Sorularımı tasarımcı Füsun Turcan Elmasoğlu, Geray Gençer, Merve Atılgan, Sedat Gösterikli ve Umut Durmuşoğlu’na yönelttim.
Birgül Sevinçli: Kapağını tasarladığınız kitabı tasarım öncesi okur musunuz? Tasarlama öncesi yaratım süreci nasıl gelişiyor?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Kitap kapağını tasarlamadan önce kitabın içeriği, dönemi, tüm ayrıntıları bilmek gerekiyor. Yayınevi kitabı benimle brief olarak paylaşır, çoğu zaman yazar ve çevirmenle iletişim hâlinde oluruz. Yeterli gelmezse kitabı okumayı tercih ederim.
Geray Gençer: Bir kitap kapağı tasarlıyorsanız o kitabı okumanız ve özümsemeniz en doğrusu ancak zamanlaması dar olan projelerde bu bazen mümkün olmuyor. Kitabı okumaya başlıyorum bir taraftan mümkünse yazarla kitabı hakkında yüz yüze görüşüyorum, yayına hazırlayan editör arkadaşlarımla kitabın içeriği ve olası görsel dünyası konusunda tartışıyor ve çalışmaya başlıyorum. Genellikle ilgi alanıma giren ve yakınlık kurabildiğim kitapların tasarımı konusunda daha iyi sonuçlar alıyorum. Bazen tam tersi de olabiliyor sevdiğiniz bir kitaba herhangi bir yüz biçemiyorsunuz.
Merve Atılgan: Görsel olarak kitaplarda ikinci bir dil yaratıyorsunuz aslında, o yüzden kitabı okumak ve metindeki karakterler, atmosfer, mekanlar vs. ile bağlantı kurmak çok mühim bana göre. Her zaman okur ve ne hissettiğime bakarım öncelikle. Hissiyatlarım kafama görüntüler olarak akar ve fikirlerden eskizler doğar. Genel sürecim bu şekilde fakat her hikâye ve kitap için süre değişiklik gösteriyor.
Sedat Gösterikli: Maalesef her kitabı okuyacak zamanımız olmuyor. Editör ve yazardan gelen brifing, tasarımcıyı bir noktaya getiriyor. İçeriğe en hâkim olan kişiler yazar ve editör doğal olarak. Kitabın dünyasını, ruh hâlini, aurasını anlayan bir tasarımcı işi yarılamış oluyor. Artık sadece bilgisayar başına geçip düşüncelerinizi görselleştirme kısmı kalıyor geriye. Tabii ki her dalda olduğu gibi burada da birçok stil mevcut. Kapak tasarımı için fotoğraf mı kullanılacak, tipografi ağırlıklı bir çalışma mı olacak, foto manipülasyon mu yapılacak buna karar vermek gerekiyor. Şahsen ben bir kapak tasarımı için farklı stillerde fakat ortak duyguda çalışmalar yapıp yayınevi ve yazara iletiyorum. Eleme usulü içlerinden birini seçiyoruz. Özetle tasarım bir takım çalışması diyebilirim.
Umut Durmuşoğlu: Tasarım öncesi okuduğum kitaplar oldu. Bunlar genelde yayınevinin de görece daha az yoğun olduğu, yaz sezonu zamanıydı. Genelde verilen brief üzerinden, kitabı anlamaya çalışıyorum. İçeriğine bakıyorum, daha önceki edisyonlarda yapılan kapaklara bakıyorum. Bir şeyler beni tetikler, kafamda çeşitli imajlar oluşur, bunlardan hareketle tasarıma başlarım.
Birgül Sevinçli: Kitabı bir estetik nesne olarak da görmek için kitap kapaklarında neleri, nasıl göz önünde tutmak gerekir?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Her yazara uygun, onu yansıtabilecek nitelikte olmanın, özgün, çarpıcı ve merak ettirmenin önemli unsurlar olduğunu düşünüyorum.
