Bundan beş sene evvel İstanbul’dan Ankara’ya geldiğimde her geçen gün mahallemizdeki yerli insanların başka memleketlere gittiğini görüyordum. Geride kaldırım kenarlarına atılmış eşyalar kalırdı. Kırk yıldır aynı evde kalmış bir insanın yahut da ailenin başka bir coğrafyada var olma mücadelesinin üstesinden nasıl geldiklerini merak ederdim hep. Aynı soruyu bir kez daha mahallemize farklı ülkelerden gelen göçmenlerin, yerlilerin bıraktığı boşluklara taşındıklarında sormuştum. Farklı olan neydi? Coğrafyanın hangi toprağına basıyor olursan ol, köklerinden uzak kaldığında mücadele çetin başlıyor olur. Öyle ki köklerinin olduğu coğrafyada senin var olmana izin verilmiyorsa…
Yakın zamanda mahallemizde göçmenler kalabalıklaştıkça kafamdaki sorulara karşılık gelecek yanıtları berraklaştıran Ceren Saner’in “Inside The Ring” adlı ilk fotoğraf kitabı çalışması oldu. Elimizdeki bu kitaba ise Paper Street Co’dan ulaşmak mümkün.
Ceren Saner’in Berlin’e gitmesiyle başlayan göçmen olmanın hikâyesidir. Aslında fotoğraflarında gezinirken masada unutulmuş bir defterin merakımızı çalması gibi yakalanmadan satırlarını okuduğumuz günlüğüdür. Tekil ve kalabalık insanlar, pencereler, kapılar, nesneler, bedenler, hissiyatın sindiği her şeyin görüntülendiği bu fotoğraflarda hep sarmaladığı şeylerin içine çeken ışık sızdıran çatlağı var. Sessizce…
“Inside The Ring”de yolculuk bitmiyor. Sayfa aralarındaki el yazması şiirlerini okumak, kırmızı iplikle dikilmiş ve ansızın yarım bırakılmış gibi iğnenin orada olması bizlere daha başka şeyler söylemeye devam edeceğini gizlenmeden söylüyor. Tekrar tekrar sanatçının fotoğraflarını izlediğimde evinden koparılmanın ve aidiyetliğini yok eden etmenlerin zarar verdiği yerde duramamanın zorluğunu gördüm hep.
İçinde bulunduğu çağın/dönemin tanıklığını kaydetmek, notlar tutmak, başkalarının kurduğu çemberde bütünüyle mücadelesini güçlendiriyor. Fotoğraflarındaki ses tonu bazı sırlarını saklıyormuş gibi hissettirse de birçok şeyi açığa vurduğunu da söylemeliyim. Fazlasıyla göç, göçmenlik, kimlik, aidiyetlik gibi birçok kavramların sorgulanması için cesareti yüceltmiş oluyor. Fotoğraflarında görülen bir başka katman ise göçmen olmanın ağırlığıdır. Ancak şuna dikkat çekmek isterim ki özellikle bu ağırlığı belirtmekten ve yoğunluğu bunun etrafında kurmaktan kaçınarak kurumsal bir çalışmaya dönüşmesinin önüne geçmiştir. Diğer türlüsü çok başka olurdu anlatılanlar.
Son olarak da Ceren Saner’in anlattıklarına kulak vermeye devam etmeliyiz. Çalışmalarını güncel olarak takip etmek için ve “Inside The Ring” yolculuğunun devamında neler olacağını da görmek için www.cerensaner.com kişisel web sitesine arada bakmayı unutmamalıyız.
Ankara’da doğdu. İstanbul Üniversitesinde okudu. Yunanistan, Belçika ve Türkiye’de çeşitli dergilerde yer aldı. Hayret adında bir fotoğraf fanzini çıkardı. Yazı ve fotoğraflarıyla ötekileştirilmiş insanlara aidiyet duygusu kazandırmanın peşinde, onarıcı ve yapıcı şeylerin gücünü gösterme arayışı içindedir. LGBTİ+’larla ilgili fotoğraf çalışmalarına devam ediyor.