İo, Yunan mitolojisinde, nehir tanrısı İnakhos’un kızıdır. Baş tanrı Zeus, İo’nun güzelliğiyle büyülenir. Ancak İo, Hera Tapınağı’nda bir rahibedir ve Zeus’u reddeder. Zeus bunun üzerine İo’ya uykusunda musallat olur.
Bir kral olan İo’nun babası İnakhos, bir kâhine danışır ve kâhin “Ya kızın, ya da ülken!” der. Bunun üzerine babası, İo’yu ülkesinden kovar. Zeus biçim değiştirerek, ülkesinden sürülmüş İo’ya yaklaşır. Hera, bir şeylerden şüphelenerek Zeus’un yanına gelir. Bu durum üzerine Zeus, İo’yu gizlemek amacıyla beyaz bir ineğe dönüştürür ve bu hayvanla hiçbir ilişkide bulunmadığına dair Hera’ya yemin eder. İkna olmayan Hera, ineği hediye olarak eşinden talep eder. Zeus, her ne kadar fikrini değiştirmeye çalışsa da en sonunda İo’yu eşine hediye eder. Hera, Zeus’u uzak tutmak için ineği Argos Panoptis adlı yüz gözlü canavarın korumasında bırakır. Zeus, Hermes’i yollayıp Argos’u öldürtür. Bunu başarmak için, Hermes kavalını çalarak, Argos’un uykuya dalıp yüz gözünün her birinin kapanmasını sağlar. Hera, Argos’un gözlerini tavus kuşunun kuyruğuna koyar.
Bunun üzerine Hera, ineğe dönüşmüş İo’yu sürekli rahatsız etmesi için bir at sineği yollar. Kaçıp İstanbul Boğazını (veya o zamanki adı ile “Bosporus” yani öküz geçidi) geçen İo, Prometheus ile karşılaşır. Kafkasya’da zincirlenmiş olan Prometheus, İo’ya gelecekte insan haline kavuşacağını ve onun soyundan Herakles’in geleceğini haber verir. İo oradan Mısır’a geçer ve Zeus tarafından tekrar insana çevrildikten sonra Mısır kralı Telegonus ile evlenir.
Bir rivayete göre de, İo Mısır’a gittiği zaman, Hera ile Zeus bir anlaşma yaparlar. Anlaşmaya göre Zeus, İo’nun peşini bırakacaktır ve onunla temasa geçmeden onu bir oğlan çocuğuna hamile bırakacaktır. Hera, bunu uygun görür ve İo’yu insana dönüştürür. İo hamile bir halde eski haline kavuşur. Epophus isimli bir çocuk doğurur ve oğluyla Mısır’a yerleşirler, bölgede tanrı soyundan geldiklerine dair bir dedikodu yayılır. İo’ya İsis, Epophus’a Apep olarak tapınmaya başlanır. Epaphos, manevi babası Telegonos’tan sonra Mısır kralı olur. Nil Nehri’nin kızı Memphis ile evlenir. Libya adlı bir kızı dünyaya gelir.
Aiskhylos, “Zincire Vurulmuş Prometheus” tragedyasında bu hikâyeyi sahneye koyar. Orada Io başına gelenleri şöyle anlatır:
İstiyorsunuz madem, hayır diyemem
Açıkça anlatayım her şeyi size,
Ama doğrusu utanıyorum da
Tanrısal bir kasırganın nasıl
Allak bulak edip ben zavallıyı
Varlığıma yeni bir biçim verdiğini!
Geceler gecesi yapayalnızken odamda
Şöyle sözler duyuyordum düşlerim;
“Ey mutlu genç kız, niçin yalnızsın
Erkeklerin en yücesi özlerken seni?
Zeus yanıp tutuşuyor senin için,
Aphrodite’in gerdeğine girmek istiyor seninle.
Zeus’un isteğine karşı koyma sakın,
Kalk git Lerna’nın yeşil çayırlarına,
Babanın koyun, sığır otlaklarına,
Git ki Zeus görsün orada seni,
Doysun seni görmeye Zeus’un gözü.”
Ve bir gün canımı dişime alıp
Söyledim babama ne düşler gördüğümü.
O zaman babam Pytho’ya, Dodona’ya
Adam üstüne adam yolladı öğrenmek için
Tanrılar ne istiyor ne istemiyor diye
Ama gönderdiği adamlar dönünce
Karışık, karmakarışık sözler ediyorlardı.
Sonunda günün birinde
Anlaşılır bir söz geldi Inakhos’a
Bu söz açıkça diyordu ki babama;
At kızını evinden, yurdundan dışarı,
Gitsin Tanrılara bir kurbanlık gibi
Dolaşıp dursun dünyanın dört bir yanına
Yoksa Zeus yıldırımlarıyla
Çarpıp yok edecek senin soyunu.
Apollon’dan gelen bu sözleri duyunca babam
Kovdu beni, attı evinden dışarı.
Kendi için de benim için de kötü bir şeydi bu.
Ama ne yapsın, Zeus’tu onu zorlayan
Bir anda değişiverdi içim dışım
Birden şu boynuzlar çıktı başımdan.
