bir milletin kimliğine iz bırakan tarihi eserler günlük politikalara alet edilmeden; gerçekten ayakta kalması, geleceğimize, çocuklarımıza aktarılması amacıyla konuşulsa… Kurumların ve insanların çıkarları değil kültür varlıklarının sorunlarına çözüm aransa… Çözülebilir.

Uzun soluklu koruyucu politikalar olmadan biz bugün İstanbul’da tam olarak kaç tane müze var, bunu dahi hesaplayamıyoruz. Yüz yılın sorununu ortadan kaldırmak için ortak akla, kurumlar ve idareciler üstü bir mekanizmaya ihtiyaç var. Bu ortak platformun pilot şehri İstanbul olur, Eskişehir olur, Bursa olur, Ankara olur. Sonrasında gelişir, tüm ülkeyi kapsar. Biz umut edelim, bakarız bir gün gerçek olur.

Not 1: İstanbul’da kaç müze olduğuna dair en güncel bilgiyi Foursquare sitesindeki İstanbul Müzeleri Tam Listesi’nden alabiliyoruz, buraya kaydedilmiş 131 müze var. Bu listede fazladan bazı parklar ve meydanlar da var ama eksik olmasındansa fazla olması yeğdir. İlgilenenler için listenin linki:

https://tr.foursquare.com/leventseckin/list/istanbul-m%C3%BCzeleri-tam-listesi

Not 2: Görseller, ilgili kurumların sayfalarından alınmıştır.