Zavallı Marguerite… Zavallı Kamelyalı Kadın… Zavallı ben… Ruhumda ölüme giden insanların ümitsiz bekleyişi var. Bazen ölümü o kadar istiyorum ki! Fakat bazen de ondan o kadar korkuyorum ki! Mümkün olsa canımı ellerimin arasında sıkı sıkı saklayacağım…” (1)

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü üçüncü sınıf öğrencisiyken Kenter Tiyatrosu’nda sergilenen “Martı”da figüran olarak sahneye çıkar ilk kez Yeşim Koçak. Okan Yalabık, Engin Hepileri de “Martı” da yer alan genç oyunculardır. Hemen sonrasında, Marget Edson’un “Nükte”sinde Yıldız Kenter, Şükran Güngör, Lale Belkıslı kadroda hemşire rolünü üstlenir.

Mutludur, heyecanlıdır. Dahası sahnede sözünü söylemeye, dinletmeye hazırdır.

Ve bir yaz sonu, ABD’den dönen Yıldız Kenter, tam da gece yarısına doğru Yeşim Koçak’ı arar, “Sana bir armağanım var,” der. Armağan; David Auburn’un yazdığı “Çözüm” adlı oyundur ve Yeşim Koçak için bir dönüm noktası olacaktır “Çözüm”.

2002 yılında dört önemli ödül birden kazanır yaşar kıldığı karakterle. Avni Dillgil, Magazin Gazetecileri Derneği tarafından “Umut Vadeden Kadın Oyuncu” ödülleri, Afife Tiyatro Ödülleri kapsamında “Yeni Kuşak Başarılı Kadın Oyuncu Ödülü” ve 21.Yüzyıl Eğitim – Kültür Vakfı tarafından verilen Vasfi Rıza Zobu Başarı Ödülü.

“Aşk Çemberi”, “Inıshmorelu Yüzbaşı”, “İki Hayat Sonra” ,”Gece Mevsimi”ndeki başarıları adeta Helen Edmundson’un oyunlaştırdığı “Anna Karenina” nın bir ön provasıdır. Ve Yeşim Koçak soluk kesici bir performansa daha imza atar Anna Karenina rolüyle. Müşfik Kenter, Şükran Güngör, Tilbe Saran, Cüneyt Türel, Mehmet Birkiye, Yıldız Kenter, Kadriye Kenter ile çalışır. Yurt içi, yurt dışı turneler, oyuncu asistanlığı, provalar, ödüllerle geçen bütün o yıllar.

Küçük köpekli kadın kompozisyonuyla Anna’dan önce belleklere yerleşmiştir aslında. Ve ciddi bir rahatsızlık… Hayır, tiyatrodan kopmaz. Riskleri yedeğine alır. Devam eder, ölümüne bir koşudur belki de bu. Hayatını gerektiğinde ortaya koyarak, hayatı tiyatroya berdel kılarak.

“Anna Karenina”nın ardından, Orhan Alkaya’nın davetiyle İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda Haldun Dormen’in yönettiği, bir Feydau eserinde, “Onlar Ermiş Muradına”da, harika bir kompozisyondadır. Yorumculuk çoktan yaratıcılığa dönüşmüştür artık.”Mefpfisto”,”Marat-Sade” ve yönetmenliği denediği “Mutfak Söyleşileri”.

Alkışlar. Hep alkışlar.

2012’nin Ocak ayında “Rosenbergler Ölmemeli”de bilenmiş oyunculuğuyla yepyeni, bambaşka bir Yeşim Koçak vardır sahnede. Dönem kostümleri ve eşsiz oyunculuk tekniğiyle kendini aşar adeta. Tüm detaylarıyla “en iyi”de birleşen üstün, disiplinli, kılı kırk yaran oyunculuğuyla muhteşem bir persona’ya ruh üfler. Şimdi düşünüyorum da, o karakteri herhalde kimse Yeşim Koçak gibi yaşar kılamazdı. Ve “Oyun “. Bir başka yüz akı.

İBBŞT dışında “İkinci Kat”ta “Bulanık”, Tiyatro Boyalı Kuş’ta “Matmazel Julie”, Aysa Yapım’ın “Cam” ve tekrar Tiyatro Boyalı Kuş’ta  Melek Kobra’nın hayatından yola çıkılarak R.Ertuğ Altınay’ın yazdığı “Melek”te rol alır.

