Ötekileri Görmek, gerçek hayattan yola çıkarak bir araya getirilen travmatik yaşam öykülerini –kadına şiddet ve mülteci meselelerini- konu alan bir ilk kitap.

Geçtiğimiz şubat ayı Librum Kitap tarafından yayımlanan kitabın yazarı Yağmur Ertekin’le yazmanın anlamından, kadına şiddetten, mülteci sorunundan ve pandemiden konuştuk.

Sevgili Yağmur Ertekin, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, asker kızıyım. İlkokulu ve ortaokulu çeşitli Anadolu ilçelerinde tamamlayarak lise öğrenimime Ankara Süleyman Demirel Anadolu Lisesinde devam ettim. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde okumaya başladım ve üniversiteden 2010 yılında mezun oldum. Aynı sene Aile ve Çalışma Sosyal Politikalar Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Müdürlüğünde uzman olarak görev yapmaya başladım ve halen burada çalışmaya devam ediyorum.

Yazı yazmaya nasıl başladınız? Yazmak sizin için ne ifade ediyor?

Yıllardır küçük öyküler yazıyordum fakat kimseye okutmuyordum. Nihayet kabuğumu kırdım ve kitap yazmaya karar verdim. Açıkçası yazmak, kurgu yapmak benim için eğlenceli bir eylem. Fakat bu eylemi gerçekleştirirken anlamlı konulara değinmiş olmak da beni huzurlu kılıyor.

Ötekileri Görmek ilk kitabınız. Bu kitabı yazma fikri nasıl doğdu?

Haberlerde Iraklı bir Türkmen kızın tecavüze uğradığını ve ailesi tarafından reddedildiğini okudum. Ailesinin terk ettiği bu kızcağız tanımadığı bir adama güvenmişti ve bu adam da onu kadın satıcılarına pazarlamıştı. Bu haberden çok etkilendim ve bu konuyu araştırmaya karar verdim. 

Kısaca bahsetmek gerekirse kitap bize ne anlatıyor?

Kitabı yazmadan önce mülteci ve kadına şiddet konularını içeren kitapları inceledim, elliye yakın mülteci ve göçmen ile görüştüm. Kitapta Irak, İran, Rusya ve Afganistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmış insanların hikâyelerine yer verdim. Kitapta özellikle kültürlerin bir araya gelmesini sağlamaya çalıştım. Mesela Afgan ile İranlıyı Türkiye’ye geliş yolunda kesiştirdim.

Gerçek hikâyelerden esinlendiğiniz bu öyküleri yazarken karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Bize yazma sürecinizden biraz bahseder misiniz?

İranlı bir kadından bahsettiğim hikâyede çok az kurgu var ve kadın hayatını bana anlatırken gözyaşlarını tutamadı. Onun hikâyesinden etkilenmemek elde değildi, dinlerken ben de kendimi tutamadım, ağlamaya başladım. Ruslara Facebook gruplarından ulaşmaya çalıştım fakat pek sıcak karşılamadılar. Ruslar iletişim kurmakta en çok zorlandığım kişilerdi. Iraklı Türkmenlerin Türkçesi iyi olduğu için onlarla kolay anlaştım. Genel olarak bu hikâyeler beni depresif moda sokmuş olsa da farkındalığımın artmasına yardımcı oldu ve hayata bakış açım değişti.

Kadına şiddet, birçok toplumda çağımızın en büyük sorunlarından. Bu sorunu önlemek adına yeterli düzeyde adımın atılmamış olması sizce bu sorunu besliyor mu?

Evet, kesinlikle besliyor. Dünyada kadına şiddet özellikle ekonomik, siyasal ve etnik sorunlarla iç içe giderek artmaktadır. Bugün dünyadaki kadın nüfusunun yarısı eşlerinden şiddet görüyor. Adımlar bireysel değil, toplumsal düzeyde atılmalıdır. Şiddetten bahsederken bambaşka insanlardan bahsetmiyoruz, kendimizden de bahsediyoruz aslında. Herkesin birlik olması ve bu amaçla yapılan eylemler üzerinde yeniden düşünmesi gerek. Değişim ve dönüşümden hepimiz sorumluyuz. Yaşadığımız şiddet, bireysel olarak yaptığımız yanlış seçimlerin sonucu değil; içinde yaşadığımız ve çoğu kez farkında olmadığımız, bir şekilde şiddeti doğuran ve besleyen değerler, düşüncesizlikler, eşitsizlikler rol modelleri ile dolu toplumun sonucu. Şiddete uğramış kadın toplum tarafından yalnızlaştırılmayıp desteklenecek midir yoksa erkeğin haklı güç gösterisi gibi görülüp meşrulaştırılacak mıdır? Kitabımda da yazdığım gibi bakmak etkendir; görmek edilgen. Bakmak soyut; görmek somut düşünmektir. Tenin ardındaki canı fark etmektir. Çevremizde kadına şiddet olayı o kadar çok var ki, görüyoruz ama bakmıyoruz.

