Herkesin kendini izole ettiği günlerden bir akşam geç vakit olmasa da işten çıkmış –belki açıktır diyerek- Dost Kitapevi’ne uğramıştım. Karantina nedeniyle dergi raflarını boş görmeyi beklerken dolu doluydu. Önceki yıllara kıyasla günümüzde basılı fotoğraf dergileri bir elin üç parmağını geçmezken rafta Uzak derginin ikinci sayısını buldum. Birinci sayısından haberdar olsam da elime bir türlü geçememişti. Karanfil Sokak, sessizliğini yağmurla büyütürken dergiyi alıp çıktım. Yüzümde maskem, ellerimde eldiven yağmurun altında Martı’yla tren istasyonunun yolunu tuttum.

İzmir’de Tuncay Dersinlioğlu yönetmenliğinde çıkan Uzak, birbirinden değerli fotoğrafçıları ağırlıyor. Yeni sayısının konusunu belirleyen ise “Ruhlarımızı tazeleyen ilk sayının ardından yeni bir sorumuz var. Yaşadığımız yerleri neden terk ediyoruz? Ne kadarını beraberimizde götürebiliyoruz? Mekânla kurduğumuz bağ bizi nasıl etkiliyor? Zamanın mekân üzerindeki yıkıcı etkisi bize ne hissettiriyor? Orda olmak veya olmamak neden bu kadar önemli? Peki neden geri dönüyoruz?”  sorularıdır. Tuncay Dersinlioğlu’nun sorduğu bu sorulara yanıt veren birbirinden önemli çalışmalara tanık oluyoruz Uzak’ta.

2012-2017 yılları arasında yirmi beş ülkede çekilen fotoğrafların bir araya geldiği Emin Altan’ın Chaosmos çalışması bakış açımızı yeniden kuruyor. 2012 yılında projesine başlayan Emin Altan çıkış nedenini şu sözleriyle tamamlar. “Endüstri devrimi sonrası bunalım ve nihayetinde çöküşün izlerine odaklanmış, belgesel olmaktan uzak, öznel algı ve kişisel gözlemlere dayanarak yaratılmış bir distopik kurgu ile yüzleşme arayışıydı. (…) Sınır tanımaksızın doğa ve ‘Öteki’ üzerinde egemen olma tutkusunun, emeğine yabancılaşan insanın parçası olduğu doğa ile birlikte kendisine de yabancılaştığı ve nihayetinde kendi türünü yok ettiği bir sürecin izlerini taşıyan bir proje oldu Chaosmos.

Emin Altan – Chaosmos

Bu çalışma, insandan koparılmış hiçbir yapının ve ideolojinin ölümsüz olmadığının göstergesi olmayı amaçlamaktadır.” diyen Cevahir Buğu’nun Buzluca Anıtı adlı çalışması bambaşka bir dünyaya sürükleyen kapıyı açarak ütopik bir deneyim yaşatıyor bizlere.

Cevahir Buğu- Buzluca Anıtı

Eve dönüş hâllerini kendi yaşamsal deneyimlerle yeniden inşa ederek ait olduğu “Tenha”lığına kavuşan Tuncay Dersinlioğlu’nun çalışması, dönüş hikâyesidir. Kent-köy ilişkisinin detaylarını fotoğraflarla gösterir. Er ya da geç ait olduğu mekânına (tenhalığına) dönüyordur insan.

Tuncay DersinlioğluTenha

1974’te Kıbrıs’taki savaş sonrası yaşanan göç ve bölünme sonucunda terk edilmiş olan, atıl hale gelen mekânların bende uyandırdığı arada kalmışlık, tekinsizlik, belirsizlik, aidiyetsizlik ve sahipsizlik gibi hisleri görünür kılabilmek için kronotop bağlamında fotoğraf yoluyla mekân, zaman ve kişiler arasındaki ilişkileri irdeleyeme çalıştım.” der İsmail Gökçe “Araf” çalışması hakkında. Fotoğraflara baktığımızda tekinsizlik duygusunu çok güçlü hissediyoruz.

İsmail Gökçe – Araf

Evren Özesen’in “Yol” çalışması, doğup büyüdüğü ve yaşadığı ilklerini biriktirdiği bir şehre götürüyor. Önce pencereden seyrettirip ardından sokaklarına çıkarıp gezdiriyor bizleri. Baktığımız her fotoğraf, Evren Özesen’in evindeki mahremiyetini fısıldıyor.

Evren Özesen- Yol

Varoluşsal bir okuma olarak “Berrak Sessizlik”e yeni bir açıdan yaklaşan Dilara Arısoy, çağın içerisinden yanıtlıyor soruları. Sessizliğin berraklığını anlatan fotoğrafları kendi sessizliğimizle tanıştırıyor.

Dilara Arısoy- Berrak Sessizlik

Mekân-bellek ilişkisine tarihsel bir açıdan yaklaşan Sinan Kılıç, “Kentin Kayıp Belleği Austro Tütün Deposu” çalışması, zamanlar arasındaki köprünün nasıl yıkıldığını ve yıkılışın ardındaki boşluğun yarattığı deformasyonu anlatır. Kentin varlığını ezip geçen yapıların yokluğu kanayan bir yara gibidir. Kabuk tutmaz. Onarılmaz. Sinan Kılıç’ın da dediği gibi “Bir kentin belleğini oluşturan katmanın yerle bir olduğunu izlemek öfke ve hüzün yaratıyor.

Sinan Kılıç – Austro Tütün Deposu

Elbette fotoğraf çalışmalarıyla sınırlı değil Uzak. Beril Erbil, Nevzat Onur Çapalov, İlknur Atalkın, Işıl Erbil yazdıklarıyla dolu dolu kılıyor.

Basılı kaynakların azlığını düşündüğümüzde ülkemizde yapılan çalışmalara, fotoğraf sanatçılarına ulaşabilmek adına önemli bir köprü oluşturuyor fotoğraf dergileri. Çalışmaların okurlara daha sık ulaşabileceği daha nice fotoğraf dergilerinin var olmasını ümit ederken Uzak derginin bizleri nice yazar ve fotoğrafçıyla tanıştırarak uzun ömürlü olmasını temenni ediyorum.