Sorularımı Alican Saygı Ortanca, Arzu Gönül, Mısra Gökyıldız ve Sanem Sirer’e yönelttim.
Birgül Sevinçli: Kitap kapaklarının yayınevinin logosu ve ambleminin daimi olarak görüleceği yer olduğunu düşündüğümüzde kapakların bir kimlik göstergesi ve öznel kimlik politikasının bir yansıması olduğunu söyleyebilir miyiz?
Alican Saygı Ortanca: Söyleyebiliriz. Kitap kapakları yayınevinin kimliğini dışarı yansıtma konusunda yayın çizgisinin en önemli tamamlayıcılarından biri. Okurla olan iletişimin ilk önce büyük ölçüde kapaklarla başladığını göz önünde bulundurursak bu gerekli de bir durum. Yayınevlerinin görsel anlayışının yansımaları kapaklarda kendini gösteriyor. Bu süreç sonunda da okurlar tarafından ayırt edilmeye başlanan yayınevi “görsel” kimlikleri oluşuyor.
Arzu Gönül: Marka algısı için logo kilit göstergelerden. Sade ve anlaşılır bir logo okur ile ilk izlenimi kuran öge ve marka kimliğinin önemli bir parçası.
Mısra Gökyıldız: Her nitelikli yayınevi, kendi imkânları dâhilinde, yolculuğuna tutarlı bir yayın çizgisi ve tutarlı bir görsel kimlik oluşturma hedefiyle başlar. Yayınevinin tüm bileşenleri bu kimliğin bir parçasını oluşturur. Dolayısıyla yayınevinin sahibinden grafik tasarımcısına, yayın koordinatöründen editörüne, üretilen yayınlara katkı sunan her unsur, öznel bir dil oluştururken bu işin parçası olur.
Kapaklar ne kadar akılda kalıcı, albenili, içerikle uyumlu ve birbiriyle ilişkiliyse, yani bir kimlik oluşturuyorsa yayınevi o kadar akılda kalıcı hâle gelir. Hakeza logo da kurumsal kimliğe, tasarlandığı dönemin estetiğini yansıtmasıyla kurumların tarihine ve dahi kuruluş dönemlerindeki toplumsal atmosfere dair çok şey barındırmasının yanı sıra yayıncılıkta kapak tasarımına da müdahil olmasıyla belirleyici bir unsura dönüşür.
Bu konuya kafa yoran bir yayınevi olarak, kendi adımıza birkaç söz söylemek gerekirse, yayına sunduğumuz kitaplara “SEL Yayıncılık” dipnotu düşmemizi sağlayan, Savaş Çekiç tarafından tasarlanmış, okurlarımızın her daim dikkatini çeken ve anlamıyla beğeni toplayan, asteriksten müteşekkil logomuz, bizler için ayrı bir öneme sahip.
Sanem Sirer: Kitap kapağı öncelikle metne çerçeve kurma görevi görür, bizim hedefimiz bu yönde. Her kitabın kapağı, seriler haricinde, özgün olarak tasarlanır. Türkiye’de ve dünyada kabuk kapak kullanan, yani her kitabın kapağını aynı yazı karakteri, aynı tasarımla okura sunan yayınevleri mevcut; öznel kimlik politikasının doğrudan yansıması olarak onları ele almak daha doğru olur.
Birgül Sevinçli: Yayınevi olarak tasarımcı, grafiker, illüstratör istihdam ediyor musunuz? Yayıneviniz kitap kapaklarını kimlere yaptırıyor?
Alican Saygı Ortanca: Yayınevimizde grafiker ve illüstratörlerden oluşan azımsanmayacak bir tasarımcı ekibimiz var. Tasarımların ve illüstrasyonların büyük bir kısmını, uygulamaların ise tamamını bu ekip yapıyor. Gerekli durumlarda yayınevi dışından illüstrasyon desteği alıyoruz ancak kitap tasarımları her halükârda yayınevi içinde, yayınevinin görsel anlayışına uygun biçimde yapılıyor.
Arzu Gönül: Doğan Kitap olarak kendi içimizde istihdam ettiğimiz grafiker kadromuz var. Ama dışardan çalıştığımız grafiker ve illüstratörlerimiz de oluyor zaman zaman.