Geray Gençer: Bir tasarımcı olarak çalışmaya başladığımdan beri kendime ait uluslararası düzeyde, özgün bir dil oluşturmaya çalışıyorum. Bu dilden faydalanarak kitabın içeriğine ve okuyucu kitlesine uygun üsluba sahip kapak tasarımları hazırlamak kişisel önceliğimi oluşturuyor. Yazı tipi, renk seçimi, illüstrasyon, fotoğraf ya da tipografi seçimi gibi unsurların hepsini, kitabın içeriği belirliyor.
Merve Atılgan: Her metin ve kitap benim için ayrı macera, o yüzden şu veya bu şeklinde bir kalıba sokmak zor hele ki kapak gibi kitabın tüm ruhunu yansıtacak bir görsel için. Benim kapakta en dikkat ettiğim şey; içerik, iç sayfaların duygusu, rengi ve atmosferi ile uyumlu olan aynı zamanda grafik olarak da (font, font rengi, konumlandırma, sırt detayları) tüm konsept ile iç içe geçen bir kapak tasarlamak. Hikâyeyi anlatan fakat biraz da gizemini koruyan ve çok detay vermeyen bir tasarım olmalı diye düşünüyorum.
Sedat Gösterikli: Kitap sonuç olarak bir nesne hatta ürün elbette. Kapak da onun kimliği. Tasarımda bütün unsurların birbirine etkisi ve tepkisi mevcuttur. Kullandığınız font, renk skalası hatta barkodu koyduğunuz yer bile önemli. Yapacağınız küçücük bir dokunuşla tasarımı bozabilir veya onu yüceltebilirsiniz. Sadece ön kapakla da iş bitmiyor tabii ki. Kitabın sırtı, arka kapağı da çok önemli.
Umut Durmuşoğlu: Olmazsa olmazı tipografi. Tipografi hep en başta gelir. Tasarımda tipografiyi çözen tasarımı da çözmüş olur. Sonrasında görsel kullanımı, renkler, boşluk doluluk oranı, kontrast, örüntü, yansıma… Bunlar gibi aslında Gestalt ilkelerinin de içinde olduğu etmenler.
Birgül Sevinçli: Son yıllarda gelişen teknolojinin kitap kapağı tasarımında etkin rol oynamasıyla çeşitliliğin arttığını, internetin getirdiği araştırma yapma imkânının, dünyadaki gelişmeleri takip imkânının daha çok özgürleşme alanı yarattığını söyleyebilir miyiz?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Kesinlikle söyleyebiliriz. Sadece kitap kapağı değil, tasarımın tüm alanlarından besleniyoruz. Her gün yeni bir illüstratör, tasarımcı, fotoğrafçı ve çok güzel işlerle karşılaşıyorum. İster istemez siz de tasarımlarınızı zamana karşı güncelliyorsunuz.
Geray Gençer: Edebiyatın, gelişen bilişim teknolojileri yoluyla enerjisini görüntüye aktardığına şahit oluyoruz. Hayatın her alanında görüntülü, mobil iletişim olanağına sahip yeni nesiller için okumak, bilgiye ulaşmanın en az çekici yollarından biri hâline dönüşüverdi bile. Henüz bu sürecin başındayız, bu yüzden bir iletişim nesnesi olarak kitap hayatımızda bir süre daha var olmaya devam edecek. Ancak uzun metinlere konsantre olabilme yetimizi yavaş yavaş kaybettiğimize hiç şüphe yok. Daha çok bilgiyi, eş zamanlı olarak hızlıca özümsemeye çalışıyoruz bu “faydacı” yaklaşım pahasına kitap okuma faaliyetinin temelini oluşturan anlam arama, dinginlik, derin okuma gibi niteliklerimizi hızlıca kaybediyoruz. Teknolojiyi fiziksel ve zihinsel dünyamız için pek iyi şekilde kullanamadığımız aşikâr. Özgürlük bir yana niceliğin şımartıldığı ve niteliğin daha az talep edildiği bir bilgi işlem çöplüğü içinde yolumuzu bulmaya çalışıyoruz. Herkesin birbirini takip ettiği bu global tasarım anlayışı içinde özgün çalışmaların yerini trendlerin, dekoratif dijital heveslerin aldığını üzülerek görüyorum.
