İstanbul; kimilerinin sokaklarında beş dakika fazla zaman geçirmek için can attığı, kimilerinin de şehir içi kaosundan kaçmaya çalıştığı, aynı zamanda dünya tarihine tanıklık eden en önemli şehirlerden biri. Arsız Sanat ekibi olarak bir ayı geride bırakmanın ardından; hepimizin öyle ya da böyle en az bir kez ziyaret ettiği, bazılarımızın da hayatını sürdürdüğü şehir olan “İstanbul” şehrini yeni dosya konusu olarak belirledik. İstanbul, önceki dosyamız olan “Şehir İkonları”na sığmayacak bir şehir olduğu için kendisine özel bir dosya açma gereği duyduk.

 

“Otobüsler kimseyi almadan durup durup geçiyorlar duraktan

Arabalar yürüme mesafelerini öldürüyor her gün, her öğle, her gece.

Bisikletleri balkonlarında unutanlar her an yağmur yağsın diye dua ediyor”

 

Jehan Barbur bu dizeleri yazarken, şehrin keşmekeşinin insanda yarattığı etkiyi ustalıkla gözler önüne sermiş aslında. Önceki yazılarımızdan birinde mimari eserlerin manevi işlevlerinin, bizlerin göklere bakmasını sağlamak olduğundan bahsetmiştim. Fakat ne yazık ki İstanbul gibi kozmopolit şehirlerdeki içinden çıkılamaz kaos, bizi kafamızı eğmeğe mecbur bırakıyor ve başka yerlere kaçmaya çalışıyoruz. Oysa her gün önünden geçtiğimiz, belki yorulup bir duvarına yaslanarak soluklandığımız bu yapılar dünyanın en büyük tarihi olaylarına tanıklık etmiş olabilirler. Ki dünyanın en kozmopolit şehirlerinden biri olan İstanbul’da kendi köşesine çekilmiş bir yapı bulmak neredeyse imkânsız.

Dosyamızı İstanbul’un kentsel gelişimini anlatarak ilerleyeceğiz. İstanbul başlangıçta neydi? Ne zaman ve nasıl Constantinopolis oldu? Bu şehir nasıl entrikalara tanıklık etti? Constantinopolis nasıl fethedildi ve ne zaman İstanbul oldu? Bu sorulara cevaplar bulacağız, sizlerle paylaşacağız. Ardından sokakta yürürken gördüğünüz bir mimari eserin niçin orada olduğunu ve ne amaçla yapıldığını, insanların anlata anlata bitiremediği bu eserlerin bu kadar özellikli olmasının sebeplerini sizlerle paylaşacağız.

Mimari yalnızca teknik bilgiler gerektiren bir alan değil, aynı zamanda yaşamınızı oluşturan en ufak birimlerdir. Ve biz yaptığımız ya da içinde yaşadığımız her mimari eserde ve her konutta birer iz bırakıyoruz…