Çocuk, masa üzerine yayılmış oyuncakları arasında masal kitabını arıyordu. “İşte buradasın,” dediğinde yüzündeki mutluluk değerdi görülmeye. Yatağına uzanıp “Hazırımm,” diye keyifle seslendi. Aradan fazla zaman geçmeden annesi yanına gelip oturdu başucuna. “Okur musun?” diye kitabı heyecanla uzattı ama almadı kadın. “Oğlum, hayallerinle arana masalları sokmayalım.” Başını öpüp pencereye yönelince annesinin kaytardığını hissetti. Kadın perdeleri çekip söndürdü ışığı. Son bir kez odaya bakıp çıktı.

Kibarca baştan savılmıştı ama vazgeçecek değildi. Komedine uzanıp aldı el fenerini. Çevirdi sayfaları. Işığı devlerin, kurt adamların, cadıların üzerine daha fazla tutuyordu. Canavarların çizimleri ilginçti kahramanlardan. Masala kendini iyice kaptırdığı bir anda büyük bir patlama oldu sokakta. Kitabını atıp yorganı kafasına çekti. Gözleri sım sıkı kapalı bağırdı avaz avaz. Baktı olacak gibi değil susup dışarıya dikkat kesildi. Yükselen çığlıklar doldu kulaklarına. Toplayıp cesaretini yataktan fırladı. Bir gözü perdede diğeri kapıda.

Nefes nefese kola uzanmıştı ki açıldı kapı. Kadın çocuğu yakalayıp kaygıyla sordu “Oğlum ne bu acele?” Çocuk iyice korkmuş, işaret edip pencereyi “Anne açma!” diye uyardı. Kadın perdeyi tutup “Neyden korkuyorsun!” diye küçümseyerek sordu. “Hayallerimden korkuyorum.” Gülümsedi kadın. “Hayallerinle arana hiçbir şey sokmamalısın.” Çekince perdeyi büyük bir canavarla geldi göz göze. Pencereden içeri uzandı sivri parmaklı eller. Kadını yakaladı.

*Emrah Kirişçi