Merve Atılgan: Gelişen teknolojinin bizlere verdiği en büyük hediye, ulaşılabilirlik sanırım. Artık dünyanın herhangi bir ülkesi ile çalışmak çok daha rahat ve insan kendini farklı kültürler ve yayınevleri vasıtasıyla daha farklı ve yaratıcı bir şekilde ifade edebiliyor. Başka sanatçıların yaratıcı işlerine bakıp ilham almak ve tıkandığınız bir yerde bakış açısını genişletecek fikir ve görseller görmek hem de birkaç dakikada ve oturduğumuz yerden! Çok büyük bir lütuf diye düşünüyorum. Aynı zamanda tasarımsal özgürlük anlamında da aslında bir sınırın olmadığını da tekrar hatırlamamıza yardımcı oluyor.
Sedat Gösterikli: Kesinlikle söyleyebiliriz. Hatta sanatın birçok dalı ve sosyal yaşam için de geçerli tabii bu durum. Artık erişim çok hızlı ve insanlar kendi alanlarından olsun olmasın her şeyi takip ederek etkileşim hâlindeler. Bakmak, farklı şeyleri görmek bir tasarımcı için bulunulmaz nimet. Ayrıca teknolojiyle beraber tasarım programları da tasarımcıların eksik buldukları özelliklerini geliştirmekte.
Umut Durmuşoğlu: Eskiden kataloglar üzerinden ilerleyen bir düzen vardı. Ben o zamanları görmedim ama öğretmenlerimiz anlatırlardı. Şimdiyse Pinterest var mesela. Görsel kütüphane oluştururken oradan fazlasıyla yararlanabiliyorum. Behance var. Orada da çeşitli işlere bakabiliyorum. Online sergileme platformları sayesinde aradığım kapaklara kronolojik olarak ulaşabiliyorum. Bu da çeşitlilik açısından büyük bir nimet.
Birgül Sevinçli: Kapak tasarımında renk uyumlarına dikkat edilmeli midir? Tonların uyumu görselin akılda kalıcı olmasını sağlayan bir etken midir? Bizde kitap kapaklarında koyu renklerin daha çok kullanıldığını söyleyebilir miyiz?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Elbette dikkat edilmeli, kapak üzerindeki renkleri şöyle tarif etmek istiyorum. Diyelim 1960’lar için harika bir elbise tasarlıyorsunuz ama 80’lerin fosforlu renklerini kullanıyorsunuz. Uygun olur mu? Olmaz. Okuyucunun o dönemin ruhunu hissetmesi gerekir.
Geray Gençer: Gri tonların hâkim olduğu bir memleketiz; sokaklarda yürüyen insanların kıyafetlerinden, kullandıkları arabalara kadar her alanda bunu kolaylıkla gözlemleyebilirsiniz. Son beş yıla kadar bu kitap kapakları için de aynı şekilde geçerliydi ancak her şey hızlı bir şekilde değişiyor ve şimdi kitabevi rafları daha renkli, daha çeşitli. Kişisel olarak bütün renkleri kullanmaya çalışıyorum, içerik özelinde konuya uygun olduğunu düşündüğüm her renk kombinasyonunu denemeye açığım.
Merve Atılgan: Bizde çok koyu renklerin kullanıldığını düşünmüyorum açıkçası belki son dönemlerde çizerler daha pastel renklere yönelmiş olabilir ama onun dışında renk algısı çok daha güzelleşmeye başladı Türkiye’de. Renk, bir çizer için çok kişisel ve hissiyata bağlı bir konudur. Eğer kitabın bütünü ile uyuşuyorsa çok karanlık bir kapak da olabilir, rengarenk de. Sadece tonlara bakmak değil, bütüne bakıp tasarlamak daha estetik ve kitabın genel akışına uyan daha hoş bir kapak ortaya çıkartır. Bence kitap kapağı konusu, çocuklardan çok yetişkinlerin dikkat ettiği bir konu çünkü işin içine en öncelikle satış departmanı giriyor ve daha sonrasında çocuğun alacağı değil, ebeveynlerin ilgisini çekip alınacak birtakım detaylara bakılıyor (bazı yayınevlerinde) çünkü kitapları genelde seçenler anneler oluyor ki bir çocuğun düşüncesi de yine aile kalıbı nasılsa o şekilde şekilleniyor. Dolayıyla eğer kitap seçmek tamamen çocukların elinde olsa, çok daha yaratıcı ve farklı kapaklar ortaya çıkar çünkü onların görsel anlamda bizler gibi kalıpları yok. Bizler bilinçaltı kalıpları ve yaşadığımız deneyimlerin toplamı ile ortaya bir yargı koyarken herhangi bir görsel için, onlar her şeye çok daha yargısızca bakabiliyorlar.