Mısra Gökyıldız: Yıllar içerisinde kazanılmış bir deneyim neticesinde yayınevinin tüm bileşenlerinin aynı fiziksel ortamda çalışması; görsel açıdan ortak bir dil tutturmak, gerektiğinde beyin fırtınası yapabilmek ve organik biçimde ilişkilenmek açısından avantaj sağlıyor, dolayısıyla ekip arkadaşlarımız kadrolu ve tam zamanlı çalışıyor. Grafik departmanı yalnızca kitap kapağı değil sosyal medya görselleri, katalog, promosyon ürünler gibi tüm görsellerin süreçleriyle ilgilendiği için koordine çalışma gereksinimi doğuyor ve ofis ortamı buna imkân tanıyor. (Elbette ender olarak belirli diziler ya da kitaplar için freelance destek de alabiliyoruz.)
Sanem Sirer: Yayınevimizin kitap kapaklarını sanat yönetmenimiz Nazlım Dumlu tasarlıyor.
Birgül Sevinçli: Yayıneviniz dışarıdan tasarımcılar ile çalışıyorsa yaratıcı bir iş gücünden söz ettiğimize göre sürekli değişen üretim ve zevk anlayışları yayıncının görsel kimliği ile ilgili sıkıntı oluşturuyor mu?
Alican Saygı Ortanca: Dışarıdan çalışacağımız illüstratörlere, sürece başlamadan önce gerekli ön bilgileri veriyoruz. Hatta çoğunlukla tasarımın nasıl olacağını bile önceden kararlaştırıp illüstratörü kitaba/tasarıma göre seçiyoruz. Bu kimlik yaratım süreci, içerideki kadro tarafından yürütüldüğü için görsel kimlik tutarlılığı konusunda sıkıntı yaşamıyoruz.
Arzu Gönül: Bu biraz kendinizi nasıl anlattığınıza, briefin ayrıntılı ve kapsamlı olmasına ve dışardan çalıştığınız grafikerle iletişiminize bağlı. Birbirimizi karşılıklı olarak iyi anlayıp tanıdığımızda sıkıntı yaşamıyoruz.
Mısra Gökyıldız: Tasarımcıların kadrolu ekip arkadaşlarımız olmasının temel sebeplerinden biri bu. Yayınevimizin görsel kimliği ve kapaklarda zaman içerisinde yakaladığımız ortak dilin dışına çıkmayı tercih etmiyoruz. Bunun yanı sıra zaman zaman çağdaş ressam dostlarımızın eserlerini, yayınladığımız kitaplarla ve dizilerimizle uyumlu olduğu ölçüde kapaklarımıza taşıyoruz.
Sanem Sirer: Dışarıdan tasarımcılar ile çalışmadık ama illüstratörlerle ortak çalışmalarımız oldu; doğru diyalog kurulduğunda sorun yaşanmıyor, aynı dili konuşmak önemli.
Birgül Sevinçli: Yayıneviniz öteki dillerden yayın hakları alınan kitapların özgün kapaklarını mı kullanıyor yoksa değiştiriyor mu? Öteki dillerden yayın hakları alınan kitap kapaklarının kullanımında kültürel farklılıklar belirleyici oluyor mu?
Alican Saygı Ortanca: Bu kitaptan kitaba değişiyor. Popüler olan kitaplarda o kitapla özdeşleşen orijinal kapağı kullanma eğilimindeyiz daha çok. Yayınevimizin görsel kimliğine uyacağını düşündüğümüz kapaklarda da yurt dışı edisyonlarının kapaklarını kullanmayı tercih edebiliyoruz. Bunun dışında ise kapaklarımızı kendimiz tasarlıyoruz, bu da yayınevi olarak en sevdiğimiz ve heyecan duyduğumuz süreçlerden biri. Orijinal kapağı kullanıp kullanmama konusunda kültürel farklar değil estetik yaklaşımımıza göre karar veriyoruz.
