Bilim ve teknolojinin lokomotifliğinde küreselleşen dünyada artık ekonomi farklı biçimde yapılıyor, toplum farklı biçimde düzenleniyor;  19. yüzyılın vahşi kapitalizmi, 20. yüzyılın ulusal sınırlara sıkıştırılıp sendikalar, sosyal güvenceler marifetiyle dizginlenmiş kapitalizmi de yok. Dolayısıyla tüm dünyada iş yapma modelleri, organizasyon kültürü, yönetim anlayışı da değişiyor. Geçmişin kızgın ve acımasız rekabet anlayışının yerine bireyi kucaklayan bir yaklaşımla ekibi öne çıkaran anlayış benimseniyor, bireyler farklılıklarıyla kabul görüyor, ekip çalışmasına yatkınlık, farklılıklarla yaşama, esneklik, çoklu kültürel ortamda çalışma 21. yüzyıl becerileri arasında sayılıyor. Söz konusu değişimden tüm değerler ve toplumsal kurumlar nasibini alıyor. 

Beykoz Fabrikası’nın kurulması sırasında bir İngiliz’in sunduğu raporda, “Bu fabrika zarar edecek, işçileri on altı saat çalıştırmak bile yetmez, çocuk işçi çalıştırmak lazım.” dediğinde; “Bu geçici dünyada insanoğluna eziyet etmeye gerek yok.” diye karşılık aldığını okudum bir yerde. David Stannard’ın Amerikan Soykırım Tarihi kitabında yer alan ve insanın kanını donduran fotoğraflar geliyor aklıma. Gün içinde altın getiremeyen yerlilerin ellerini, kollarını kesen uluslararası şirket belki de o yılın en başarılı şirketleri arasında anılmıştır, kim bilir!

İnsani ve evrensel değerlerle bağını test etmeyen başarı, bize ne ifade eder, sadece ekonomik ölçütlere göre karar verilebilir mi başarı olgusuna, başarı üzerine tekrar düşünmemiz gerekmiyor mu?

Başarı. Hemen herkesin hedefi, arzusu, beklentisi… Çok yönlü, kapsamlı, değişken bir olgu; başarı. Neyin başarı olduğu o kadar göreli, o kadar kırılgan dengeler üzerine kurulu ki. Bir durumu başarı olarak nitelendirmemize hangi ölçütle karar verdiğimiz o kadar belirleyici ki. Başarı tanımını da söz konusu ölçütü dikkate alarak yapıyoruz, bundan dolayı en az emek ve maliyetle yüksek getiri elde etmek bir başarı tanımı olabileceği gibi bir pastayı herkesin hakkını teslim ederek bölüştürmek de başka bir başarı tanımı olabilir.

Tüm dünyada ve her alanda başarı algısı değişiyor. Örneğin eğitim alanında geçmişte bir öğrencinin başarısı, derslerdeki notu, testlerdeki doğru cevap sayısı, yüksek not aldığı derslerle belirlenirken günümüzde bunlara ek olarak öğrencinin öğretmenlerle ve akranlarıyla ilişkilerine, resim, müzik, drama, spor gibi alanlarla bağına, eleştirel düşünmesine, teknoloji ve medya okuryazarlığına, empati, uyum gibi sosyal becerilerine bakılıyor.

Görünen o ki başarı yanına ahlâk kavramını da alıyor, insanı ve insanî değerleri önceleyen bir başarı ahlâkı inşa oluyor. Bu bizim yabancısı olduğumuz bir durum değil, aksine bizim kültürümüzün genetik kodlarında var. Aklıma yüzyıllarca yaşayan bir değer olarak tarihimizde yer etmiş ahilik kurumu geliyor. Ahilik sayesinde bu topraklarda başarı ve ahlak birbirini beslemiş, reddetmemiştir.

Anadolu topraklarının değişen dünyaya önereceği ne çok şey var. Yanlış anlaşılmak istemiyorum. Göstermek istediğim; gelenek haline getirilen ahilik kutlamalarında gördüğümüz içi boşaltılmış törenler değil. Ahilerin giysilerini, törenlerini bulunduğu yerden söküp bugüne taşımak değil. Belli bir tarih ve coğrafyada o zamanın koşullarına uygun biçimde oluşmuş ahilik yapılanmasını ihya etmek hiç değil. Söylemek istediğim; ahiliği oluşturan zihniyet yapısının işleyişini oluşturan paradigma ile günümüzün paradigmasını aşılamanın mümkün olduğu. Söz konusu paradigma bizi yüzyılın ihtiyaç ve beklentileriyle de uyumlu bir yere; insanî ve evrensel değerlere taşıyacaktır.

Geçen hafta tüm Türkiye’de olduğu gibi Bodrum’da da Büyük Atatürk Koşusu’nun 84’üncüsü yapıldı.  Gazi Mustafa Kemal’in 1919’da Anadolu’da Milli Mücadele’yi başlatmasının ardından Ankara’ya gelişinin yıldönümünde 1936’dan bu yana yapılan koşuya bu yıl da büyük  katılım oldu. Bodrum koşusunda ülkemiz spor dünyasında eşine az rastlanır bir olay yaşandı. Işık Doğan adlı atlet, rakip atletin düşmesi sonucu ona yardım etmek üzere kazanabilecek konumda olmasına rağmen yarışı terk ederek koşucunun yardımına koştu. Spor dünyasında fair play olarak adlandırılan bu tutum tüm dünyada yaygınlaşıyor, söz konusu etik anlayışı yaygınlaştırmak için projeler planlanıyor, ödüller veriliyor.

Aferin sana Işık, aynı zamanda teşekkürler; insanî değerlerimizi, insan tarafımızı hatırlatıp bize ışık olduğun için…