Sedat Gösterikli: Tasarımda renk skalanız homojen olmalıdır. Nasıl ki bir orkestrada bütün çalgılar aynı andan bas bas çalınmıyorsa renk kullanımında da bütün renkler öne çıkmamalıdır. Koyu renklerin daha çok kullanıldığı doğrudur. En kötü kapak rengi bana göre beyazdır.
Umut Durmuşoğlu: Tonlar önemlidir, evet ama genelde ton farkını bazı uç örnekteki kitap kapaklarında görebiliyoruz.Korku oluyor, gerilim oluyor o zaman siyah ve koyu kırmızı. Daha çok gençlik romanlarında pastel tonları. Yurt dışındaki tasarımcıları da takip ediyorum. Özellikle onların sadece birkaç ton üzerinden gittiğini görebiliyorum. Çoğu da pastel tonlar. Hatta bir ara Reddit üzerinden birileri bu durumu tartışmıştı. Neden hep böyle kapaklar yapılıyor, diye. Bizim tasarımımız açısından belli bir ton olup olmadığına dair bir fikir yürütemiyorum çünkü kapak tasarımlarının pek çoğu fotoğraflardan oluşuyor. Fotoğraflara autotone üzerinden, saturation üzerinden renk veriliyor ama o da yeterli değil bence.
Birgül Sevinçli: Kitap kapağında kullanılan yazı karakteri önemli midir?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Aynı şekilde kitabın tipografisi ve kullanılan yazı karakteri de kitap hakkında bize referans vermeli.
Geray Gençer: Yazı tipi seçiminde de aynı şekilde; içerik ve hedef okuyucuya ulaşmam için en uygun hangisiyse arşivim içinden onu seçip kullanmaya çalışıyorum.
Merve Atılgan: Kitabın hem kapağında hem de bütününde kullanılan, font dâhil her türlü detay önemlidir benim için.
Sedat Gösterikli: Yazı karakteri elbette en önemli etmendir. Ülkemiz font konusunda üzülerek söylüyorum ki yeni yeni kendine geliyor. Biraz geriye gittiğimizde hızlıca yapılan seçimler, güncelliğini kaybetmiş fontlar, içerikle uyuşmayan fontlar ortalıkta uçuşuyordu. Bir sürü olumsuzluğa rağmen son yıllarda font konusunda bir özen mevcut. Daha çok vakit harcanarak, bilerek, araştırarak hatta fontu da kendin tasarlayarak yapılan çalışmalar görmek beni sevindiriyor.
Umut Durmuşoğlu: Yazı karakteri, kitap hakkında çok fazla fikir verir. Tırnaklı, tırnaksız, el yazısı, gotik, script, brush olması vs. bunlar hep kimliğidir tasarımın. Ama belli bir dönem ve belli bir içerik konusunu kapsamayan kitaplarda bu pek önemli değil. Aşırı bold bir karakter olup leke hâlini almadığı sürece okuyucu bunun hakkında pek bir fikir yürütmüyor. Elegant denilen, tırnaklı ince, thin fontlar çok tercih edilir. Görüntü itibarıyla şık durur. Okur da anladığım kadarıyla bunu seviyor. Bir de tabelalara bakalım, devlete ait kurumlarda, özel kurumlarda genelde hep tırnaklı fontlar kullanılır. Son yıllarda daha çok tırnaksız fontlar kullanılır oldu. Halk olarak da tırnaklı fontları tabelalarda görmeye alışkın olduğumuz için bizim açımızdan önemi bu.