Arzu Gönül: Yabancı dillerden çevrilmiş eserlerde genellikle aynı kapağı kullanıyoruz. Bazen kültürel kodlar ve temaları okura uygun hâle getirmek, kitapla okur arasındaki bağı geleneksel dile yakın hâle getirmek gerekebiliyor. Bu durumlarda yabancı dillerdeki diğer kapakları da göz önüne alarak yeni bir tasarımla çıkma kararı alabiliyoruz.
Mısra Gökyıldız: Zarf ile mazrufun başka olması yayınladığımız kitabın okuruna ulaşmasının önüne geçeceği için, sözleşmede istisnai olarak böyle bir şart dayatılmamış ise yurt dışı edisyonların kapaklarını kullanmayı tercih etmiyoruz. Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir dilde basılmış bir kitabı editoryal bir tercihte bulunarak Türkiyeli okurların beğenisine sunuyoruz.
Sanem Sirer: Bahis konusu kitap eğer çoğu yabancı ülkede aynı kapakla yayımlanmışsa bu bütünlüğü bozmamak adına yabancı tasarımcıların kapaklarını uyarlama yoluna gidiyoruz; örneğin Jonathan Safran Foer’in Jon Gray imzalı ikonik kapakları var, biz de kendi Foer kapaklarımızda bu tasarımları uyarlama yoluna gittik. Kültürel farklılıklar elbette ki belirleyici oluyor; Türkiye’de okur abstrakt, okunması güç tasarımlara daha temkinli yaklaşıyor bizce, okunurluk hedefliyor.
Birgül Sevinçli: Yayıneviniz sırt yazılarını yukarıdan aşağı mı, aşağıdan yukarı mı kullanıyor? Neden?
Alican Saygı Ortanca: Bizim tercihimiz yukarıdan aşağıya doğru yazılması yönünde. Bu şekilde tasarlanmış kitapların sırtlarını okurken soldan sağa doğru ilerleyerek göz atmak durumunda kalırız ki bu da yazı okuma şeklimizle aynı yön. Nedenini parmakla göstermek zor olsa da kitabı bulmak ve rafta ayrıştırmak için yukarıdan aşağı yazılan sırtın daha hızlı okunduğunu bir sebep olarak söyleyebilirim.
Arzu Gönül: Sırt yazılarını yukarıdan aşağıya kullanmayı tercih ediyoruz. Genel olarak daha ergonomik ve özel bir tasarım gerektirmiyorsa bu şekli kullanışlı.
Mısra Gökyıldız: Sırt yazılarımız yukarıdan aşağı kullanılıyor ve özel bir sebebi yok. Aynı zamanda bizler de birer okur olduğumuz için bir kütüphanenin başına geçince genel temayülümüzün başımızı sağa yatırmak olduğunu düşünüyoruz.
Sanem Sirer: Yukarıdan aşağı kullanıyoruz, genel eğilim bu yönde.
Birgül Sevinçli: Kitap kapakları yayınevleri için hem nitelik olarak hem de ticari rekabette fark yaratabilirler mi?
Alican Saygı Ortanca: Nitelik olarak fark yarattığına şüphe yok. Üzerine kafa yorulmuş kapaklar iyi de uygulanmışsa kendilerini gösterir. Ticari rekabet konusunda ise o kadar emin değilim; katkısı olduğu gerçek ama tüm satış beklentisini kapak üzerine kurmamak gerekir. İyi bir kapak, kitabı çok daha iyi gösterecektir ama tek kıstas kesinlikle bu olamaz, tıpkı kötü bir kapağın kitabın satışını tamamen engellemeyeceği gibi. Ancak iyi bir kapak pazarlama ve reklam açısından da kitabın okura ulaşma şansını artıran bir etmen.
Arzu Gönül: Tek başına kapak nitelik ve ticari açıdan fark yaratmaz ama katkısı ve payı büyük. Kapağı doğru kullanmak görsel iletişimi iyi kullanmak ve okurla ilk bağı kurmak demek. Bu nedenle de her bir kitabın kendi kimliğine uygun, okura en yakın ve doğru mesajı veren kapak, bütünlüğe de katkı sağlayarak ivme katabilir.
