Bu yazımızda, üç asırdır İstanbul’un gözbebeklerinden biri olan, Eminönü’nde her gün bir başka misafirini karşılayan Yeni Cami’den bahsedeceğiz. Klasik Osmanlı cami plan tipine sahip yapı,17. yüzyılda Osmanlı’da büyük külliye yapısı olarak Sultan Ahmed Camii ve Yeni Camii iki örnek olması açısından önem taşımaktadır. Caminin yapımına, on üçüncü Osmanlı padişahı III. Mehmed’in saltanat yıllarında annesi Safiye Sultan tarafından başlanmıştır. Bu görkemli yapının inşası için Eminönü ile Sirkeci arası seçilmiş, ayrıca külliye bölümlerine yer açılması için Bahçekapı mevkiinde yaşayan Yahudi halk İstanbul’un farklı semtlerine yerleştirilmiştir. Cami önceleri hünkâr kasrı, arasta (Mısır Çarşısı), türbe, dârülkurrâ, sebil, çeşme ile sıbyan mektebinden oluşmasına karşın; sonradan kütüphane, muvakkithane ve bir türbe ile çeşmeler ilâve edilmiştir. Ancak günümüze sıbyan mektebi ve cami avlu duvarı ulaşamamıştır. Mısır Çarşısı caminin oldukça misafiri olmasına ve günün her saatinde yoğun bir ziyaretçi akınıyla karşılaşmasına sebep olmuştur.

Eminönü Meydanı, 1940

İstanbul silüetine yeni ve güçlü bir görünüm kazandırması beklenen külliyenin inşasına 1597 yılında Mimar Davud Ağa tarafından başlanmıştır. Zahmetlerle başlanan caminin inşa faaliyetlerinin pek talihli olduğu söylenemez. Çünkü tamamlanması tamı tamına altmış yıl sürmüştür. Faaliyetler sürerken 1598 yılında Davud Ağa vefat etmiş ve yerine Mimar Dalgıç Ahmed Ağa geçmiştir. İnşa kaldığı yerden devam ederken saltanatta değişiklik yaşanmış ve tahta çıkan I. Ahmed, Safiye Sultan’ı Eski Saray’a göndermiştir. Dolayısıyla bu durum da inşanın durdurulmasına neden olmuştur. Zemin kat pencerelerine kadar yükselebilmiş cami yaklaşık altmış yıl boyunca tamamlanmayı beklemiş ve nihayet IV. Mehmed’in annesi Hatice Turhan Sultan tarafından tamamlanmıştır. Padişah III. Mehmed döneminde başlayıp aradan yıllar geçmesine rağmen yine bir Mehmed döneminde tamamlanmış olması araştırmacılar tarafından ilgi çekici bulunmuştur.

Caminin mimari anlamda genel özelliklerinden bahsedecek olursak; başlangıcı caminin dış görünüşü ile yapabiliriz. Malzeme olarak kesme kufeki taşı, tuğla ve mermerden yararlanılmıştır. Dış cephelerine bakıldığında hareketli bir cephe tasarımının olduğunu görebiliyoruz. Yapının iki yanında da üç şerefeli iki adet minaresi bulunur. Caminin içine doğru yolculuğumuza devam edelim, üç yönden girişi bulunan avlu 20 sütunun taşıdığı sivri kemerli revaklardan oluşur ve her bir revakın üzeri kubbeler ile örtülüdür. Kubbelerin içinde ayrıca kalem işi süslemelere rastlarız. Klasik Osmanlı mimarisinin bir özelliği olan avluda şadırvan burada karşımıza çıkıyor. Sekizgen gövdeye sahip şadırvan mermerden yapılmıştır.

Güneş Saati

Kuş Evi

Avlu duvarının üzerinde basit kuş evleri görülür. Kuş evleri Osmanlı döneminde sık rastlanan bir unsurdur. Avluda karşımıza çıkan bir diğer unsur da güneş saatleridir. Üç tane olmak üzere günümüze kadar gelebilmişlerdir.

Avludan girişi sağladığımız harim bölümüne geçtiğimiz zaman bizi dikdörtgen geniş bir iç mekan karşılar. Merkezi planlı olarak tasarlanan yapının ana kubbesi dört yönden yarım kubbeler aracılığı ile genişletilir. Kubbe dört adet taşıyıcı ayak ile taşınmaktadır. Fil ayağı olarak bilinen taşıyıcı ayaklarda kubbeyi desteklemektedir.

Merkez kubbenin içinde ayet kuşağı dolanır ve hatlar yazılıdır. Birbirlerine ise kemerler aracılığıyla bağlanırlar. Mekan mihrap yönü haricinde üç yönden U biçiminde mermer bir mahfil tarafından çevrelenmektedir. İbadet yönünde bulunan mihrap da aynı şekilde mermer malzeme kullanılarak mukarnaslı niş biçiminde tasarlanmıştır. Bir diğer unsur olan minberde de mermer malzeme kullanımı tercih edilmiştir.

Caminin bir diğer söz edeceğimiz önemli bölümü Hünkâr Kasrı’dır. En önemli Hünkar kasrı örneklerinden biridir. Güneydoğu köşesine konumlandırılan kasır 3 katlıdır. Malzeme olarak alt ve orta katta kufeki taş , üst katta ise tuğla ve taştan oluşan almaşık örgü tercih edilmiştir. İçine girildiğinde ise zengin süslemeli bir ortam bizi karşılar. Duvarlarının belirli bölümleri bitkisel çini ile kaplıdır. Kalem işi süslemeler de aynı oranda zengindir. Kasır, 2006-2009 tarihleri arasında onarım görmüştür. Onarım sırasında kalem işlerinde de yenileme yapılmıştır.

İlk onarımını 1912 ile 1913 yılları arasında gören cami, günümüzde ise 2016 yılında başlayıp 2018 de tamamlanması beklenen bir restorasyon kapsamıyla onarım görmektedir.

Caminin etrafında bulunan merdivenlerde geçmişten günümüze kadar gelebilmiş bir gelenek hala sürdürülmektedir: Kuş yemlemek. Yemlerin havalarda savruluşu ve kuşların karınlarını doyurmaları adeta Eminönü ile özdeşleşmiştir.

 

Anahtar Sözcükler

Hünkar Kasrı: Padişahın ibadet etmesi için ayrılmış,küçük bir konuta özgü donatıma sahip daire.

Darülkurra: Kur’an kıraatı ve maharic il-hüruf öğretilen İslam eğitim yapısı.

Muvakkithane: Eskiden camilerin yakınında yapılan ve namaz vakitlerinin saptanması işlevine hizmet eden araçlarla donatılmış küçük yapı.

Fil Ayağı: Büyük kubbeli yapılarda kubbe,yarım kubbe ya da tonozları taşıyan kalın kagir ayak.

Mukarnas: Üç boyutlu mimari bezeme ögesi.

Çini: Duvar kaplaması olarak kullanılan renkli ve genellikle bezeli ve sırlı seramik plak.

 

KAYNAKÇA

TDV, Ahmet Vefa Çobanoğlu, Yeni Cami Külliyesi

Sanat Terimleri Sözlüğü, Metin Sözen, Uğur Tanyeli

TAS-İSTANBUL, Eski Eminönü Fotoğrafları