Pandeminin tüm tesiriyle devam ettiği 2021 yılının müze istatistikleri geçtiğimiz ay açıklandı. İstanbul ve Türkiye için ayrı ayrı yorumlanmaya muhtaç bu veriler nasıl okunmalı?

Önce İstanbul’a bakalım: Her sene alışık olduğumuz gibi ilk sırada Topkapı Sarayı ve Ayasofya mücadelesine bu yıl şahit olmuyoruz. Sebep çok açık: Topkapı Sarayı artık Kültür Bakanlığına bağlı bir müze değil; Ayasofya artık bir müze değil!

Bir süredir Milli Saraylara bağlı olan Topkapı Sarayı dahil diğer saray müzelerin ziyaretçi sayısı kaç, şimdilik yayımlanmış bir veri yok. Ayasofya’da ise artık ziyaretçi sayısının bir önemi yok, çünkü yerli-yabancı herkes, her an, turnikeden geçmeksizin camiye girebiliyor. Bu verilerin bir önemi olmadığını düşünen kültür idarecilerinden gelen bir talep de olmamış belli ki. 2020’de 3 buçuk milyondan fazla kişinin Ayasofya’ya girdiği açıklanmıştı. Ancak bunun kaçı turistik maksatlı girdi, kaçı kaç vakit ibadet mekânı olarak Ayasofya’yı seçti, ayırt etmek imkânsız.

Pandemi öncesinde 2 ila 3 milyon arasında ziyaretçi çeken Ayasofya ve Topkapı Sarayı bu yıl en çok ziyaret edilen müzeler listesinde yer alamadığından liderliklerini 2020 yılında Kültür Bakanlığına bağlanan Galata Kulesi Müzesi’ne bırakmışlar. Yıllar boyu bir restoran olarak kullanılan yapının müze olarak ziyarete açılması ve artık Müzekart’ın geçerli olması, bir süredir Galata Kulesi’nin kapısında uzun kuyruklar oluşturuyor. Terasından keyifli bir İstanbul seyri sunan Galata Kulesi böylece İstanbul’da yılın en çok ziyaret edilen müzesi oldu, ki müze demek ne kadar doğru olur, tartışılır. Galata Kulesi bir anıttır. Manzara seyretmek ve fotoğraf çekmek maksatlı ziyaretleri, örneğin İstanbul Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret etmekle bir tutabilir miyiz? Öte yandan Arkeoloji Müzelerini takip eden müzeler arasında 100 bini geçen ziyaretçi sayısına şahit olamıyoruz. Tabii ki geçtiğimiz yıl müze ziyaret etmek için elverişli bir yıl değildi, bu rakamlara da açık açık yansımış.

En çok ziyaret edilen ikinci müze İstanbul Arkeoloji Müzeleri. Arkeoloji Müzeleri restorasyon dolayısıyla kapalı olan salonlarını ancak 2021’in Aralık ayında açabildi ve yıllık ziyaretçi yarışında hak ettiği gibi yer alamadı. Buna rağmen 200 binden fazla kişi ziyaret etmiş ama 2018’de yani pandemi öncesinde bu rakam neredeyse iki katıydı. Arkeoloji Müzeleri bu zamana dek hakkettiği değeri hiç göremedi ama eğer doğru tanıtım bültenleri sunulabilirse 2022’in en çok ziyaret edilenleri arasında olacağı kesin. Sesini duyurmaya ihtiyacı var. Dünyanın en önemli koleksiyonlarından birini barındıran Eski Şark Eserleri ve Arkeoloji bölümlerinden çok daha fazla insanın haberdar olması gerek.

Yeni salonlar, Türk müzeciliğinin 170 kusur yıllık tarihinde belki ilk defa İstanbul’da hakkını veren bir müze olduğuna işaret ediyor. Envanterine yüz binlerce (neredeyse 1 milyon) eser kayıtlı olan İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Türkiye’de arkeolojinin tarihçesine ve en önemli buluntulara -artık- sahne oluyor. Troya antik kentinin katmanlarından Yenikapı’da İstanbul’un tarihini değiştiren buluntulara değin seçilmiş eserler, ziyaretçiyi esere boğmadan, ideal etiket ve tablolarla meraklısına daha detaylı bilgi sunarken, öylesine gelene dahi akılda kalıcı bir sunumda bulunmayı başarıyor. Hak ettiği değeri bulacağı bir yıl olmasını umuyoruz.

Ziyaretçi sayısı 100 binin altında kalan diğer müzeleri de dahil ettiğinizde yıllık ziyaretçi sayısı İstanbul’da 1 milyonu ancak geçmiş. 2010’da -İstanbul Kültür Başkenti iken- müzelerimizi sadece yaz sezonu boyunca 1 milyon kişi ziyaret ediyordu. 2021 yılı Türkiye genelindeki ziyaretçi toplam sayısı ise yaklaşık 16 milyon olarak açıklanmış. Bu sayıdaki azalmanın tek sebebi pandemi değil. 2010’dan bugüne bir azalma zaten vardı, pandemi bunun doruk noktası oldu. Türkiye’de en çok ziyaretçi çeken ilk 15 müzenin dağılımı da şöyle:

Birinci sırada bir buçuk milyonluk ziyaretçisi ile Konya Mevlana Müzesi bulunuyor. Mevlana Müzesi her zaman Topkapı ve Ayasofya ile yarışacak kadar ziyaretçi çekmeyi başarmıştır, mekanın ruhu öncelik kazandırmaya devam ediyor. İkinci sırada bir milyonu aşan ziyaretçi sayısı ile Denizli’de Pamukkale Travertenlerinin yanı başındaki Hierapolis Antik Kenti bulunuyor. Üçüncü sıradan itibaren artık bir milyon ziyaretçi çeken bir müzemiz yok ne yazık ki ve bundan sonra listedeki yerlerin en belirgin özelliği açık hava müzeleri olmaları.