Mısra Gökyıldız: Öncelikle okurun, onca kitap arasında bir kapak gördüğünde logosuna bakmadan “İşte bu X Yayınevi’nin kapağı!” diyebilmesi, yayıncı için büyük avantaj. Okurun yayınevini takip edebilmesi bu sayede kolaylaşıyor ve ilk soruda da belirttiğimiz gibi okur yayınevinin görsel kimliğine aşina oluyor. Özellikle birden fazla yayınevi tarafından yayımlanan kitaplarda okurun tercihlerini nitelikli çeviri ve editörlüğün yanı sıra kapağın albenisi belirliyor. Ancak bu yalnızca ilk dikkat çekmede belirleyicidir, aslolan her zaman metindir ve metin kazanır.
Sanem Sirer: Kapak kitabın görünürlüğünü artırır, orası muhakkak, çok fazla kitap yayımlanıyor, metnin okurla kurduğu ilk ilişki de kapak üzerinden kuruluyor.
Birgül Sevinçli: Bir kimlik olarak kitaba giydirilen kapaklar, aynı zamanda dönemlerinin egemen kimlik anlayışını da yansıtırlar mı?
Alican Saygı Ortanca: İster istemez yansıtırlar. Bu sadece egemen kimlik anlayışı değil ayrıca dönemin teknolojik kaynakları ve yayıncının estetik algısıyla da ilgili. Şu an eski ve yeni arasındaki farkı görmemizi en çok kolaylaştıran şey dijitalleşme fakat iki eski veya iki yeni kapak arasındaki birkaç yıllık farkları egemen kimlik anlayışına bakarak ayırt edebiliriz.
Arzu Gönül: Kapaklar dönemlerinin egemen kimlik anlayışından etkilenebilir ve yansıtabilir. İster istemez bazı kültürel kodlar görülebilir. Tarihsel olan her şey gibi kültürel kimlik de değişime ve dönüşüme uğrayabiliyor. Bu nedenle de bazı klasik ve eski eserlerin yenilenmiş kapakları ile baskıları yapılabiliyor.
Mısra Gökyıldız: Kapaklar egemen kimlikten ziyade dönemlerinin estetik anlayışlarını ve teknolojik imkânlarını yansıtırlar. Kimliği yansıtan ise kitap seçiminin kendisidir. Yayın çizgisi belirlenirken hangi kitapların seçildiği, dönemin edebî, politik, sosyolojik, konjonktürel anlayışları için birer ipucu niteliği taşıyabilir.
Sanem Sirer: Tasarımın geneli için söylenebilir bu aslında, bütün tasarımlar ait oldukları dönemin estetik anlayışını yansıtır.
Birgül Sevinçli: 2000 öncesi yıllara ait kitap kapakları hakkında ne düşünüyorsunuz? O dönemki kapak tasarım algısı ve beklentisi ile bugün arasında sizce nasıl farklar var?
Alican Saygı Ortanca: 2000 öncesi çok büyük bir süreci kapsıyor, dijitalleşme dışında bu kadar keskin bir ayrım yapmamak gerektiği kanısındayım. Ama teknolojik imkânların kapak tasarım algısını etkilediği de bir gerçek. Geleneksel yöntemlerle yapılan tasarımlarda genellikle görsel öne çıkan ögeydi, tasarımdan ziyade illüstrasyonlar kapakların yıldızıydı. 2000 sonrasında dijital tasarımla birlikte tasarım anlayışı sadeleşti, tipografik tasarımlar çoğaldı. İllüstrasyon yapılmadan da fark yaratabilecek kapaklar ortaya çıktı. Bir kapaktan beklenen şeyin değiştiğini düşünmesem de tasarımcılardan istenen şeyler değişiyor, bunlar da çoğunlukla dönemsel akımlara göre şekilleniyor.
Arzu Gönül: Kültürel kodlar ve algı değiştikçe kitap kapakları da değişiyor. O dönemleri yaşarken o kapaklar da bizim için harikaydı çünkü kültürel yapı ve görsel kodlarımız da o şekildeydi. Bugünkü algıyı da günümüzün trendleri belirliyor; tipografi daha çok hayatımızda yer almaya başladı, renkler yeni pantone trendleri ile neon ve farklı, cesur pek çok renk kullanmaya başlandı gibi.
