Eskişehir’in en yeni yüzü, Odunpazarı’nda kapılarını ziyaretçiye açan Odunpazarı Modern Müze yani OMM. Koleksiyonunda çağdaş sanat eserlerini barındıran OMM farklı mimarisi ile eski şehre -Eskişehir’in eski mahallesi Odunpazarı’na- modern bir kapı aralıyor; kapının ucu nereye çıkacak dersiniz?

Bir müddetten beri yeni sergi hazırlıkları dolayısıyla kapalı olan OMM, 10 Aralık 2021 günü “Maziye Bakma Mevzu Derin” başlıklı sergisi ile kapılarını ziyaretçisine tekrar açtı. Gelenekselle çağdaşı buluşturan farklı mimarisi, ayrı bir galeri niteliği taşıyan müze mağazası, çalışmak için de hoş bir ortam olan müze kafesi ve şık mı şık restoranı ile OMM, Odunpazarı’na gitmek için zaten yeterli bir sebepti. Bu yeni sergiyse günümüzün en önemli sorunlarından bazılarına dikkat çekiyor. “Maziye Bakma Mevzu Derin, geçmişten günümüze birey ve toplum arasındaki ilişkide bireye ve kimliğe biçilen rollere, toplumsal normlara dayanan alışkanlıklara ve ‘öteki’yi tanımlama biçimlerimize odaklanıyor.”

Sergi, geleneksel izlerin yoğun olduğu bu eski mahallede, yepyeni bir mimari yapının içinde; aidiyet, adaptasyon, kabul görmeme, meydan okuma gibi çok çeşitli insan hâllerini deneyimlememize imkân yaratıyor.

Eser yoğunluğu binanın önüne geçmiyor, nerede olduğunuzu unutturmuyor ama her bir görsel, her bir materyal toplumdaki kimlikleri sorgulamak için bir ışık yakıyor. Etnik aidiyetler, güvenlik ve cinsiyet meselesine dair sorular dönüyor aklınızda örneğin.

Daha fazla ipucu vererek sergiyi gezme imkânı bulacakların keyfini kaçırmak yerine, OMM’nin modern mimarisiyle biraz daha ilgilenelim. OMM öncelikle şu soruları akla getiriyor: Mimari, çağdaş müzeciliğin neresinde yer alıyor? Müze binalarının bir anlatısı olmalı mı? Yöresel ve geleneksel ölçüler çağdaş mimariye ne kadar yansımalı?

2010 yılında Bayburt’ta -Bayburt’un dahi 45 kilometre uzağında- çok kıymetli Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’ın açtığı ve kanaatimce bölgesel kalkınmada müzelerin rolünü anlamamıza yarayan en önemli adım olan Baksı Müzesi başta olmak üzere çağdaş müzeler, 2000’den önce ve sonra Türk müzeciliğini dikkatle gözden geçirmek gerekliliğini hatırlatıyor.

Kısa bir anımsama, anımsatma: Cumhuriyet’in ilk yıllarında elde ne varsa onu kullandığımız müzeleri, imar planlarının yapıldığı 1940’lardan 1980’li yıllara değin mimarileri birbirinin aynısı olan devlet müzeleri takip etti. Çeşit azdı, arkeoloji ve etnografya müzeleri ağırlıktaydı. 1980’lerde başlayan tarihi binaları müze olarak ziyarete açma hareketi, bugüne kadar devam etse de 2000’lerden itibaren özel müzeler Türk müzeciliğindeki tesirini arttırdı. Aynı süreçte açılmaya başlayan modern müzelerle müze mimarileri de değişmeye başladı. Her bakımdan ‘özel’ olan bu yeni müzeler, yereli ve çağdaşı aynı çatı altında buluşturmak üzere sözleşmişçesine dikkat çekici mimari binalar inşa ettiler ve içerideki çağdaş sanat eserlerini kimi zaman yerel zanaat ürünleriyle, el işçilikleriyle kimi zamansa tarihsel materyallerle çeşitlendirdiler.