Kerkhne’nin Lerna’nın tatlı sularına doğru.
Argos adında birini taktılar peşime
Bu, toprağın oğlu, asık suratlı çoban
Adım adım izliyordu beni,
Sayısız gözlerini dikerek üstüme.
Beklenmedik bir anda can verdi bu çoban.
Bense hep o belalı iğnenin zoruyla
Bu topraktan o toprağa koştum, durdum.
İo efsanesiyle Yunanistan yarımadasına Akdeniz uygarlığının birçok dinsel görüşlerini ve onlardan doğma efsaneleri kendine mal etme, asıl kaynakları Anadolu, Fenike ya da Mısır’da bulunan bu olguları kendi topraklarında merkezleme çabasının tipik bir örneğidir. Bu gerçeği ilk çağın ilk tarihçisi Heredot da gözlemlemiş olacak ki, Akdeniz’in doğusu ile batısı arasındaki büyük çatışmayı ele aldığı büyük eserinde İo efsanesiyle, bu konu bir masal değil de tarihsel bir olayın başlangıcı olarak ele almıştır. İnek biçimine girip karnında Zeus’un tohumunu taşıyarak kıtadan kıtaya atlayan ve geçtiği yerlere adını veren İo (İstanbul Boğazı’nın adı Bosporos, İnek Geçidi’dir) ve onun serüvenleri, onun dölüyle ilgili olarak sürdürülüp anlatılan efsanelerin böyle bir amaç gözeterek kurulmuşa benzemektedir.
Heredot, Perslerle Yunanlılar, yani Asya ile Avrupa arasındaki savaşın kaynağının kız kaçırma olayları olduğunu ve bunun ilk İo’nun kaçırılmasıyla başladığını yazar. Argos Kralı İnakhos’un kızı İo, deniz kıyısında oynarken Fenikeli gemiciler tarafından kaçırılıp Mısır’a götürülmüş. Buna misilleme olarak da Yunanlılar Fenike’de Tyt Kralı Agenor’un (Agenor İo’nun torunudur) kızı Europe’yi kaçırırlar. Bununla da kalmaz, Arganoutlar seferini düzenleyip Kolkhisli Medeia’yı da kaçırırlar. Bunun karşılığı da Paris’in Helena’yı kaçırması ve onun sonucunda Asya ile Avrupa’yı ilk büyük çatışmayla karşı karşıya getiren “Troya Savaşı”dır. Heredot, bu yorumu Pers bilgilerinden aldığını söyler ve sözünü ettiği kişi ve olayların efsanelik olduğunu, gerçek olsalar da Mısır, Fenike, Karadeniz ve Ege kıyılatı arasında böyle önemsiz olaylarla nasıl bir ilişki kurulabileceğini açıklamaz. Fakat sonrasında Mısır’dan söz ederken, bir boğa biçiminde tapınılan Apis tanrının adı Yunanca Epaphos’tur, der. Böylece İo’nun da, oğlu Epaphos’un da Mısırlı tanrıların Yunan karşılıkları olduğunu kabul eder.
İo’nun kişiliğine ve efsanesine daha bir kutsallık veren bu öyküden sonra Prometheus İo’ya kaderin kendisine neler hazırladığını bildirir. Mısır’a varacak, orada yeniden insan biçimine girecek ve Zeus’un oğlu Epaphos’u doğuracaktır. Akdeniz’in güney ve doğu kıyılarına yayılan bir kral soyunun atası oalcaktır. Dölleri soylarının kaynağı olan Yunanistan’a döneceklerdir. Bir efsaneye göre, İo’nun başına bir olay daha gelir. Kuretler Epaphos’u kaçırırlar ama Hera’nın bu oyunu da boşa çıkarıldıktan sonra Io, Mısır’a döner ve orada bir tanrıça gibi tapınılır. İo’nun Mısır tanrıçası İsis’e benzetilen efsanevi bir kişi olduğunu aşikârdır.
Aynı zamanda Jüpiter’in küçük fakat etkili volkanlarıyla ünlü uydusu İo, Galileo Galilei’nin 1610 yılında keşfettiği Jüpiter’in dört büyük uydusundan biridir ve adını da İo’dan alır.
1988 Bursa doğumlu. Erciyes Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü kazandıktan sonra bir dönem Güney Kore Hallym Üniversitesinde burslu okudu. Mezun olduktan sonra eğitim, satış, halkla ilişkiler gibi farklı alanlarda çalıştı. Yeni Nesil Gazetecilik Eğitimi’ni başarıyla tamamladıktan sonra medya sektörüne de adım atmış oldu. Bir yandan Yaratıcı Yazarlık ve Derin Okuma Atölyeleri’ne devam ederken diğer yandan TV program sunuculuğu yaptı. İlk öykü kitabı Çağıran Uzaklar 2014 yılında Potkal Kitap tarafından basıldı. 2016 yılında “Pelikül Düşler” adlı ilk resim sergisini gerçekleştirdi. Şimdi yazmaya ve çizmeye devam ediyor.