Mısra Gökyıldız: Öncelikle bu, tasarım algısından ziyade, bir önceki soruda belirttiğimiz teknolojik gelişimle alakalıdır. Görsel tasarım teknolojisindeki gelişmeler, bir kitabın tek tıkla Türkiye’de ve dünyada yayımlanmış tüm edisyonlarının kapaklarını görebilme ve birbiriyle kıyaslayabilme imkânı, stok görsellere ulaşılabilirlik, estetik algısının küreselleşen dünyaya paralel biçimde gelişip dönüşmesi ve kitabın artık estetik bir obje hâline gelmesi 2000’lerdeki kitap kapaklarıyla günümüz kapaklarının arasına keskin bir çizgi çekti. Fakat bu kıyası yaparken mevcut imkânları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu, internet çağında çeviri yapan bir çevirmenle, ansiklopedi ve sözlüklerden faydalanan bir çevirmeni kıyaslamak kadar abesle iştigal ediyor.
Okur artık yayınevlerinden iyi çeviri, editöryal yetkinlik ve nitelikli bir yayın çizgisinin yanı sıra içerikle uyumlu, göze de hitap eden, raflarda iyi duran, çağdaş kapaklı yayınlar bekliyor. Bu anlamda yayıncının artık okurun beklentilerini göz önünde bulundurması, bu beklentileri karşılamak için emek sarf etmesi gereken bir çağa girdik.
Sanem Sirer: 2000 öncesinde daha çok kabuk kapak anlayışıyla çalışılmış; yayınevleri kurumsal kimliklerini öne çıkarmayı seçmiş, kitapların özgün varlıkları öne çıkarılmamış. Biz ise bugün kitapların biricik varlıklarına dair bir çatı çizmeye daha çok önem veriyoruz. O dönemlerde bugüne kıyasla daha az yayınevi ve yayımlanan daha az kitap var, bugün bunu yapmak daha zor. Bugün yayımlanan kitabın rafta ya da sergide diğer kitapların arasından kendi özgün kimliğiyle sıyrılması gerekiyor ki kapak da bunun, bu kimliğin en önemli parçalarından biri.
Birgül Sevinçli: Gelişen teknoloji ve dijitalleşmenin etkisi ile basılı kitapların zamanla önemini yitireceği düşünülüyordu ama süreç pek öyle gelişmedi. Bunda kitabın aynı zamanda bir estetik nesne olmasının ve kitap kapak tasarımlarının başlı başına bir sanat hâline gelmesinin sizce etkisi var mı?
Alican Saygı Ortanca: Açıkçası kitabın estetik bir nesne olmasından ziyade bir nesne olarak çok kullanışlı olmasının, önemini yitirmeme konusunda en önemli etkiye sahip olduğunu düşünüyorum. Kapakların bu konuda çok büyük bir etkisinin olduğu kanısında da değilim zira kapağın temelde estetikten ziyade fonksiyonel bir görevi var. Basılı veya dijital fark etmeksizin kitapların kapağa ihtiyacı her zaman olacak ama büyük ölçüde kitlelerce okurun alışkanlıklarını pek değiştirmeyecektir.
Arzu Gönül: Teknoloji ve dijitalleşmenin pandemi ile artan ivmesine rağmen kitap okumak hâlâ dünyanın en kıymetli alışkanlığı. Kapağı ile birlikte bütün olarak kitap ve kitap okuma eylemi tek başına kitap kapağından ziyade teknoloji yorgunluğu ve dijital kirlilikten kaçarak sığınılacak bir liman gibi. Henüz bu alışkanlığı eşik olarak atlatacak eğriyi yaşamadık ve uzunca bir süre de evrimleşmesi sürecek diye düşünüyorum.
Mısra Gökyıldız: Basılı kitapların estetik bir obje olarak yeniden tanımlandığı ve kapak tasarımlarının başlı başına birer sanat hâline geldiği fikrine katılmıyoruz. Altıncı soruda da belirttiğimiz gibi, nitelikli bir okur için kapak ancak ilk kertede belirleyicidir. Niteliksiz bir metni dışarıdan bir sanat eseri hâline dönüştürseniz de ona okur nezdinde değer kazandıramazsınız.