Alexander Dumas, Kamelyalı Kadın. Metresi için yazmış. Ne severim! Keşke Darülbedayi sergilese de beni oynatsalar. Oynatmazlar ki! Ya Cahide’ye verirler o rolü ya Bedia’ya. Zaten bu haldeyken hizmetçi rolü bile vermezler ya neyse. Şişman kadınlara rol var, ihtiyarlara da. Çirkinlere, kamburlara, çarpıklara, yamuklara, sıskalara, bodurlara, kellere, fodullara, hepsine, hepsine rol var da bir veremlilere yok… Sahnede kan tükürmeye başlarsan olmaz elbet. Çok şükür aylığımı kesmediler. Böyle bile kıt kanaat geçiniyorum, o aylık da olmasa Yeni Cami önünde mendil açacaktım herhalde.” (2)

“Melek” Yeşim Koçak’ın sanat hayatında çok önemli eşiklerden biridir kuşkusuz. Ve bu eşik bir sonraki eşikte duran başarıyı ona ulaştırmakta gecikmez. 

2014’ün ilk aylarında “Vakti Geldi”de yaşar kıldığı gazeteci kız karakteriyle Yeşim Koçak bir kez daha bir oyuncunun varabileceği sayılı doruklardan birinde bulur kendini. Yer yer boyutlandırıcı, atmosfer yaratıcı, vurgulayıcı hatlar çizerek, bulup ortaya çıkartarak gazeteci kızın ruhsal sarsıntılarını, içsel yolculuk/sürgünlerini olağanüstü bir biçimde izleyiciye aktarır. Üstelik yine sıra dışı, dengeli, iz bırakan, tekrara düşmeyen bir yorumla. Yeşim Koçak her zamanki titizliğiyle hemen her sahnede bir senfoni yazar gibidir oyun boyunca. Çok gerçekçi rol çözümlemelerine eşlik eden, estetik duyarlılıklarla alaşımlanmış oyunculuk üslubu, defalarca kutlanacak bir başarıyı beraberinde getirmiştir doğal olarak.

Üstün Akmen “Bir sır ne kadar gizli kalabilir” başlıklı yazısında şöyle diyor:

“Yeşim Koçak ise gerek sahne kullanımı, gerekse uyumlu ve tutarlı yürüyüşü, duraklamalarıyla, özdeşleştiği karakterle oyuna yadsınamaz boyutta ciddi bir katkı sağlıyor.” 

“Çürük Temel”, “Martı” , “Topuklu Terlik Süt Yapar”, “Mora” ve  2020- 2021 sezonunda bir kez daha “Melek” ile izleyici karşısına çıkar Yeşim Koçak.

Rüstem Ertuğ Altınay’ın yazdığı, Jale Karabekir ‘in yönetmen olarak, tüm detayları büyük bir başarıyla sahneye taşıdığı, dramaturjisini Sinem Özlek, müzik tasarımını Deniz Noyan, ışık tasarımını Murat Özdemir, kostüm tasarım / uygulamasını Aysel Doğan ve Sibel Usanmaz, sahne tasarımını Cihan Aşar’ın, efekt tasarımını Nuri Hafif, fotoğraf çekimlerini Nesrin Kadıoğlu’nun üstlendiği “Melek”te Yeşim Koçak zirvede oyunculuğuyla bir defa daha alkışı hak eder.

Fiziği, beden dili, sesi, kısaca tüm yeteneğiyle MELEK KOBRA’ya hayat veren Koçak, yorumladığı karakterin, duygu geçişlerini, ruh durumlarını, her türlü övgüye değer biçimde sergileyerek yine belleklerden silinmeyecek bir yoruma imza atar.

(Bu arada belirtmeliyim ki, Jale Karabekir’in yaşayan ve yaşatan, üst düzey rejisi izleyiciyi bir anda sarıp sarmalıyor. Her mizansen, her ayrıntı özenle ele alınmış, adeta mücevher gibi işlenmiş “Melek”te.)

Yeşim Koçak birikim, duyarlılık, düşünce, yorum, sağduyu, denge ve umudu hep diri tutan bir kimliğe sahip her şeyden önce. Yaşama, çevresine, mesleğine, kendisine olan saygısı, aşırı kerte gelişmiş sorumluluk duygusu olan bir insan. Konuştukça daha da hissediyoruz bu yanlarını. Çoğaldığımızı, varsıllaştığımızı hissediyoruz karşısında.

(1,2) “Melek” Rüstem Ertuğ Altınay