Tarih yalnızca insan faaliyetlerini mi konu edinir? Hayvanların tarih boyunca başlarına gelenler zoolojinin ilgi alanı mıdır? Eğer öyleyse bile, insan-hayvan ilişkilerinin sonucu olarak bir “hayvan sömürüsü tarihi”nden söz edilebilir mi?

İnsanmerkezci Tarihyazımı

Tarihyazımı çağlar boyunca çeşitli evrelerden geçti. Geçmişte çoğunlukla devlet görevlilieri bu işi üstleniyordu. Dolayısıyla yazılan tarihler savaşlardan, ülkeler arası anlaşmalardan ve büyük şahsiyetlerin hayatlarından ibaretti.

Siyasi tarih olarak da adlandırılan bu büyük tarih anlatısı geleneği uzun yıllar devam etti. Yirminci yüzyılda Annales Okulu’nun çalışmalarıyla toplumsal tarih anlayışları söz konusu olsa da yine odak nokta toplum, yani insanlardı.

Tarihyazımında Mikro Alanların Konu Edinilmesi  

Klasik tarihçilik anlayışının önemini kaybetmesi; toplumun alt tabakasındaki yurttaşlar, kadınlar, mutfak kültürleri veya teknolojik aletler gibi spesifik alanlar hakkındaki tarihlerin yazılmasına yol açtı. Tarihin konu edindiği alan hacmi artmasına rağmen, bin yıllar boyunca insan türünün içli dışlı olduğu hayvanlar, tarihçilerin ilgi alanına girmedi.

Peki, bir tarihçinin “hayvan” tarihini konu alan bir eser yazması mümkün mü? Bu sorunun yanıtını vermek için, “Tarihyazımının sınırları nedir?” ve “Tarih neyi konu edinir/edinmeli?” sorularını yanıtlandırmak yerinde olur.

Tarihyazımının Sınırları

Maksadım “Tarih nedir?” gibi eski ve kapsamlı bir tartışmayı gündeme getirmek değil. Fakat “Hayvanların tarihi yazılabilir mı?” sorusunu anlamlandırmak için bu sorular üzerine düşünmek gerekiyor.

Biraz açalım: Hayvanların geçmişlerine baktığımızda, insanlardan farklı bir gelişim süreci izlediklerine tanık oluruz. Onların gelişimleri çoğunlukla evrimseldir. Evrimsel süreç ise yüz binlerce yıl sürebilir. Bu demek oluyor ki, günümüzden bin sene önce yaşayan bir tilkiyle, şu an yaşayan bir tilki aşağı yukarı aynı özellikleri taşır.

Homo-sapiens ise çok daha hızlı ve karmaşık bir süreç izler. Bilincin oluşmasıyla, yani primatın insan hâline gelmesiyle birlikte tarım, icatlar, evler, şehirler ve savaşlar insanlık tarihinin ana hatlarını oluşturmuştur. Yani, bundan 50 sene önce yaşayan bir insanı anlamak hatta aynı zaman diliminde dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan iki insanı anlamak oldukça güç hâle gelmiştir.

Bu durum, insanı ve insanın yapıp ettiklerini tarih çalışmalarının biricik öznesi hâline getiriyor. Bununla birlikte hayvanların tarihçilik alanına konu olmamaları ise -en azından benim için- hâlâ tartışmalı bir mesele.

Hayvan Sömürüsünün Tarihini Yazmak

Bundan bin sene önce yaşayan bir tilkiyle şimdikinin aşağı yukarı aynı özellikleri taşımasından bahsetmiştik. Dolayısıyla bir biyolog, zoolog veya belgeselci günümüzde yaşayan tilkileri gözlemleyerek tilki hayvanı hakkında genel bir kanıya sahip olabilir. Eğer geçmişteki tilkilerle şimdikiler arasında evrimsel farklılıklar bulunuyorsa da laboratuvar ortamında incelenen tilkiler bu farklılıkları gözler önüne serebilir.

Buraya kadar; hayvan bilimcilerin veya belgeselcilerin, tarihçilerin yapacağı görevi üstlendiklerini düşünebiliriz. Fakat bir noktanın es geçilmemesi gerekiyor. Yeryüzündeki birçok hayvan geçmişteki bedensel özelliklerini korusa da geçmişte bulundukları konumdan çok uzaklaşmış durumda. Hayvanların içinde bulundukları mevcut konumla geçmişteki arasındaki farkların ise bir tarihçi tarafından incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

İnsan faaliyetleri, geçmişteki birçok hayvana hasar verdi ve vermeye devam ediyor. Bunlar; hayvancılık, gıda-ilaç-moda sektörü, endüstri, uluslararası ticaret gibi insanların oluşturup sürdürdüğü faaliyetler. Peki, insanların verdiği bu hasarın bir tarihsel incelemesi yapıldığında ortaya çıkan bir tarih eseri midir? Yoksa özne hayvanlar olduğu için bir hayvan araştırması mıdır?

Her hâlükârda, böyle bir çalışmaya olan ihtiyacın varlığından söz edebiliriz. Hayvancılık, sanayileşme veya endüstri gibi olguların tarihleri yazılsa da -en azından benim rastladıklarım- yalnızca insan faaliyetlerine odaklanan bir gelişim sürecini anlatıyordu. Bana kalırsa bu tip eserler hayvan sömürüsü bağlamındaki bir hakikati ortaya çıkarmıyorlar.

Söz gelimi, tilkilerin kürkleri için yetiştirilen hayvanlar olduklarını yazmak ve bu ticari faaliyetin tarihsel gelişimini ortaya koymak yeterli değil. İnsanın, kürkü niçin albenisi olan bir nesne hâline getirdiğini görmek ve bunu anlatabilmek önemli. İşte o zaman tilkilerin ne olduklarını anlayabiliriz. İşte o zaman, tarih (bilimi), görevini tamamlamış olur.