Birgül Sevinçli: Tasarımcı, logodan ambleme kadar kimliği belirleyen kuvvetleri, tasarımı ve çizgileri kitaba taşıyan olarak kitaba kimliğini veren midir?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Evet, bunların hepsini yapabilir ama şart değil; kurumsal kimlik farklı bir disiplin, kapak tasarımı da farklı. Ben uzun zamandır sadece kapak tasarımı ile ilgileniyorum. Bu disiplinlerin her birinin ortak noktası var kuşkusuz ama yine de farklı çalışma becerisi istiyor.
Geray Gençer: Gündelik hayatımızda gördüğümüz çoğu tasarım objesinin temel amacı iletişim, bu objelerin en özgün olanlarından biri de kitap. Onu bilgi, iletişim ve hayal aktarımı için kullandığımız bir tasarım nesnesi olarak tanımlamayı seviyorum. İyi bir kapak tasarımı kitap ile olası okurunu bir araya getiren karşılaşmalarına vesile olan bir tür aracı durumunda benim için… Kitabı gerçek anlamıyla tasarlayan ve ona kimliğini veren tek kişi var, o da kitabın yazarı.
Merve Atılgan: Kitaplarda, özellikle picture book dediğimiz resimli kitaplarda, hem yazı olarak hem de görsel olarak iki farklı hikâye oluyor, metin içinde metin gibi. Kitabın kimliği de bu hikâyelerin görsel ve işitsel akışında oluşuyor ki bu yaratım sürecinde, yazar – çizer ve editör, çamurdan bir heykel yaratıyorlar ve can veriyorlar gibi hissettiriyor bana.
Sedat Gösterikli: Dediğim gibi bunun bir takım işi olduğunu unutmamak gerekiyor. Her kitapta tasarımcının etki yüzdesi bana göre değişir. Kimi zaman alıp götürür kimi zamansa sadece bir uygulamacıya dönüşebilir tasarımcı. Sektörün de istediği bazı doneler mevcut. Her kitap kimliğini tasarımcı koyar diyemem.
Umut Durmuşoğlu: Kurumsal kimliğin de tasarıma dâhil olduğunu düşünüyorum, her ne kadar yayınevinin bir kurumsal kimlik şablonu olsa da tasarımı yaparken logonun ortada mı sağ kenarda mı yoksa üstte mi kullanılacağı sorusu tasarımı da çözüyor hatta son dokunuşunu veriyor.
Birgül Sevinçli: Tasarımlarınızı üretirken sanatın resim, fotoğraf gibi diğer dallarından eserler kullanır, başka sanatçılarla iş birliğine girer misiniz?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Kullanıyorum, bazen bir fotoğrafa ve resme baktığınızda kitabın kapağının özeti gibi durur karşınızda. Başka sanatçılarla çalışmanın, tasarımı çok zenginleştirdiği kesin. Çoğu zaman kapak için özel çalışmalar da kullanıyoruz ve çok iyi işler çıkıyor.
Geray Gençer: Sık sık farklı illüstratör ve tasarımcılarla iş birlikleri yapmayı çalışıyorum, bu ortaklıklar zaman içinde edindiğiniz bazı reflekslerden uzaklaşıp işe daha taze bir bakış açısıyla yaklaşmanıza vesile oluyor. Bu da mesleki açıdan sizi daha canlı ve özgün tutuyor.
Merve Atılgan: Şu ana kadar çocuk kitaplarında bu şekilde bir çalışma yapmadım ama kişisel işlerimde geleneksel ve dijitali beraber kullanıp karıştırmayı seviyorum. Farklı disiplinlerden beslenmeyi çok seviyorum. Belki gelecekte bu şekilde bir proje yapabilirim, neden olmasın.
Sedat Gösterikli: Tabii ki. Görsel olan her şeye talibiz.