İzmir Efes, Nevşehir bölgesinden pek çok antik kent, tabii ki Göbeklitepe, Zeugma, Antalya antik kentleri de sıralamada yer bulmuş. İlk 15’e giren iki kapalı mekândan biri Galata Kulesi, diğeri Ankara Cumhuriyet Müzesi. Bütün bu veriler bize ne söylüyor?

Pandeminin hayatımızda pek çok etkisi oldu, bunlardan biri de kapalı mekanlardan uzaklaşmak isteği. Müzelerdeki sonuçlar da bunu doğruluyor. Ziyaretçiler vitrinlere kapatılmış eserlere bakıp etiket okumak istemiyor. Hava almak, kafasını dağıtmak ve doğayla daha fazla temas etmek istiyor. Şehirden kaçmak istiyor. Nevşehir bölgesinden birçok antik kent ve yeraltı şehirleri, Ihlara Vadisi ve Kapadokya kadar ziyaret edilmiş, işte bu yüzden.

Bundan sonraki süreçte tüm dünyada müzeciliğe yaklaşımda önemli değişiklikler olacağı iki yıldır mesleki platformlarda konuşuluyor. Değişen anlayışa yönelik, belki müzenin kapalı mekanlarında daha hızlı hareket etmeye imkân verecek sergilerle, dışarı mekanları da günlük meşguliyetlere dahil edecek etkinliklerle ziyaretçi çekmek gerekecek. Ancak birçok müzenin küresel bir krizle karşılaştığında neler yapılabileceğine dair bir hazırlık planı yoktu. Bu yüzden müzelerimizdeki ziyaretçi sayısının düşmesi bir müddet daha devam edecektir. Yola ancak bu kriz yönetiminden başarıyla çıkabilen ve muhtemel ki bir elin parmağını geçmeyecek müzelerimiz devam edebilecek ve eski günlerdeki kadar ziyaretçi çekmeyi başaracak. Bazıları ise bir köşede unutulacak.

Tüm bu verilerin okunmasında dikkate değer önemli bir nokta daha var, o da bu verilerin kapsamı. DÖSİMM tarafından açıklanan ve sadece Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müzelerin verilerini görebildiğimiz bu liste aslında bize kısıtlı bir bilgi sunuyor. Milli Saraylara bağlı olan müzeler bu listenin neresinde? Ayasofya gibi yabancı turistlerin ilk ziyaret mekânı olan bir yapıya giren çıkanı nasıl hesaplayacağız? Baksı gibi, Odunpazarı Modern Müze gibi esrarengiz bir ziyaretçi kitlesi olan belediye, özel ve/veya vakıf müzelerinin ziyaretçi sayılarını merak edenler olarak tek tek bu müzeleri arayıp soracak mıyız?

Dolayısıyla bu veriler bize, müzelerimizin pandemiyle birlikte değişen müzecilik anlayışını bir yerlerden yakalaması gerektiğini gösterirken diğer yandan müzeler arası birlikteliğin yoksunluğunu bir kere daha hatırlatıyor. Neden bizim müzelerimiz en azından ziyaretçi sayılarını resmiyete dökmek için bile olsa bir platformda toplanamıyor? Bazı soruların cevabını vermeden İstanbul’un en çok ziyaret edilen müzesi Galata Kulesi’dir deyip konudan sıyrılan haber bültenlerine inanmalı mıyız?

Bu sorulara bir yanıt buluncaya kadar önerimiz şu: Önümüz bahar, birkaç yeni müze ziyaret edelim.

İlk güzergahımız Boğaz olabilir. Milli Saraylara bağlı, Müzekart’la da girilebilen ve en önemlisi koru içinde olduğu için açık havada bol bol vakit geçirilebilecek, biri denize nazır iki müzemiz var mesela: Biri Beykoz Billur ve Cam Eserleri Müzesi ve diğeri Beykoz Mecidiye Kasrı.

Birbirlerine ve Beykoz Korusu’na da yakın oldukları için bir hafta sonu tüm gün ayırarak vakit geçirmek için ideal. Billur ve Cam Eserleri Müzesi, içindeki restoranı ile kahvaltı dahil her öğüne uygun seçenekler sunuyor. Mecidiye Kasrı, boylu boyunca denize açılan bahçeleri ile çay-kahve keyfi yapmak için ideal. İkisinin arasında yer alan Beykoz Korusu da gerek sosyal tesisleri gerekse açık havada sandalyesini alıp gelenler için yeşil alanları ile tam bir kaçış noktası. Çocuklu ziyaretçiler için de uygun.

Siz de pandemiyle beraber daha çok farkına vardığımız en büyük eksiğin -doğanın- tadını artık daha çok çıkarmaya çalışıyorsanız, böyle yeni müze deneyimlerine fırsat verin. Bakalım nasıl olacak?