(Önemli bir tartışma konusu olarak buraya bir parantez açalım ve meşhur soruyu soralım: Çağdaş mı, modern mi? Hangi terim daha doğru? Pedro Lorente, “Çağdaş Sanat Müzeleri” isimli kitabında (KÜY, 2016) bu tartışmayı tarihsel olarak ele alıyor, ilgilenenler göz atabilir. Post-modern müzeleri tartışmaya başladığımız bu dönemde modern/çağdaş müzeyi en yalın haliyle “çağımızda yaşayan sanatçıların, yakın tarihli sanat eserlerinin yer aldığı müzeler” olarak tanımlıyoruz diyelim ve bu konuyu derinlemesine tartışmak için erteleyelim. Bu konuda Lorente “Aslında her iki terim de çokanlamlıdır ve onları doğru anlayabilmek için kullanıldıkları bağlamın disiplinine ve dilsel arka planına dikkat etmek gerekir,” diyerek söylemek istediğimiz her şeyi söylemiş zaten.)

Nihayetinde bugün geldiğimiz noktada devletin özellikle iç politikada takip ettiği seyri, dikkatli ziyaretçiler devlet müzeleri üzerinden takip edebilir hâle geldi. Öyle ki kültür politikaları hiç bu kadar açık teşhir edilmemişti. Modern müzeler ise sanatın toplumdan soyutlanmadan takip edilebildiği hatta toplumsal sorunların sanatla ön plana çıkarıldığı, cesur, gözü pek mekanlar oldular. Klasik müzeciliğin geçmişte kalmaya başladığı bu zaman diliminde mimariler de pek âlâ değişmeliydi. OMM gibi müzeler, yöre mimarisine öncelik tanıyan ve hem o mimariyle bütünleşen hem de düpedüz ayrılan binalarla modern müzeler içlerinde eser olmasa da sanatsal kabul edilebilecek özellikler taşıyor. Tüm dünyada çağdaş müzeler ilgi çekici mimari yapılarıyla adeta bir yarış içindeler ve bu yarışta görünen o ki, Odunpazarı Modern Müze de yerini almış.

Pandemi başlamadan hemen önce Şubat 2019’da açılışı yapılan müze, küresel boyutlara ulaşan salgın dolayısıyla yeterli tanıtımı yapılamadan kapanmak durumunda kaldı. 2019’da Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülü’nü alan müze, 2020’de İngiltere’de yılın en iyi müze projesi seçildi. Nihayet bu yıl Avrupa Müze Forumu (EMF) tarafından verilen Yılın Müzesi Ödülleri kapsamında “Özel Takdir Ödülü’nü” kazandı. Ödüllere doyamayan OMM’nin mimarı Japon kökenli Kengo Kuma ve ekibi.

Kuma ve ekibi, Odunpazarı sivil mimarisinden esinlenerek bu yapıyı ahşap ve cam başta olmak üzere doğal malzemelerle tasarlamış. Biraz Osmanlı biraz Japon geleneksel mimarilerinden alıntılar serpiştirilmiş. Odunpazarı -ismiyle müsemma- odunculuk yapılan bir mevkii imiş. Zaten tarihi dokusunda ahşap yapı sistemleri bulunan Odunpazarı evlerinin çağdaş bir sunumu şeklinde tasarlanan OMM, bir bütün halinde bölgeye bakılınca hem farklılık hem de aynılık hissi uyandırıyor. Evet çağdaş, değişik, içine girme isteği uyandırıyor ve evet geleneksel değil, yeni ama aynı zamanda eski de…

İsminde Modern Müze’yi kullanmayı tercih eden OMM, Eskişehir’in genç nüfusu için şimdiden ilgi merkezi olmuş durumda. Serginin ilk günü müzede büyük bir kalabalık ve uzun bir aradan sonra kapılarını açtığı ilk gün olmasına rağmen kafesinde bilgisayarları önlerinde çalışan, hâllerinden memnun öğrenciler vardı. Kalabalıkları, ziyaretçileri bol olsun.

Bu arada Haziran 2022’ye kadar OMM’nin giriş katında Japonya’nın tanınmış bambu ustası ailelerinden Tanabe Chikuunsai IV’ün mekâna özel yerleştirmesi görülebilir. Aynı sanatçının British Museum, Victoria and Albert ve Metropolitan Museum of Art gibi 21 müzede eserleri olduğunun da altını çizelim. Maziye Bakma Mevzu Derin Sergisi ise 31 Mayıs 2022’de sona erecek. Gezme fırsatı bulacak olanlara keyifli seyirler diliyoruz.

OMM, pazartesi hariç her gün 10:00-18:00 saatleri arasında (çarşamba günlerine özel kapanış saati 20:00) ziyaret edilebilir. OMM hakkındaki tüm detaylar için internet sitesini ziyaret edebilirsiniz: https://omm.art/tr/