Bir hüznün aydınlatıcılığı geçiyor zihnimden
Sessizliğin yazılı olmayan bir tarihinde
Cennet ve cehennemde, aydınlık veya karanlıkta
Geçirilen bunaltıcı bir kış vardı
bilinmezliği tükürmek gibiydi
Çabalarımızın
Bilinmezliği bilinir kılması gibi
Bir parıltıydı
Destansı
yavaşladığımızda fark ettiğimiz
Bu hıza yetişmeye çalışırken
Ne çürümek gelmiş akla
Ne de ölüm kokusu burnumuza
Rastgele yaşayışların rahatlatıcılığında
Gençlik bir sonsuzluktu
Yaşlılıkta da peşini bırakmayan


Sanki dünya, milyon yaşında değil
Sanki onu var eden daima şimdi

Geçmişin aydınlatıcılığını yaşadım,
Belirsizliği kaçmak için gözlerden
Görünmez kılmak için uyanırsın her güne
Yüzünü yıkarsın ve akar gider işte
Değişim var, kabulümüzdür
Derinliğin bir önemi yoktur
Düşüş acıtsa da yere kavuşulan an özleniyordur
Yaşam boyu gergin bir beden
Bütün öfkesi ve sıradanlığıyla isteniyordur

Düşüşün anlamsızlığıyla sonsuzluk birleşti
Korkunun verdiği zevk ağrıyan uzuvların
aranan değişiminin hatırlatışıyla yinelendi
Genç hissedildi
Ölü hissedildi
Ölüme hazır ama yaşamaya hevesliydi
Dünyanın yok olmasına kalan saniyelik bir zaman diliminde
Sevdiklerinin önemsiz ve
Kendisine olan sevgisinin boşa olduğunu öğrendi


İşte en büyük bilgeliğin de bu olduğunu öğrendi