Umut Durmuşoğlu: Fotoğraf kullandığım zamanlar da oldu. Bunu yaparken genelde telifi olmayan fotoğrafları, telifsiz çalışan fotoğrafçılarla çalıştım. Fotoğraf da tasarımın bir ayağı. Her ne kadar illüstrasyon, vektör sıklıkla tercih edilse de fotoğrafı da kullanıyorum ihtiyacım olduğunda.
Birgül Sevinçli: İnsanlar gibi kitaplar da yaşadıkları tarihsel dönemin izlerini taşırlar mı? Bir tasarım sadece kitabın içeriğini değil; tarihsel anlamını, kültür tarihinde durduğu noktayı da gösterir mi bize?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Ben, doğru tasarımın zamansızlığına inanıyorum. Bu bir iletişim dili, o dili doğru kurarsanız söylemek istediğinizi zamandan bağımsız olarak söylemeye devam eder.
Geray Gençer: Kurgu ya da kurgu dışı fark etmez, her kitap basıldığı dönemin yazılı bir belgesi olma özelliği ile tarihsel bir kayıttır. Aynı şekilde kapak tasarımı da o dönemin görsel diline dair bize ipuçları sunar. Bu metinsel ve görsel kanıtlar kitabın yazıldığı dönemin ruhunu, düşünce biçimini anlamamıza yardımcı olur.
Merve Atılgan: Belki şu an basılan kitaplar için çok geçerli değildir bu çünkü zamansız bir zamana girdi dünya. Daha çok popüler olan ve insani hassasiyetleri yansıtan veya zamansız olabilecek kitaplar ortaya çıkıyor. Fakat eski kitaplara baktığınızda tarihsel etkiyi çok açık ve net görüyorsunuz. Politik ve kültürel olarak değer yargıları ve cinsiyet algıları nötr olmaktansa daha çok kutupluluk gösteren kitaplar basılmış. Şu an bu algı kırılmaya çalışılıyor sanırım biraz. Tasarımsal olarak da aynı şekilde, kız çocuk veya erkek çocuklara belli tip renk ve tasarımlar yapılırken şu an bu tip ayrımları ortadan kaldırmak isteyen ve birleştirici bir yaratım anlayışı var, ki sanırım bu da içinde bulunduğumuz dönemin başkaldırısı ve bizi tanımlamasına izin verilen her türlü etiketten önce insan olduğumuzu ve bütünün birer parçaları olduğumuzu hatırlatan hümanist ve evrensel bir bakış açısı. Kim bilir belki bundan bir 20 yıl sonra aslında bu dönemin de geçmiş kitaplara benzer izler taşıdıklarını göreceğiz.
Sedat Gösterikli: Değişen, gelişen her şey gibi tasarım anlayışları da gelişmekte. Şu anda yaptığımız tasarımlar yirmi yıl sonra geriye dönüp baktığımızda gözümüze çok eski gelecektir.
Umut Durmuşoğlu: Mesela Sait Maden’e gelene kadar olan tasarım çizgisine bakıyorum, genelde matbaanın ressamı, kapak tasarımlarını yapıyor. Tasarımları yaparken de hep bir referans resmi var, ona bakarak yapıyor. Sait Maden’in tasarımda etkin olduğu, yanılmıyorsam 60’lı, 70’li yıllardan itibaren artık tipografik tasarımın önemi artıyor. O dönem çıkan belli başlı tasarımcılar, hep bir kimlik kazandırmışlar tasarıma. Dönemlerde de böyle. 1920’ler Amerikası mesela, Fitzgerald’ın kapaklarına bakalım, jazz çağını yansıtan kapaklardır hepsi. Orta Çağ’a ait kitaplarda da daha çok tırnaklı gotik fontlar ve işlemeler öne çıkmıştır.
Birgül Sevinçli: Kitap kapakları, bizim tasarım ve grafik kültürümüzü, kültürel algı biçimimizi yansıtıyor mu?
Füsun Turcan Elmasoğlu: İhap Hulusi, Münih Fehim, Sait Maden, Mengü Ertel, Yurdaer Altıntaş tasarımlarına bakınca grafik kültürümüzün var olduğunu, zaman içinde bu işlerin ne kadar değerli bir kimlik olduğunu görüyoruz.