Bu tarz eserlerin okurlar bağlamında toplum üzerinde etkili olduğunu düşünüyor musunuz?

Ötekileri Görmek’i okuyan kişilerin genel tepkisi, göç eden kişilerin neler hissettiğini artık anladıklarını söylemek oldu. Göçmenlerin de isteği mutlu, sakin bir ev ve güvenli bir hayat. Çıkılan bu yolda cesaretin tek kaynağı çaresizlik. Dilini, dinini, kültürünü bilmediği bir ülkede insanın kendini yeniden inşa etmesi hiç de kolay değildir. Mesleğin, statün, ailen, tanıdıkların, tanıdık sokakların, sevdiğin mekânlar, lezzetler…  Anlatacağın ve anlayacağın dile sahip olmadan hayat hikâyenin hiçbir anlam ifade etmediği bir coğrafyada tutunabilmek zor. Bu insanlara karşı anlayışlı olmamız gerekiyor. Barış, sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı müddetçe yeryüzüne örülen her beton duvarın altına onlarca, yüzlerce tünel kazılacak, kadınların göçü devam edecek!

Kadına şiddetin yanı sıra mülteci sorunlarına da değinerek toplumsal sorunların mağdurlarının sesi oluyorsunuz yazarak. Okurların geri dönüşleri nasıl?

Savaşlar 20. yüzyılda 200 milyonu aşkın insanın yaşamına mal oldu. Büyük güçler arasındaki hegemonya mücadelesi milyonlarca çocuğu yerinden ederken bitmeyen kronik savaşların stratejik coğrafyada yer almasına yol açtı. Savaşlarda, çatışmalarda, sınırlarda, evde, işte hızla küreselleşen kadına yönelik şiddetle akıllara yerleşen 21. yüzyıl dünyasında kadın ticaretine ve istismara maruz kalan kadınların sayısı yılda 700.000 ile 4.000.000 arasında değişiyor. Avrupa ülkelerinin arka bahçelerinde, varoş ve şehir cephelerinde seks kölesi kadın sayısının 120.000 ile 500.000 arasında olduğu tespit edilmiştir. Ötekileri Görmek, gerçek hayatlardan esinlenerek yazılmış bir kitap olduğu için dikkat çekti.

Pandemi süreci sizin için nasıl geçti? Size getirileri veya sizden götürdükleri nelerdir?

Pandemi sürecinde asosyal oldum fakat bu durum daha çok kitap okumama vesile oldu. Bu sebeple bana getirisi oldu diyebilirim.

Bir yılı aşkın bir süredir deneyimlediğimiz bu süreçte insanlar daha çok içlerine kapanıp kendileriyle baş başa kaldılar. Bu durum okurlarda ne gibi bir dönüşüm meydana getirdi? Sizce iyi bir okur olmanın tanımı nedir?

Benim gibi bu süreci okuyarak değerlendirenler olduğu gibi dizi izleyerek ya da oyun oynayarak vakit geçirenlerin olduğunu biliyorum. İnsanlarda genelde bilindik yazarların kitaplarını alıp okuma alışkanlığı var. Biz yeni yazarların önlerinin açılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.

Son dönemlerde evlere kapanmayla birlikte insanların sanatsal faaliyetlere ilgisi de arttı. Bunun geçici bir durum olduğunu varsayabilir miyiz yoksa bu alanlara daha farkındalıklı bir yaklaşım gözlendiğini söyleyebilir miyiz?

Sizin de söylediğiniz gibi bu süreçte insanlar daha çok içlerine kapanıp kendileriyle baş başa kaldılar.  Bu da sanatsal faaliyetlere ilgilerini artırmış olabilir. Ben yaz gelince insanların daha hareketli bir hayata yeniden döneceklerini düşünüyorum fakat bu süreçte kazanılanlardan vazgeçileceğini sanmıyorum, yani daha farkındalıklı bir yaklaşım içinde olmaya devam ederler.

İkinci kitaba dair planlarınız mevcut mu? Bu defa ne tür bir çalışma bekliyor okurları?

İkinci kitabım şu an editörde.  Dünyayı kasıp kavuran korona virüs sürecini anlatan yeni bir kitapla okurlarımın karşısına çıkacağım. Kitapta, hastanede geçen olayların yanı sıra daha önce tanıdığı Fatih ile hastanede karşılaşan Bahar’ın onu ve ailesini affetmesi konu ediliyor. Kitabın teması affetmek üzerine. Bir okur heyecanı ile kitabımın raflara konmasını bekliyorum.

Son olarak kitabınızla alakalı okurlara neler söylemek istersiniz?

Her iki kitabım da manevi değeri yüksek kitaplar. Ötekileri Görmek, kadına şiddet ve mülteci konusu üzerinde dururken basım aşamasında olan ikinci kitabım salgının kıyısında affetmek gibi ulvi bir meseleye parmak basıyor. Okurların kendi hayatlarından parçalar bulacağını düşünüyorum.