Müzik, meleklerin konuşmasıdır.

Thomas Carlyle

Müzik ya da ezgi, insansoyu tarihinin daha en başından beri var olan ve tarihin bu ilk zamanlarında çoğunlukla mistik, gizemli ve doğaüstü bir bağlama sahip görünen –sözgelimi büyü, efsun ya da çeşitli ritüellerde ve merasimlerde kullanılan−, yaşamımız ve ölümümüz arasında gerilmiş görünmez ve sarsılmaz bir köprü gibidir. Bilinir tarihimizin en eski ezgilerinden birisi olan Seikilos’un Şarkısı ya da Seikilos’un Ağıdı’nı henüz dinlememiş olanlar varsa, dinlediklerinde söylediğimi daha iyi anlayabilirler. Bu şarkıdaki mistik basınç, apaçık görünür ve ortadadır. Fakat benim şimdi üzerinde duracağım iki ezgi, birbiriyle alakasız görünen fakat bende neredeyse aynı etkiye –yani muzip bir hüzne− yol açan; Frédéric Chopin’in Cenaze Marşı ile bir Pokemon karakteri olan Jigglypuff’ın “uykuya daldıran” şarkısıdır.

Cenaze Marşı, ölen kişinin uğurlanmasında çalınan, yası ve hüznü temsil eden, ağır tempoda yürüyüşe eşlik eden evrensel bir merasim müziğidir. Bu ezgiyi duyduğumuz an aklımıza ölüm gelir, adımlarımızın ritmi değişir, yaşam seyrelir ve yavaşlar, bulutlar koyulur, yapraklar sararır, dökülür. Ölümün ifadesi ancak bir ezgi sayesinde bu denli açık, bu denli seçik görünür. Aynı zamanda bu ifade evrenseldir, dünyanın neresinde olursak olalım, bu müzik çaldığı vakit orada bir ölüm olduğunu kavramak hiç de zor değildir. Gelgelelim, Cenaze Marşı’ndan başka, ölüm ve gizem içeren bir başka ezgi olarak da Jigglypuff’ın şarkısını örnek vererek yas havasını biraz olsun dağıtmak isterim. Son derece sempatik olan bu pokemon karakteri –gerçi benim favorim Balbazar’dır−, şarkısına başladığı an orada olan herkesi uyutma becerisine sahiptir – hoş, herkesin uykuya daldığını görünce bir miktar sinirlenir ve herkesin yüzünü boyayarak onları kendince cezalandırmış olur. Benim neslim bu şarkıyı mutlaka dinlemiştir, hem de defalarca; fakat daha genç nesil bu şarkıyı şimdi açıp dinlediklerinde ve ilk kez duyduklarında bile, orada açık halde bulunan gizemi keşfetmekte zorlanmayacaktır.

Bu türden ezgilerin örneklerini çoğaltmak elbette mümkündür: Sözgelimi Friedrich Nietzsche’nin babası Carl Ludwig Nietzsche’nin cenaze töreninde çalan, Nietzsche’nin tüm yaşamı boyunca zihninde yankılanıp duran ve bir Alman ilahisi olan Jesus, meine Zuversicht ya da Franz Schubert’ten Ave Maria ezgileri… Tüm bunlar yaşamı seyrelten ve içinde ölümü barındıran harika ezgilerdir. Bu dünyada fakat bu dünyadan değillerdir. Ölüm ve ezgi arasında, açıklanmaya bile gerek duyulmayacak denli doğrudan bir bağ vardır öyleyse. Önereceğim müzikleri arka arka dinledikten sonra nasıl hissettiğinize bir bakınız siz de. Sanki yaşam, artık daha ağır olacak.

Camus yâr, Nietzsche yardımcınız olsun.

Bir Dinleme Listesi:

Cenaze Marşı:

Jigglypuff’ın Şarkısı:

Seikilos’un Şarkısı:

https://www.youtube.com/watch?v=kG4tDJ-WrK4&ab_channel=SkinProtecting

Ave Maria:

Jesus, meine Zuversicht:

Jacques Brel, Ne Me Quitte Pas:

Friedrich Nietzsche’nin Heldenklage Eseri:

Charles Aznavour, La Boheme:

Münir Nurettin Selçuk, Beni Kör Kuyularda: