Ölüler dirilirdi. Çıkamazdım ki otelden
Ben otelden hiç çıkamazdım ki
Her şeyi bilen bir adam gibi gelip geçerdi
Kış”

Edip Cansever, İkinci Yeni Hareketi’nin önde gelen şairlerinden biridir ve nesnelerle insanlar arasındaki bağa inanır. Nesneler üzerinden birçok şeyler anlatır bize.

Şairler ve yazarlar anlatmak istediklerini imgelerle, çeşitli imajlarla okuyucusuna verir. Psikanaliz kuramına göre yazarı yazmaya iten, açığa vuramayıp bastırmak zorunda kaldığı isteklerdir, o halde bunlar bir yolunu bulup kılık değiştirerek eserde kendilerini belli edeceklerdir. Bundan ötürü bir sanat eserine, yazarın bilinç dışında kalmış isteklerinin, korkularının vb. sembollerini taşıyan bir belge gibi bakabiliriz.

Cansever, imgeleri kullanması ve dramatik şiirlerindeki ustalığı ile edebiyatımızın en önde gelen şairlerindendir. Şiirlerinde sıkça geçen otel kavramı dikkatimizi çeker. Otel üzerine yazdığı şiirleri de vardır. Bir Otel Katibi şiirinde Cansever, otel imgesiyle yalnızlığı, mutsuzluğu, monotonluğu ve yabancılaşmayı işlemiştir.

Anlamadığım şu

Ben neden otel kâtibiyim?

Eskiyim, renksizim, kimsesizim.

Bu dizelerde şair otel kâtibi üzerinden kendini anlatıyor okuyucuya. Eski, renksiz ve kimsesiz olan şairin ta kendisidir aslında.

Eski, renksiz ve kimsesiz olduğunu söyleyen otel katibi, yaşadığı hayata hatta kendisine ve insanlara yabancılaşmıştır. Kendisini o otele ait hissetmemektedir fakat o otelde eskimiştir. Otele gelip giden birçok insan olmasına rağmen katip orada kimsesizdir. Bu dizeler Edip Cansever’in ruh halini bize yansıtır. Şair de kendini bir otel katibi gibi hisseder. Hayatına birçok insan girip çıkıyor tıpkı otele gelen müşteriler gibi… Ama o hep aynı yerde kalıyor ve insanların gelip gitmelerini izliyor belki.

Günlerden ne? Pazartesi İyi bilirim
Ama gün nedir bilmem
Çiylerle çiçeklerle çamlarla doldurulmuş gün
Göğsü bir martı göğsü gibi denizlere değen
Parklarda bahçelerde göz dolduran gün
Bir çocuğun gözlerinden gözyaşı içen
Sesini bir ayin gibi uzaklardan duyduğum
Gün nedir

Bu dizelerde ise artık günlerin hiçbir öneminin kalmadığını, her günün diğerinin aynısı olduğunu anlaşılır. Monotonluk söz konusudur şairimiz için. Bıkkınlık yansır dizelerden.

Otel şiirinde yine otel imgesiyle farklı duygular anlatıyor şair bize.

Denizin alçalışıyla otel bir düştü
Binlerce kalıntı şehir değerinde

Bu dizelerde otel batmakta olan bir geminin imgesidir.

O zaman belki bendim, belki bir şekil bildirisi
Gibi o zaman işte çok değerli bir taşa

Bakar gibi ben
İstekli, sonra durgun, giderek düşünceli

Bu dizelerde ise şairin çatışmalarını, karamsarlığını, tedirginliğini görüyoruz.

Anılar, anı sürüleri
Hep birden unutulmuşluğa dadanan
Hep birden, ama tek bir yaratık gibi
Çıkarak gözlerime yarı loş mağarasından
Görülmemiş bir şekilde intihar ederdi.

Anıların artık çok eskide kaldığını, onlardan artık çok uzaklaştığını anlıyoruz şairin. Belki de anılarını hafızasından siliyor, unutuyor. Bu düşünceye göre bu şiirde otel imgesi şairin belleğine denk geliyor. Onun hatıralarını temsil ediyor.

Ölüler dirilirdi. Çıkamazdım ki otelden
Ben otelden hiç çıkamazdım ki
Her şeyi bilen bir adam gibi gelip geçerdi
Kış
Ve hayaletler halinde kuş sürüleri
Gündüz ve gece
Gece desem gece, gündüz desem gündüz
Ve desem ki, sonuncu günü
Dünyanın insan eliyle yaratılmasının
Sonuncu günü
Koridorlardan geçerdim.

Otelin bu dizelerde anlatıcının hafızasını temsil ettiğini düşünürsek şairin geçmişe takılıp kaldığını, korkularını, yaşadığı tedirginlikleri bize anlattığını görürüz. Otel, Cansever şiirlerinde önemli bir yere sahip ve çok anlam yükleniyor büyük bir ustalıkla bu kelimeye.

Salah Birsel, Edip Cansever için şunları söyler : “Edip’e göre dünya koskoca, uçsuz bucaksız, aynak oynak bir oteldir. İnsanlar da oteldir. Bir otel odasında, odaların soluk alıp verişlerine yüreklerini uydurmuşlardır. Bir uzaklık, yakınlık hesabı içinde bıkmadan, usanmadan ayak değiştirirler. İki kişiyseler karşılıklı oturuyorlardır. Çünkü herkes, herkes gibi karşılıklıdır.”

“Dışarı çıkmadık, çünkü hep dışardaydık.
İçeri girmedik, çünkü hep içerdeydik.
Bir oteldik ki hepimiz,
Öylece otel kaldık.”

“O ben ki seviyordum beni yargılayan
Bir otel diye seviyordum oteli
Kendi yasalarıyla
Aslına bakılırsa kendimi dolaştırıyordum bir bir
Sokakları olmayan bir şehir için
Yaralı ayaklarımla”