Hatırlıyorum, 1968 yılı olmalıydı. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosunun, o zaman adı Fatih Sahnesiydi sanırım, Saraçhane’deki binasında izlemiştim ‘Pollyanna’yı.

Tiyatroyla ilk kez tanışmam, 1965 ‘te ‘Dans Eden Eşek’ adlı çocuk oyunuyla olmuştu aslında. Beş yaşındaydım. Birsen Kaplangı’ya kelimenin tam anlamıyla hayran kalmıştım. Sonrasında seyrettiğim, ‘Küçük Prenses’, ‘ Yakut Balık’, ‘ Milyonluk Yeğen’ (Şimdi nasıl unuturum Selma Kutluğ’ nun yaşar kıldığı karakteri ?) gibi, ‘Pollyanna’ dan da çok etkilemiştim.

Gelecek çarşamba öğleden sonrasını iple çektiğim yıllardı. Çocuk tiyatrosuna gidecektim çünkü her çarşamba. Saat 15.00’te. O sahneden, diğerine.

Eski, geçmiş, neredeyse yok olmuş bir dönem, bugün adeta bir eski zaman parşömeni gibi karşıma çıkan, belleğimde kalmış bütün o oyunlar, oyuncular…

İşte, hayat böyle bir şey aslında, diye düşünüyorum şu an.

Ve yıllar sonra yeniden Pollyanna ile buluşmanın sevincini yüreğinde duyumsuyorum. Meğer ne çok özlemişim. Nancy’i, Polly Teyze’yi ama en çok Pollyanna’yı.

Öncelikle; Eleanor H.Porter’ın eserinden sahneye uyarlayan, yöneten ve müzikalin şarkı sözlerini yazan Binnur Şerbetçioğlu’nu kutlamak istiyorum.Çok doğru bir uyarlamayla, eserin bütünlüğünü koruyarak harikulade bir müzikale imza atmış.Dediğim gibi, kaleme aldığı şarkı sözleri çok güzel.Oyunun duygusunu varsıllaştırması açısından, her kelimenin titizlikle seçildiği belli..

‘Pollyanna’ diğer adıyla ‘Mutluluk Müzikali’, üstün rejisi, sahne, kostüm, ışık, efekt, koreografi tasarımları, oyunculuk ve müziğiyle her açıdan dünya standartlarında bir çocuk müzikali olarak, başarıyla sahneye taşınmış. Çocuk müzikali dediğime bakmayın, benim gibi, yaşça neredeyse yarım yüzyılı çoktan geride bırakanlar da, dört yaşındaki küçücükler de büyülenmişcesine sahnede olup biteni izlediğine göre, ‘Pollyanna’ nın sezondan sezonlara geçeceği, afişlerden uzun seneler inmeyeceği kesin.

Gelelim oyunculuklara… Oyunculuklar o kadar başarılı ki, canlandırdıkları kimliklere geçişleri kusursuz. Rol yapmıyor adeta yaşıyorlar. Dr.Chilton, Tom Amca, Pendleton, Miranda, Nora, Dunkin, Kondüktör, Milly. Hepsi çok sahici, hepsi o kadar tanıdık ve bildik ki ve dediğim gibi, o kadar da başarılı.

Polly Teyze’de yankılı ve duru oyunculuğu, ustaca kullandığı beden dili, tonlamalarıyla Ezgim Kılınç, Hizmetçi Kız Nancy’de, sıcacık sahne hakimiyeti, rolünün içine cömertçe kattığı oyunculuk tekniğiyle bir kez daha kendini aşan Nazan Yatgın Palabıyık, Pollyanna’da Dolunay Pircioğlu Kaya ve Bayan Snow yorumuyla Çağrı Özgür Hün yine dorukta bir performans sergiliyorlar.

Oyunu izlerken, 1970’lerde ‘Hayat Sevince Güzel’ adıyla beyaz perdeye aktarılan ‘Pollyanna’yı hatırladım birden. Zeynep Değirmencioğlu ‘yerli’ Pollyanna’yı, Semra Sar teyzeyi, huysuz Bayan Snow’u Mualla Sürer ve hizmetçi kızı Suna Pekuysal peliküre taşımışlardı.

Binnur Şerbetçioğlu, eseri sahneye koyarken her türlü gereksiz ayrıntıdan kaçınarak son derece yalın bir anlatımla her yaştaki izleyiciye kolayca seslenebilecek, özellikle de çocukların dikkatini, bir lahza olsun kopartmayacak son derece etkin bir yorum gerçekleştirmiş. Müzik, koreografi ve dekor yönetmenin kurduğu atmosferi tam olarak desteklemiş. Böylece ‘Pollyanna’ nın doğallık çizgisinden milim sapmadan, seyirciye tüm içtenliğiyle ulaşabilmesi sağlanmış. Ve en önemlisi de Eleanor H.Porter ‘a yaraşır bir biçimde sahnelenmiş. Ne eksik ne fazla. Tam kıvamında.

‘Pollyanna- Mutluluk Müzikali’, son derece uyumlu bir ekip çalışması ürünü olarak da, sezonun, belki de sezonların en iyi çocuk müzikallerinden biri. Yukarıda da belirttiğim gibi, eserin tüm matematiğini, duygu bütünlüğünü bozan kimi kötü uyarlamalara karşı son derece doğru, özenli bir çalışma olması da ‘Pollyanna’nın, belleklerde yer edecek bu büyük başarısında, rol alan ana faktörlerden biri, hiç kuşkusuz. Özetle, ‘Pollyanna’ kesinlikle izlenmesi gereken, her düzeyde belli bir kaliteye ulaşmış bir yapım.