Kitabın sosyal medyada estetik bir obje olarak dolaşıma girmesi ve çok beğeni alması matbu kitaba estetik ölçütler kazandırıyor olabilir fakat nihai ölçüt bu değildir.
Sanem Sirer: E-kitabın basılı kitabı ortadan kaldıracağı söyleniyordu fakat böyle bir şey olmadı; kitap pek çok açıdan mükemmel bir tasarım aslında, sırtı, kapağı, önü, arkası ve sayfalarıyla. Kitap kapaklarının başlı başına bir sanat hâline gelmiş olması yegâne belirleyici etken değil fakat kanımca, matbu kitapların popülerliklerini sürdürme nedeni basılı, ciltli kitapları okumanın elektronik metin okumaktan daha keyifli olması. E-kitapların da farklı avantajları var tabii, kelime tarama vs. gibi… Öte yandan matbu kitap, tasarımıyla kaşık gibi, tekerlek gibi bir temel oluşturuyor, bu da okuma deneyimini şekillendiriyor.
Birgül Sevinçli: Sizce kitabın kapak tasarımı, kitabın okuyucuyla kurduğu ilişkide ve satışında önemli mi?
Alican Saygı Ortanca: İster istemez önemli çünkü kitabın okurla iletişimi kapakla başlıyor, dikkat çekici bir tasarım okurun kitabı raftan almasını, kitaba ilgi duymasını, çevirip arka kapağını okumasını ve incelemesini sağlayabilir. Kitabı okurla buluşturmak kitabın satışı için belki de en önemli aşama. Zaten bu noktaya gelindiğinde kapak yapması gerekeni büyük ölçüde yapmış oluyor, bundan sonra da iş, içeriğin okurun ilgisini çekmesine kalıyor. Metinle bütünleşen kapaklar ise okurun o kitabı düşündüğünde aklına gelen ilk şeylerden biri oluyor her zaman ki bu da bir kapağın ne kadar etkili olabileceğinin kanıtı gibi.
Arzu Gönül: Kapak tasarımının kitabın okurla kurduğu ilişkide katkısı büyük. Ancak yazarı, kitabın türü, güncel pazar hareketleri, yayınevi, pazarlama, satış ve dağıtım gücü hepsi birlikte etkili. Tüm bu değişkenler birlikte bir kitabın satış potansiyelini etkileyebilecek önemli faktörler.
Mısra Gökyıldız: Yukarıda da belirttiğimiz gibi, elbette okura görsel olarak da bir şeyler söyleyen ve okurla ilk ilişkide bir etken olan ve satışa da olumlu anlamda katkı sunuyor iyi kapaklar. Ancak kapak, okurun metinle kurduğu ilişkide nihai belirleyici olmuyor.
Sanem Sirer: Kapak tasarımı kitabın kendini okura ilk gösterdiği unsur, dolayısıyla önemli. Satışta ne ölçüde belirleyici olduğu tartışılır, belirleyici olabilir veya fazlaca öne çıkıp kitabın kendisini gölgede bırakabilir – kimi zaman kitaplardan çok kapakları konuşuluyor, metin neredeyse unutuluyor. Bizim logomuz ön kapağın sağ kenarında bir yırtığın üzerinde yer alır, kapak ne denli özenle tasarlanmış olursa olsun metni vurgulamak, okuru kitabın içine davet etmek amacı ile.
Anadolu Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Maliye bölümünden mezun oldu. Boğaziçi Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları okudu. Uzun yıllar çok uluslu şirketlerin Lojistik ve Finans birimlerinde üst düzey yöneticilik yaptı. Halen kurumsal firmalara danışmanlık yapıyor. Birçok STK’da gönüllü olarak çalıştı, bireysel yardım projeleri aktif olarak devam ediyor. Yollar, kitaplar ve fotoğraf en büyük tutkusu. İlk kişisel fotoğraf sergisini 2018 yılında açtı. Kafalar Hep Karışık projesinde yer almaktan mutluluk duyuyor. Şiire, yollara, çocuklara ve gelecek güzel günlere inanıyor. Çizdiğini yazdığını kendine saklıyor. Okuyor, okuyor okuyor…