Günümüzde ise üretimin artması ve tüketim nesnesi hâline gelmesinden dolayı benzer işler görsek de Türkiye’de son dönemlerde kapak tasarımı konusunda çok özgün işler var. Bunun da grafik tasarım kültürü için çok iyi bir gelişme olduğunu düşünüyorum.
Geray Gençer: Güncel akımlara, sosyolojik ve teknolojik değişimlere oldukça açık bir toplum olduğumuzu düşünüyorum bu özelliğimiz bizi olup bitene kolaylıkla adapte ederken diğer taraftan kendimize özgü değerlerimizin hızlıca bozulmasına neden oluyor. Bulunduğumuz coğrafyanın çok katmanlı kültürel yapısı bunu zorunlu hâle getiriyor da olabilir. Geçmişi ya da uzak geleceği değil; hep bugünü yaşıyor gibiyiz, bu anlayış kendimize özgü bir üslubun oluşmasına ne yazık ki çok fazla izin vermiyor.
Merve Atılgan: Mutlaka, her ülkenin kültürel, siyasi ve estetik algısının izlerini kitap kapaklarında görebiliriz. Fakat daha önce de dediğim gibi zamansız zamanda yaşarken ve internet vasıtasıyla dünyanın farklı yerlerindeki ve disiplinlerindeki sanatçılar birbirinden ilham alırken bence karma bir dünya estetiğinin ve kültürünün yansımalarını görmeye başlıyoruz artık.
Sedat Gösterikli: Büyük bir oranda yansıtıyor evet. Bir keresinde yaptığım bir tasarım için “Burası Norveç değil, Türkiye!” diye bir geri dönüş almıştım.
Umut Durmuşoğlu: Fazlasıyla yansıttığını düşünüyorum. Özellikle Yurdaer Altıntaş’ın ve Sait Maden’in tasarımlarını başta olmak üzere konumlandırabiliyorum. Yurdaer Altıntaş’ın afişleri, özellikle tiyatro afişleri dönemin Polonyalı sanatçıları kadar güçlü ve kendi kültürünün izlerini taşıyor. En belirgin özelliği, bir çizgilerinin olması. Fazlasıyla ayrıksılar. Yabana atılmayacak bir grafik kültürümüz olduğunu düşünüyorum. Ustaların yanında çağdaşlarla birlikte.
Birgül Sevinçli: Sizce kitabın kapak tasarımı, kitabın okuyucuyla kurduğu ilişkide ve satışında önemli mi?
Füsun Turcan Elmasoğlu: Kapak tasarımı okurla iletişim kurması açısından çok önemli bence. Elbette satış için de olumlu sonuçları vardır. Ama kapağı güzel diye kitap satın alındığını düşünmüyorum, sonuçta yazara çok büyük haksızlık olur.
Geray Gençer: Görsel olanın bir tür arzu nesnesine dönüştürüldüğü bir dönemden geçiyoruz, bu yüzden kapak tasarımları da hiç olmadığı kadar ilgi görüyor. Bu ilginin biraz abartıldığını düşünüyorum. Öncelikle bir kitabın ticari olarak başarılı olabilmesi, sayısız bileşene bağlı. Kitabın dili, kurgusu, konusu, yazarın geçmişi ve güncel pozisyonu, yazar yayınevi eşleşmesi, kitabın üretim kalitesi ve fiyatlandırılması, güncel pazar hareketleri, yayınevinin dağıtım, pazarlama ve sektörde görünme kabiliyeti… Bütün bu değişkenler bir kitabın satışını birebir etkileyen faktörler, kitap kapağı ise aslında bunlardan sadece biri. Konuya böyle baktığımızda daha sağlıklı bir bakış açısı üzerinden kitabın ve kapağının önemini ve başarısını sorgulayabiliriz diye düşünüyorum.
Diğer tarafta kitap kapağı tasarımlarına kitapların içeriğinden daha fazla önem addedilmesini ise anlamakta zorlanıyorum. Kitaplarla gerçek bir ilişki kurmak istiyorsanız onları okumalısınız; kapağına bakmanız yeterli olmuyor.
