Hiç konuşmayan bir adam hayal edin. Çevresindeki insanların alaylı bakışlarına, yaralayıcı sözlerine karşı cevap vermeyen sessiz bir devlet memurunu, bir babayı, bir eşi, bir damadı düşünün.

Neden konuşmaz, neden tepki vermez diye okudukça sinir olursunuz.

Bir sebebi vardır elbet.

Olmalıdır.

Ancak hangi sebep sizi bu kadar kayıtsız kılar insanlara karşı? Neden artık acıtmaz insanlar onu?

Belki de dünyadaki en geçerli sebepten: Aşktan!

Raif Efendi, Sabahattin Ali tarafından o kadar güzel işlenmiştir ki siz Raif Efendinin yaşadıklarına kayıtsız kalamazsınız bir süre sonra.

Betimlemelerden hoşlanmayanlar için ilk sayfalar çok sıkıntılıdır. Sabahattin Ali, klasik olay hikayecisi olma özelliği nedeniyle uzun bir giriş yapmıştır. Hiçbir ayrıntıyı atlamadan her şeyi gözlerimizin önüne sermiştir. Bu betimlemeler hayal dünyanızı devreye sokar ve sizi muazzam bir aşk öyküsüyle karşı karşıya bırakır.

Raif Efendiyi sempatiyle takip eden bir iş arkadaşı vardır. Rasim genç yaşına rağmen, kendinden oldukça büyük Raif Efendiye karşı merhamet duygusu besler. Kimsenin beğenmediği bu adamın yüzünde yaşanmışlıkların derin izlerini görür belki de. Rasim, Raif Efendiyi daha da büyük bir merakla takip etmeye başlar. Raif Efendinin işlerinden arta kalan zamanlarda bir defterle meşgul olduğunu görür. Bu defter Rasim için elde edilmesi gereken büyük bir zevk haline dönüşür. Raif Efendi onun gözünde bir sır objesi haline gelmiştir.

Raif Efendi hastalanmaya başlar. Gerçekten fiziksel bir hastalık mıdır bu, yoksa hissettiklerinin vücuda yansımasıdır mı bilinmez. Ancak artık hastalığı ciddi bir konu haline gelince Rasim’den o defteri yakmasını rica eder. Rasim, beklediği imkanı elde etmenin sarhoşluğuyla merakına yenilerek defteri okumaya başlar. Rasim’in deftere gömüldüğü o satırlarda biz iliklerimize kadar Raif Efendiyi ve hayatının kadını Maria Puder’i hissederiz.

Sabunculuğu öğrenmek için gittiği Almanya’da sıradan geçen günlerinde gördüğü bir resim onu baştan aşağı değiştirir. Günlerini artık o resmi görmek için yaşamaktadır. Her an o resmi düşünür. Tahmin ettiğiniz gibi ‘Kürk Mantolu Madonna’ resmini.

susma-artik-raif-efendi-haykir-dunyaya-maria-puderi-1

Her gün bu resme düşkünlüğü artar. Resmi seyrettiği bir gün yanına bir kadın yaklaşır ve resim için düşüncelerini sorar. Raif Efendi, bu kadını umursamaz. Halbuki bu kadın Kürk Mantolu Madonna’nın yaratıcısıdır. Maria Puder’in kendisidir. Aynı kadını sokakta gören Raif Efendi, Kürk Mantolu Madonna’yı gördüğünü zanneder ve kadını takip eder. Böylece Maria Puder ile Raif Efendi aralarında bir arkadaşlık doğar. Raif Efendi kadına sırılsıklam aşıktır ancak Maria Puder, feminist ve güvensiz karakteri nedeniyle bu aşka hemen teslim olamaz. Raif Efendiye aşıktır aşık olmasına ama kendini de korumaya çalışmaktadır. Yaralanmak istemez bir anlamda bir aşkın açacağı yaradan kendini korumak ister.

Aşktan kaçılabilir mi? Tabii ki hayır. Aşk gelir, vurur ve gider. Maria Puder’i vurduğu gibi, Raif Efendiyi suskunluğa mahkum ettiği gibi. Atmaca’ya sevdiğinde olmayan şeyi kendisinde taşımayı yük saydırttığı gibi.

Nihayet Maria Puder, Raif Efendiye teslim olur.

Mutlu aşk yoktur, uzun sürmez dediklerinden olsa gerek bu aşkı da gölgeleyen bir olay olur. Babasının ölüm haberini alan Raif Efendi, Türkiye’ye döner. Bir an önce işlerini yoluna koyup Almanya’ya dönmek de olsa isteği, işler planladığı gibi gitmez.

Maria Puder’den gelen mektuplar birden kesilir. Ulaşmaya çalışır Raif Efendi. Sevdiği kadını bulmalıdır. Komşusu, Maria’nın amansız bir hastalığa yakalanıp öldüğünü söyler. Raif Efendi için artık her şey bitmiştir. Bu haberden sonra asla eskisi gibi olamaz. Daha da içine kapanır. Yaşamla bağlarını koparır.

Kolay mıdır bir aşkın ardından hiçbir şey olmamış gibi yola devam etmek? Reva mıdır bir aşkın ardından hiç yaşanılmamış gibi davranılması?

Ya da Sabahattin Ali’nin Değirmen öyküsünde dediği gibi : Sen sevgiline ne verebilirsin sanki? Kalbini mi? Pekala, ikincisi ne? Gene mi o? Üçüncü ve dördüncüye de mi o?… Atma be adaşım, kaç tane kalbin var senin?… Hem biliyor musun, bu aptalca bir laftır: kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filana veya falana veriyorsun… Göğsünü yararak o eti oradan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun.’

Raif Efendi, Maria Puder için göğsünü yararak o eti oradan çıkarabilir ve sevgilisinin önüne atabilirdi. Kim bilir belki de yaptı bunu. Maria’nın ölüm haberinin ardından yaşama küsmesi de bunun kanıtıdır.

Bugün bizi şaşırtan bir olayla gündeme gelen Kürk Mantolu Madonna kitabının hissettirdiklerini yazmak istedim sizlere. Ancak görüyorum ki televizyon programlarının kalitesinin gitgide daha fazla düştüğü bugünlerde bu muazzam kitabın derin incelemesini yaptığım bir yazıyla da karşınıza çıkmam gerekiyor.

Yazımda özellikle eserin aşk boyutu üzerinde dursam da bu kitabın sadece bir aşk kitabı olmadığını hatta aşk kitabı olmadan öte derin sosyolojik anlamlar barındırdığını da belirtmek isterim.

Talihsiz bir şekilde yeniden gündeme gelen Kürk Mantolu Madonna ile henüz tanışmadıysanız bu değerli eser sizi şu an en çok satanlar arasında bekliyor sevgili okur!