Merve Atılgan: Kitabın kapak tasarımı, bedeninizdeki kalp gibidir. Hitap ettiği yer ruhunuzdur ve ruhunuza hitap edeni satın alırsınız. Benim kişisel hissiyatım bu şekilde.
Sedat Gösterikli: Evet, hem satışa hem de okur ve kitap arasındaki bağa çok etkisi oluyor.
Umut Durmuşoğlu: Şunu düşünüyorum, Instagram tam olarak hayatlarımıza girmeden önce 2013 öncesi diyelim, kapak tasarımı pek önemli değildi. Yayıncılar da önem vermiyordu. Bu anlamda en radikal adımın başlangıcını Can Yayınları yaptı. Can Yayınları’nın kemikleşmiş bir kurumsalı var. O da beyaz kapaklar. Kurulduğu yıldan beri beyaz kapaklarla çıkmış, onunla bilinmiş. Bir de okuyucular bu konuda çok tutucudur. Ama bunu yıkmayı bilmiş. Hatta bildiğime göre satışlarında da epey artış olmuş. Instagram gibi platformlar daha da ağırlık kazanınca görsellik de öne çıktı. Bir kitabın kapak tasarımının okurlar tarafından “güzel” kabul edilmesi demek, o kitabın bin baskı daha yapacağını garantiliyor bir bakıma. Tabii bu genelleme her kitap için söylenemez belki ama sırf kitap kapağı güzel olduğu için alınan kitaplar var. Tekrar baskılar var. Güçlü kapaklar her zaman beraberinde belli bir okuyucu kitlesini de getirmiştir. Daha çok edebî olan, okurunu ayıran markalar, daha belli başlı tasarımlara yöneliyor. Jaguar mesela. Jaguar’ın tasarımları oldukça minimal. Daha çok fotoğraf üzerinden ya da çizim üzerinden giden tasarımlar. Jaguar, yurt dışı pazarındaki hâkim olan tasarımı buraya taşıdı. Bununla birlikte bir okur canlanması da oldu. Şimdi yerli yayıncılar Jaguar’ın yaptığını yapmak istemez çünkü tasarım anlamında onlara “biraz boş” gelir. Hatta yayıncı size şöyle der: “Bu çok boş olmuş, biraz doldur.” Bu durumda da siz fazla fazla yaparsınız elinizdekini. Aynı şekilde çok satanlar, Wattpad kitapları. Onların da bir estetiği var. Hepsinin kilit tasarım elemanları var. Onun haricinde bir tasarımla çıkarsanız okuyucu almak istemeyebilir. Satışlarınız düşer. Özellikle ülkemizde her okuyucu kitlesine hitap eden tasarımların olduğunu düşünüyorum. Her marka kendi tasarım çizgisini oluşturdu. Böyle yapmaları en doğalı tabii. Eskisi gibi stock fotoğrafı alıp olduğu gibi kullanan yayınevleri yok. Varsa da azaldı böyleleri. Fakat satışlar ne kadar artsa da şöyle bir sıkıntı var, okuyucunun hazır bir görselle sıfırdan yapılmış bir tasarımı ayırt edebilecek durumda olduğunu düşünmüyorum. Bu bazılarına üstten bakma gibi gelebilir ama kataloglardan fotoğraf seçmeye devam edebilirsiniz, tabii bunda hiçbir sıkıntı yok. Amacınız satışsa artık yeni planlar yapmanın vakti gelmiş olabilir.
Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları okudu. Uzun yıllar çok uluslu şirketlerin Lojistik ve Finans birimlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen kurumsal firmalara danışmanlık yapıyor. Birçok STK’da gönüllü olarak çalıştı, bireysel yardım projeleri aktif olarak devam ediyor. Yollar, kitaplar ve fotoğraf en büyük tutkusu. İlk kişisel fotoğraf sergisini 2018 yılında açtı. Kafalar Hep Karışık projesinde yer almaktan mutluluk duyuyor. Şiire, yollara, çocuklara ve gelecek güzel günlere inanıyor. Çizdiğini yazdığını kendine saklıyor. Okuyor, okuyor okuyor…